bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

YOLLARDA BİR ULU ÇINAR: ORHAN YAVUZ

Ordu Gündemi (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 30.09.2018 - 22:19, Güncelleme: 05.01.2023 - 05:10 2472+ kez okundu.
 

YOLLARDA BİR ULU ÇINAR: ORHAN YAVUZ

76 yaşındaki Orhan Yavuz 57 yıldır şoförlük yapıyor. Halen de mesleğini sürdüren Yavuz, 5 çocuk 10 torun sahibi ve hayatında hiç radar cezası yememiş bir isim. Yıllardır yük taşıyan Yavuz, anlattığı yol hikayeleriyle insanları geçmişe taşıyor…
TRT Haber'de yayınlanan Hacı Ali Konuk’un sunduğu Gönül Dağı programında Ordulu yılların şoförü olan Orhan Yavuz, yol hikayesini anlattı. Ordu’nun Ulubey İlçesine bağlı Yeni Sayaca Mahallesi’nden olan 76 yaşındaki Orhan Yavuz, tam 57 senelik hiç radar cezası yememiş şoför ve kamyonculuk mesleğini yapıyor. Yıllardır yük taşıyan Yavuz, bu kez insanları geçmişe taşıyor…   Soru: Orhan Dayı Ordu’dan yükümüzü yükledik Allah'ın izniyle. Şimdi yola çıktık istikamet nere? İstikamet Ulubey, Gürgentepe, Gölköy, Mesudiye, Koyulhisar. Yolumuz açık olsun. Bu benim baba mesleğim, babamdan kalan meslek. İki sene muavinlik yaptıktan sonra mesleğe başladım.   HABERİ ŞOFÖRLER TAŞIRDI Soru: Babanızla maceralarınız olmuştur elbette… Babamla maceralarım tabiî ki olmuştur ama babama karşı saygılıydık biz. Babam Ordu'nun ilk şoförlerinden. Ehliyet numarası dokuzdur. Çok erkenci, babamdan önce 9 tane şoför var Ordu’da. Soru: Baban hep yük mü taşırdı yoksa başka iş de yapar mıydı? Babam postacılık yapardı, posta taşırdı; Mesudiye, Gölköy. O zaman posta arabaları yoktu. Haftada bir posta kalkardı Ordu'dan. Kamyonla haftada bir Ordu'dan Gürgentepe, Gölköy, Mesudiye’ye kadar posta taşırlardı. Postacılığı kamyoncular yapardı o zaman. O zaman insanları haberleşmeyi şoförlerden alırlardı. Mesela Ordu'da ne var, kim ne yaptı, kim geldi kim gitti? Telefon yok, televizyon yok, bir şey yok. Haberi şoförler taşırdı. Taksi yok, minibüs yok, hiç bir şey yok.   NASIL BİR DÜZENDİ ANLAYAMIYORUM Soru: Hem postacılık yapıyorlar hem haberleşmeyi sağlıyorlar. Hasta taşınacak kamyonlar taşıyacak Soru: Nasıl hasta dediğin, ambulans gibi mi? Ambülans gibi. Doğum hastası olanlar diğer hastası olanlar… Ben öyle zaman biliyorum ki beni gece geldiler, evimden aldılar. Doğum hastasını kamyonla yetiştirdik hastaneye. Artık nasıl bir düzendi anlayamıyorum; ambulans yok, doktor yok. Artık yaşaması şansaydı. Öyle bir zamanlar vardı ki kamyon üstünde yağmur, yağış, soğuk, sıcak demezlerdi insanlar. Yeter ki yerden ayağımızı kesilsin derlerdi. Yoktu ki gidecek bir şey. Ya yürümeye gidecek ya da kamyonun kasasında gidecek. Öyle insanlar vardı ki gözümün içine bakardı para almasın diye. Yoktu besbelli paraları garibanların. Soru: Götürüyordun değil mi onları? Ama biz de verenlerden alırdık vermeyenlerden almazdım canın sağ olsun der geçer giderdik.   