bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

'YERLİ BİR ÜLKÜCÜLÜĞE İHTİYAÇ VAR'

Kültür (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 09.03.2016 - 20:46, Güncelleme: 05.01.2023 - 05:10 1511+ kez okundu.
 

'YERLİ BİR ÜLKÜCÜLÜĞE İHTİYAÇ VAR'

Ordulu sanatçı-yazar Selçuk Küpçük, MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda kaleme aldığı yazıda, kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” dedi.
Ordulu sanatçı-yazar Selçuk Küpçük, MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda hiç adaylardan hiç birine açık açık işaret etmeden Ülkücülük Tarih Dışına İtilmeden başlığıyla kaleme aldığı yazıda, “Bugün yeni toplumsal talepleri karşılayabilecek ve kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” diyerek değişime kapı araladı. Selçuk Küpçük, kuşkusuz Ordu’nun yetiştirdiği en önemli sanatçılardan biri. Kendini ‘kent ozanı’ olarak gören Küpçük’ün besteleri aradan geçen zamana karşın hala tazeliğini koruyor ve nesil farkına karşın yeni yeni dinleyiciler ediyor. Küpçük’ün bestelerini yanı sıra kitapları da ilgi görüyor. Bir dönem ülkücü hareket içinde yoğun çalışmalar içinde bulunmasına karşın O, sözü her kesim tarafından dikkat edilen biri. Bunun en bariz göstergelerinden biri de Kurşun Kurşun Üstüne isimli bestesinin farklı bir gelenek içinde yetiştiği söylenebilecek olan Selda Bağcan tarafından ısrarla istenerek seslendirilmesi. Yazıda tabutsuz cenaze fotoğrafı da var MHP içinde yeni bir genel başkanlık yarışını yaşandığı bu günlerde Selçuk Küpçük’ten çok kritik bir yazı geldi. CF Dergisinin mart sayısında iki sayfa yer ayırdığı yazı, 1977 yılında Adana’da patlama sonucu hayatına kaybeden ve para olmadığı için tabut yerine tipili bir kış günü battaniye sarılarak toprağa verilen Mustafa Erol’un cenazesinden de fotoğrafı ile birlikte yayınlandı. Yüzleşme olmayınca hareketin misyonu bitti ‘Ülkücülük Tarih Dışına İtilmeden’ başlıklı yazısında Küpçük, ülkücülüğün tarihsel misyonunun 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası mahkemelerde bittiğini savunuyor. Bunun nedenini de hareketin devletle yüzleşmeyi ve ‘biz içeride olsak da fikrimiz iktidarda’ diyerek 12 Eylül darbesini savunan başta Başbuğ olmak üzere hareket önderleriyle hesaplaşamamasına bağlıyor. Ayhan Songar örneğine tepki İsim vermeden 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası darbe yönetimi tarafından cezaevine konulan ülkücü isimler üzerinde neden böyle bir tercihte bulunduklarına ilişkin piskolojik araştırmalar yapmakla görevlendirilen pisikolog Ayhan Songar’ın o dönemin yine muhazafakar çevrelerinde yazı yazdırılarak muhazafakar kitlelere bir otorite olarak sunulmasına karşı çıkan ve bu durumun sorgulanamadığını belirten Küpçük, bu örnekten yola çıkarak ülkücülerin yaşanılanları sorgulamaya yetecek donanımları olmadığını belirtiyor. Sivil birikimin önü bile isteye kesildi Küpçük, bu sorgulama yapamama durumunda kendine kedine oluşmadığın aktarıyor. Erol Güngör ve Mümtaz Turhan ile oluşturulmaya çalışılan sivil ve kültürel birikimin önünün genel merkez tarafından kesildiğini aktarıyor.  Küpçük, 12 Eylül sonrası 1990 yılların başında Turgut Özal dönemindeki siyasi afla dışarı çıkan ülkücülerin cezaevlerindeki tutukluluk şartları, işkence ve ülke genelindeki derin devlet operasyonlarına karşı çıkılması noktasında bir tutkum gösterilmemesini de eleştiriyor. Bu durumun 28 şubat karşısında da devam ettiğini aktaran Küpçük şimdilerde ülkücülüğün ulusalcılıkla kaydırılmasını da olumsuzluyor. Ulusalcı reflekse eklemlenmek tek çözüm mü? Ülkücülüğün Anadolu insanından geri kaldığını savunun Küpçük’ün şu ifadeleri dikkat çekiyor: Ben Anadolu insanını Türkiye’yi ve dünyada olup biteri doğru okuyarak tarihin kendisine bahşettiği misyonun gereği toparlayıcı, mutedil dilini koruyarak geliştirdiğini, ancak ülkücülüğün bütün bu yaşananları doğru okuyamadığını söylüyorum. Etrafında gelişen sosyolojik, kültürel, politik pozisyonları algılayacak entelektüel birikime sahip olmadığı için Kemalist-Ulusalcı reflekslere eklemlenmekten başka çıkar yol bulamaktadır bugün. Mevcut durum karşısında bazı çevreler ve yayınların ülkücü katmanı hususen bu Kemalist kanala doğru itelediği oradan ulusalcı bir ülkücülük inşa etmeye çabaladığı ayrı bir vaka. “Yerli’ ülkücülüğe ihtiyaç var” Bu acı tespitlerden sonra Küpçük, özellikle MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda hiç adaylardan hiç birine işaret etmeden bir vurucu bir tespit daha yapıyor. O tespiti de “Oysa bugün yeni toplumsal talepleri karşılayabilecek ve kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” satırlarıyla ifade ediyor.
Ordulu sanatçı-yazar Selçuk Küpçük, MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda kaleme aldığı yazıda, kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” dedi.