YOLUN SONU YOK HAYATIN VAR Soru: Mesleğe adım attın babanla hikayeler bitmez tabii. Senin hikayen ne? Bir sabah erken daha gün doğmadan Gölköy istikametine gidiyoruz. Bende muavin. Dedeli rampası diyoruz. O Dedeli rampasını çıkarken babam bana arabayı verdi. Orada bir hata yaptım. Hangi hata yaptım hatırlamıyorum. Bana orada bir tokat vurdu. Babamın da mutlaka bir tane tokadı vardır her muavine. Tokatsız adam yetiştirmezdi babam. Beni arabanın üstüne attı. ‘Çık arabanın üstüne’ dedi. Arabanın üstüne çıktım. Ulubey'i geçtik ‘gel bakayım’ dedi bana arabayı verdi. Öyle güzel araba kullandım ki, ‘hah’ dedi ‘böyle olacak oğlum’ dedi ‘böyle araba kullanacaksın’ dedi. Yalnız ben şimdi aşağı yukarı çocukluğumdan beri bu meslekteyim. Ancak ben babam gibi araba kullanamıyorum. Hala da babamın araba kullanmasına hayret ediyorum. Ustalıktı yani yağdan kıl çeker gibi kullanırdı arabayı. Şoföre sormuşlar ‘usta şoför kimdir’ diye ‘usta şoför yavaş gidendir’ demiş. ‘Daha sonrası kimdir’ demişler ‘daha sonrası daha yavaş gidendir’ demiş. ‘Onun daha ustası yok mu’ demişler ‘onun ustası da en yavaş gidenidir’ demiş. Bu mesleğin ustalığı yavaş gidendir. Niye yavaş gidersen kontrolün senin elinde olur. O senin kontrolünde olacak. Sen onun kontrolüne geçtiği zaman hakimiyeti kaybedersin. Ne yapacaksın hakimiyeti kaybedince? Yol bitmez. Ne kadar hızlı da gitsen yavaş da gitsen yolun sonu yok, ama hayatın sonu vardır. Soru: Nasıl şimdiki gençler? Şoförlük çok hassas bir meslektir. Neden? 5 kişi bir aile bir arabaya biniyor, araba gidiyor gittikçe de gidecek geliyor ne oluyor, o arabanın kontrolünü kaybettikten sonra 5 tane aile yok olup gidiyor. Yazık değil mi? Her Allah’ın günü kaza haberi alıyoruz. Hep bunlar eğitimsizlikten. Kurallara uyulmaması kazalara neden oluyor. Nasıl olsa ehliyet aldım diyorlar. Ehliyet almakla şoför olamıyorsun ki, ehliyet adamı şoför etmiyor ki. Sadece kanunen şoför oluyorsun, ama bence şoför olamıyorsun.   HAYATTA RADAR CEZASI YEMEDİM Soru: Doğru vallahi… Benim en azından 8-10 tane yetiştirmiş muavinin var. Çok şükür Allah'a hiçbirini bir kazası yok. Ben 57 senelik şoförüm. Benim bir mahkemem dahi yok. Ben hiç kaza yapmadım. Belki çok ufak tefek trafik cezası yemişim ama öyle ağır bir trafik cezası da yemedim. Hayatımda radar cezası da yemedim. Babam usta şoför ‘karşı taraftaki gelen şoförü daima cahil bileceksin, ecemi bileceksin, beceriksiz bileceksin yada deli kabul edeceksin’ derdi. Karşıdan gelen bir aracı sen kurtarabilirsin. O adam hata yaptıysa o hatayı benim telafi etmem lazım. Soru: Şoför anlayışı, empatisi değil mi? Tabii tabi. Şimdi bakıyorum ‘sen niye hata yaptın’ diyor karşısındakine. Ama insan hata yapar. Sen de hata yaparsan 10 dakika sonra ne yapacaksın?... Soru: Ne güzel yermiş, burası neresi? Burası benim dedemin köyü, babamın köyü. Burası Ulubey’e bağlı Refahiye Köyü. Burada ne insanlar geldi geçti… Bu yollardan ne insanlar geldi geçti… Soru: Allah mekanlarını cennet etsin. Nur içinde yatsınlar. Ne demişler, mal da yalan mülk de yalan, gel birazda sen oyalan. Gidip oyalanalım bari. Yolumuz uzun… Ne güzel bir hayat sürüyoruz. Bizden önce yaşayan insanlar ne şartlarla yaşadılar. O zamanın insanları çarıklarla, yırtık elbiseler ile savaşa gitmişler. O savaşı kazanmışlar. Cenabı Allah nasip etmiş nur gölünde yatırsın onları. Cenabı Allah o günleri bir daha nasip etmesin. Hele 15 Temmuz’u Cenabı Allah hiçbir ülkeye nasip etmesin böyle bir felaketi hiçbir millete nasip etmesin Cenabı Allah.   ALTIN BİLEN YOKTU… Soru: Senin ilk aşkın neydi? Hiç hayatta aşık olmadım. Aşkın ne olduğunu bilmiyorum. Yalnız evlendikten sonra hanımıma aşığım, o ayrı mesele. 57 senelik birbirimize aşkımız var. Aşığız birbirimize. Soru: Maşallah Allah herkese nasip etsin. Nasıl oldu peki tanışmanız? Akrabalık var. Annesi bizim köye geldi, bizim eve geldi. Köylerimiz ayrı. O zaman genç tanımam 16-17 yaşlarında. Orada annem onun annesi ile kendi aralarında bu işi pişirmişler, konuşmuşlar, halletmişler. Annesi okey demiş, benim annem okey demiş. Fakat ne babamın haberi var, ne benim haberim var, ne kızın haberi var, ne de kızın babasının haberi var. İki kadın kendi aralarında bu işi halletmişler. Soru: Kafa kafaya vermişler... Yalnız annem bir gecelik koymuş annesinin çantasına. O da nişan gibi bir şey. Görüyorlar bakıyorlar ki bir gecelik. Onunla nişan oldu. Bütün mesele bu.  Yani benim evlilik hayatım böyle başladı. Ondan sonra iki sene nişanlı kaldım. Askere gitmeden de evlendik.  O zamanki şartlar ne olacak. Mobilya bilen yok, beyaz eşya bilen yoktu, altını hiç bilen yoktu. İki terlik, iki yorgan bir sandık yeterli oluyor. 57 sene oldu. 57 seneden beri devam ediyor aşkımız.   53 SENEDE HİÇ VERGİ TAKSİTİM OLMADI Soru: Aşkınız devam ediyor öyle mi? sevmişin ama. Sen gördükten sonra dedin? Bu kız olur dedin mi? Nasip olduktan sonra oluyor. Yıl 1965 şimdi sene 2018. O günden bugüne vergi mükellefiyim. O günden bugüne ben daha vergi taksiti mi yaptırmadım. Vergi taksiti diye böyle bir şeyim yok benim. Taksitli vergi borcum olduğu zaman, borcumu ödediğim zaman bir rahatlıyorum sanki dünyaya yeni gelmiş gibi. En sevdiğim için ömrü hayatımda vergi ödediğim zaman bir rahatlıyorum. Soru: Bu vatanı çok sevdiği için yapıyorsun aslında bunları… Vatanını sevmeyen vatandaş olur mu? Vatanını sevmeyen vatandaş olur mu? Vatanını sevmeyen vatandaş ne olur daha ilerisini söylemeyeyim oda bende kalsın.   YOKSULLUĞUN DA TATLI BİR TARAFI VAR… Soru: Yani yoksulluk gördük kolay iş değil diyorsun. Yoksulluk bir tarafımız. Yoksunluğun da tatlı bir tarafı var. 5 tane çocuğum var. 5 tane de 4 erkek, bir tane kız çocuğum var. 10 tane de torunum var. 10 tane torundan bir kız çocuğu 9 tane erkek. Benden daha zengin kimse var mı? Ben kendi kendime ben çok zenginim diyorum. Hiçbirinin doğumunda yoktum. Soru. Gerçekten mi? Zaten o zaman şimdi söylemesi ayıp köy ebeleriyle dünyaya geliyordu çocuklar. Öyle şeylere gidip hastanede doğuma yaptıralım öyle bir şey yoktu. O zaman doktorun ne olduğunu bilen yoktu. Yani Acaba ben hamile miyim değil miyim diye bilmiyordu kadınlar. Üç ay dört ay sonra öğreniyordu kadınlar hamile olduklarını. Soru: Bir kıyaslama yaparsan bu yılların gençlerine ne dersin? Rahmetli babam geçmişteki rahmetli şoför arkadaşlar şimdi kalksalar da acaba biz bu dünyada yaşadık mı, biz bu yollardan geçtik mi, biz bu memlekette yaşadık mı diye şaşırırlar en azından. Asfalt nereden görecektik biz. Çamurdan çoraktan geçilmiyordu yollar. Soru: Asfalt göremediniz mi