Ordulu sanatçı-yazar Selçuk Küpçük, MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda hiç adaylardan hiç birine açık açık işaret etmeden Ülkücülük Tarih Dışına İtilmeden başlığıyla kaleme aldığı yazıda, “Bugün yeni toplumsal talepleri karşılayabilecek ve kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” diyerek değişime kapı araladı.

Selçuk Küpçük, kuşkusuz Ordu’nun yetiştirdiği en önemli sanatçılardan biri. Kendini ‘kent ozanı’ olarak gören Küpçük’ün besteleri aradan geçen zamana karşın hala tazeliğini koruyor ve nesil farkına karşın yeni yeni dinleyiciler ediyor. Küpçük’ün bestelerini yanı sıra kitapları da ilgi görüyor. Bir dönem ülkücü hareket içinde yoğun çalışmalar içinde bulunmasına karşın O, sözü her kesim tarafından dikkat edilen biri. Bunun en bariz göstergelerinden biri de Kurşun Kurşun Üstüne isimli bestesinin farklı bir gelenek içinde yetiştiği söylenebilecek olan Selda Bağcan tarafından ısrarla istenerek seslendirilmesi. Yazıda tabutsuz cenaze fotoğrafı da var

MHP içinde yeni bir genel başkanlık yarışını yaşandığı bu günlerde Selçuk Küpçük’ten çok kritik bir yazı geldi. CF Dergisinin mart sayısında iki sayfa yer ayırdığı yazı, 1977 yılında Adana’da patlama sonucu hayatına kaybeden ve para olmadığı için tabut yerine tipili bir kış günü battaniye sarılarak toprağa verilen Mustafa Erol’un cenazesinden de fotoğrafı ile birlikte yayınlandı.

Yüzleşme olmayınca hareketin misyonu bitti

‘Ülkücülük Tarih Dışına İtilmeden’ başlıklı yazısında Küpçük, ülkücülüğün tarihsel misyonunun 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası mahkemelerde bittiğini savunuyor. Bunun nedenini de hareketin devletle yüzleşmeyi ve ‘biz içeride olsak da fikrimiz iktidarda’ diyerek 12 Eylül darbesini savunan başta Başbuğ olmak üzere hareket önderleriyle hesaplaşamamasına bağlıyor.

Ayhan Songar örneğine tepki

İsim vermeden 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası darbe yönetimi tarafından cezaevine konulan ülkücü isimler üzerinde neden böyle bir tercihte bulunduklarına ilişkin piskolojik araştırmalar yapmakla görevlendirilen pisikolog Ayhan Songar’ın o dönemin yine muhazafakar çevrelerinde yazı yazdırılarak muhazafakar kitlelere bir otorite olarak sunulmasına karşı çıkan ve bu durumun sorgulanamadığını belirten Küpçük, bu örnekten yola çıkarak ülkücülerin yaşanılanları sorgulamaya yetecek donanımları olmadığını belirtiyor.

Sivil birikimin önü bile isteye kesildi

Küpçük, bu sorgulama yapamama durumunda kendine kedine oluşmadığın aktarıyor. Erol Güngör ve Mümtaz Turhan ile oluşturulmaya çalışılan sivil ve kültürel birikimin önünün genel merkez tarafından kesildiğini aktarıyor.  Küpçük, 12 Eylül sonrası 1990 yılların başında Turgut Özal dönemindeki siyasi afla dışarı çıkan ülkücülerin cezaevlerindeki tutukluluk şartları, işkence ve ülke genelindeki derin devlet operasyonlarına karşı çıkılması noktasında bir tutkum gösterilmemesini de eleştiriyor. Bu durumun 28 şubat karşısında da devam ettiğini aktaran Küpçük şimdilerde ülkücülüğün ulusalcılıkla kaydırılmasını da olumsuzluyor.

Ulusalcı reflekse eklemlenmek tek çözüm mü?

Ülkücülüğün Anadolu insanından geri kaldığını savunun Küpçük’ün şu ifadeleri dikkat çekiyor: Ben Anadolu insanını Türkiye’yi ve dünyada olup biteri doğru okuyarak tarihin kendisine bahşettiği misyonun gereği toparlayıcı, mutedil dilini koruyarak geliştirdiğini, ancak ülkücülüğün bütün bu yaşananları doğru okuyamadığını söylüyorum. Etrafında gelişen sosyolojik, kültürel, politik pozisyonları algılayacak entelektüel birikime sahip olmadığı için Kemalist-Ulusalcı reflekslere eklemlenmekten başka çıkar yol bulamaktadır bugün. Mevcut durum karşısında bazı çevreler ve yayınların ülkücü katmanı hususen bu Kemalist kanala doğru itelediği oradan ulusalcı bir ülkücülük inşa etmeye çabaladığı ayrı bir vaka.

“Yerli’ ülkücülüğe ihtiyaç var”

Bu acı tespitlerden sonra Küpçük, özellikle MHP’de birden çok genel başkan adayının bulunduğu bir ortamda hiç adaylardan hiç birine işaret etmeden bir vurucu bir tespit daha yapıyor. O tespiti de “Oysa bugün yeni toplumsal talepleri karşılayabilecek ve kendisini yeniden tanımlayabilecek, beslendiği kaynaklar itibariyle buraya ait ‘yerli’ bir neo-ülkücülüğe ihtiyaç var.” satırlarıyla ifade ediyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.