buralarda? Asfalt yok. Lastik yarılırdı. Eskiden lastik bulunmazdı. Lastik bulmak çok sıkıntılıydı. Soru: Nasıl yani lastikte mi yoktu? Araba lastiği yoktu. Satan yoktu lastik. Kamyon şoförleri, lastiğin etrafına zincir takarlardı. Onun içine de bir get koyarlardı. O zincir havayı bastıkça o get sıkışırdı ve öyle yola giderdik. Öyle şoförlük yapmış insanlar. O şekil meydana gelmiştir bu memleket. Şoför milletini kaldırıp atmayacaksın. Şoför milleti dünyayı taşıyan bir millettir. Hiç tanımadığın bir insana bir paket verip göndermezsin. Ama hiç tanımadığın bir şoföre milyarlar değerinde yükü yüklersin. Ta İstanbul’dan alır, Van’ın bir köyüne kadar taşır, sapasağlam teslim eder. Soru: Şoförlük öyle sıradan bir iş değil diyorsun Sıradan bir iş değil. Ben yolda giderken gördüğüm güzelliğe aşığım. Soru: Hani aşık değildin sen… Mesleğime aşığım. Bu meslek bana göstermediği, gezdirmediği yer bırakmadı. Paramla gezemezdim. Türkiye’nin her tarafını gezdirdi bu kamyonculuk mesleği. Bu meslek beni Türkiye’nin her yerine götürdü, getirdi. Hiç tanımadığım insanları tanıdım. Hiç tanımadığım yerlerde yedik-içtik, kalktık. Soru: Şoförlerin bir dayanışması olur. O zamanlar dayanışma nasıldı? O çok güzeldi. Şimdi bakıyorum hiçbir dayanışma yok. Herkes kendi halinde. Eskiden (gerçi o kamyonculuk bitti ama) 8-10 araba birden giderdik. Bir kamyon ya lastik patlatırdı, ya bir şey olurdu. Onu beklerdik. Bir araba arıza yapardı. Diğerleri onun yapılmasını beklerdi. Öyle yola çıkarlardı. Yollarda şanzımanı biz kendimiz indirirdik, lastiği kendimiz söker, takardık. Hem şofördük hem tamirciydik.   ANNE-BABANIN KALBİNİN KIRIK OLDUĞU HAYAT HAYAT SAYILMAZ Soru: Anneni, babanı özlüyor musun? Babamı özlemem olur mu? Baba sevgisi bir başkadır. Anneyle baba bir başkadır. Kaç yaşında olursan ol, babayla anne kaledir bir adamın arkasında. Annem vefat edeli 18 sene oldu. Kız çocuğu yoktu annemin. Beni hem kız hem erkek olarak gördü. Benden ayrılmazdı. Belli bir yaştan sonra yemek yiyemezdi kendi başına. Kimsenin elinden yemek yemezdi. Benim elimden yerdi sadece. Her türlü ihtiyacını ben karşılardım. Gelinleri de yapardı ama benim yaptığımı daha çok istiyordu. Hep beni isterdi. Bir yere gitsem hemen nereye gittiğimi sorardı. Çünkü annemle beraber büyüdüğüm için. Babamın hayatı mesleği gereği hep dışarıda geçti.  Annem çok iyi niyetli saf tertemiz biriydi. Onun emsalleri kalmadı ki artık. Biz kaldık. Soru: Anneni çok seviyordun değil mi? Annemin sözlerini halen unutamıyorum. O sanki bebek gibiydi benim için. Anne-baba bir evlat için çok önemlidir. Sen ne kadar güçlü olursan ol. Anneyle babanın sana verdiği desteği hiçbir yerden göremezsin. İster zengin ol, ister âlim ol. Hiç fark etmez. Eğer sana anne-babanın kalbi kırıksa o hayat benim için hayat sayılmaz. Önemli olan aile. Aile düzeni iyiyse, dürüstse, fakirlik olsa da fark etmez, zenginlik olsa da fark etmez. Önemli olan aile düzenin iyi olacak. Fakirlik, zenginlik gelip geçicidir. Zenginlik zengine kalmıyor, fakirlik fakire kalmıyor. Öyle fakir insanlar vardı ki, ‘bize şambriyel getir de, ayağımıza ayakkabı yapalım’ derlerdi.   AFRİKA’NIN–ASYA’NIN ÇOCUKLARINA FAYDAMIZ OLSUN Soru: Şimdi milletin 20 çift ayakkabısı var beğenmiyorlar. Ne dersin buna sen? Şimdi her kapıda 3 araba 5 araba. Ne bolluk var be. Yaratan Allah’ıma şükür. Bunlardan bizi mahrum eyleme Yarabbim. Bu güzel günlerimizi aratma bize. Ne güzel günlerde yaşıyoruz. Köylerde bile yer bulunmuyor araba koymaya. Harmanlar yetmiyor. Köyde bir düğün olsun, cenaze olsun arabalar meydanlara yollara sığmıyor daha. Herkesin arabası var. Bu zenginlik değil de nedir? Bu bolluk değil mi? Amerika zenginmiş. Bana ne onlardan. Biz de zenginiz. Hiç olmasa bizim imanımız daha kuvvetli. Bu arabam benim kendi arabam. Ben bundan az çok ekmek parası alıyorum. Devletime vergimi veriyorum. Bundan güzel ne olabilir daha? Soru: Anadolu insanına bak ne kadar alçak gönüllü… Bu memleketimiz böyle kolaydan meydana gelmiş değil. Cenabı Allah kötülerden esirgesin. Oralara girmek istemiyorum ama. Soru: Gir abi gir. İsim ver tek tek isim ver Bu memleketin düşmanı çok. Ne yapıyor bu Türkiye Cumhuriyeti devleti, kime ne etti de bu kadar düşmanımız var? Hangi ülke zor duruma düşerse yine Türkiye yardıma koşuyor. Bir devletin yoksul ülkeye hayır yapması her devlete nasip olmaz. Bir misafir senin evine gelse 10 rızıkla gelir, birini yer 9’unu sana bırakır. Türkiye’de kaç milyon insan varsa Suriyeli, Iraklı, 10 rızıkla geliyor. 9’unu Türkiye’ye bırakıyor. Şu yolları görüyor musunuz? Benim hayatım bu yollarda geçti. Eskiden bu yollarda karşıdan bir araba geldiği zaman yol vermek için durmak mecburiyetinde kalıyorduk. Uçağı buraya koy, en büyük uçağı ne olursa olsun. Koyulhisar’a kadar gitsin. Bu ne güzellik. Bu hizmet değil de nedir? Devletimize Allah güç, kuvvet versin. Zenginleşiyoruz, zenginleşmeye devam ediyoruz. Herkese faydamız olsun. Afrika’nın, Asya’nın çocuklarına faydamız olsun. Kendi milletimize faydamız oldun. Hey gidi o güzel günler. O gençlik yıllarım. Hep özlüyorum geçtiğim, gördüğüm yerleri. Akdeniz bölgesi, Adana, Mersin, Hatay, Maraş, Urfa, hayatım oralarda geçti. Cizre. Daha gençsiniz. Sizi daha çok güzel günler bekliyor. Allah güzel günler göstersin. Sıkıntılı gün göstermesin. Ama insanoğlu sıkıntısız olmaz. Ona da sabır göstermeli. Hayata isyan etmeyeceksin. Hayat inişli yokuşludur. Nasıl ki bir yolun inişi yokuşu varsa bu hayatında inişi yokuşu var. Sivas Koyulhisar’a yaklaştık. Koyulhisar’a girmek üzereyiz. Soru: Bir şey söyleyeceğim. Ben bu kadar yolculuk yaptım şoför arkadaşlarla sana baba diyebilir miyim? Olur. Allah hayırlı ömürler nasip etsin. Her şey gönlünüzce olsun.   Kutu…. kutu… kutu… ORHAN YAVUZ KİMDİR? Orhan Yavuz Kurtuluş Savaşı gazisi bir yiğidin torunudur. Ordu’nun Ulubey ilçesi Yeni Sayaca Mahallesinde ikamet ediyor.  76 yaşındaki Orhan Yavuz 57 yıldır şoförlük yapıyor. Halen de mesleğini sürdüren Yavuz, 5 çocuk 10 torun sahibi ve hayatında hiç radar cezası yememiş bir isim.
76 yaşındaki Orhan Yavuz 57 yıldır şoförlük yapıyor. Halen de mesleğini sürdüren Yavuz, 5 çocuk 10 torun sahibi ve hayatında hiç radar cezası yememiş bir isim. Yıllardır yük taşıyan Yavuz, anlattığı yol hikayeleriyle insanları geçmişe taşıyor…

TRT Haber'de yayınlanan Hacı Ali Konuk’un sunduğu Gönül Dağı programında Ordulu yılların şoförü olan Orhan Yavuz, yol hikayesini anlattı. Ordu’nun Ulubey İlçesine bağlı Yeni Sayaca Mahallesi’nden olan 76 yaşındaki Orhan Yavuz, tam 57 senelik hiç radar cezası yememiş şoför ve kamyonculuk mesleğini yapıyor. Yıllardır yük taşıyan Yavuz, bu kez insanları geçmişe taşıyor…  

Soru: Orhan Dayı Ordu’dan yükümüzü yükledik Allah'ın izniyle. Şimdi yola çıktık istikamet nere?

İstikamet Ulubey, Gürgentepe, Gölköy, Mesudiye, Koyulhisar. Yolumuz açık olsun. Bu benim baba mesleğim, babamdan kalan meslek. İki sene muavinlik yaptıktan sonra mesleğe başladım.

 

HABERİ ŞOFÖRLER TAŞIRDI

Soru: Babanızla maceralarınız olmuştur elbette…

Babamla maceralarım tabiî ki olmuştur ama babama karşı saygılıydık biz. Babam Ordu'nun ilk şoförlerinden. Ehliyet numarası dokuzdur. Çok erkenci, babamdan önce 9 tane şoför var Ordu’da.

Soru: Baban hep yük mü taşırdı yoksa başka iş de yapar mıydı?

Babam postacılık yapardı, posta taşırdı; Mesudiye, Gölköy. O zaman posta arabaları yoktu. Haftada bir posta kalkardı Ordu'dan. Kamyonla haftada bir Ordu'dan Gürgentepe, Gölköy, Mesudiye’ye kadar posta taşırlardı. Postacılığı kamyoncular yapardı o zaman. O zaman insanları haberleşmeyi şoförlerden alırlardı. Mesela Ordu'da ne var, kim ne yaptı, kim geldi kim gitti? Telefon yok, televizyon yok, bir şey yok. Haberi şoförler taşırdı. Taksi yok, minibüs yok, hiç bir şey yok.

 

NASIL BİR DÜZENDİ ANLAYAMIYORUM

Soru: Hem postacılık yapıyorlar hem haberleşmeyi sağlıyorlar.

Hasta taşınacak kamyonlar taşıyacak

Soru: Nasıl hasta dediğin, ambulans gibi mi?

Ambülans gibi. Doğum hastası olanlar diğer hastası olanlar… Ben öyle zaman biliyorum ki beni gece geldiler, evimden aldılar. Doğum hastasını kamyonla yetiştirdik hastaneye. Artık nasıl bir düzendi anlayamıyorum; ambulans yok, doktor yok. Artık yaşaması şansaydı. Öyle bir zamanlar vardı ki kamyon üstünde yağmur, yağış, soğuk, sıcak demezlerdi insanlar. Yeter ki yerden ayağımızı kesilsin derlerdi. Yoktu ki gidecek bir şey. Ya yürümeye gidecek ya da kamyonun kasasında gidecek. Öyle insanlar vardı ki gözümün içine bakardı para almasın diye. Yoktu besbelli paraları garibanların.

Soru: Götürüyordun değil mi onları?

Ama biz de verenlerden alırdık vermeyenlerden almazdım canın sağ olsun der geçer giderdik.

 

YOLUN SONU YOK HAYATIN VAR

Soru: Mesleğe adım attın babanla hikayeler bitmez tabii. Senin hikayen ne?

Bir sabah erken daha gün doğmadan Gölköy istikametine gidiyoruz. Bende muavin. Dedeli rampası diyoruz. O Dedeli rampasını çıkarken babam bana arabayı verdi. Orada bir hata yaptım. Hangi hata yaptım hatırlamıyorum. Bana orada bir tokat vurdu. Babamın da mutlaka bir tane tokadı vardır her muavine. Tokatsız adam yetiştirmezdi babam.

Beni arabanın üstüne attı. ‘Çık arabanın üstüne’ dedi. Arabanın üstüne çıktım. Ulubey'i geçtik ‘gel bakayım’ dedi bana arabayı verdi. Öyle güzel araba kullandım ki, ‘hah’ dedi ‘böyle olacak oğlum’ dedi ‘böyle araba kullanacaksın’ dedi.

Yalnız ben şimdi aşağı yukarı çocukluğumdan beri bu meslekteyim. Ancak ben babam gibi araba kullanamıyorum. Hala da babamın araba kullanmasına hayret ediyorum. Ustalıktı yani yağdan kıl çeker gibi kullanırdı arabayı.

Şoföre sormuşlar ‘usta şoför kimdir’ diye ‘usta şoför yavaş gidendir’ demiş. ‘Daha sonrası kimdir’ demişler ‘daha sonrası daha yavaş gidendir’ demiş. ‘Onun daha ustası yok mu’ demişler ‘onun ustası da en yavaş gidenidir’ demiş. Bu mesleğin ustalığı yavaş gidendir. Niye yavaş gidersen kontrolün senin elinde olur. O senin kontrolünde olacak. Sen onun kontrolüne geçtiği zaman hakimiyeti kaybedersin. Ne yapacaksın hakimiyeti kaybedince?

Yol bitmez. Ne kadar hızlı da gitsen yavaş da gitsen yolun sonu yok, ama hayatın sonu vardır.

Soru: Nasıl şimdiki gençler?

Şoförlük çok hassas bir meslektir. Neden? 5 kişi bir aile bir arabaya biniyor, araba gidiyor gittikçe de gidecek geliyor ne oluyor, o arabanın kontrolünü kaybettikten sonra 5 tane aile yok olup gidiyor. Yazık değil mi? Her Allah’ın günü kaza haberi alıyoruz. Hep bunlar eğitimsizlikten. Kurallara uyulmaması kazalara neden oluyor. Nasıl olsa ehliyet aldım diyorlar. Ehliyet almakla şoför olamıyorsun ki, ehliyet adamı şoför etmiyor ki. Sadece kanunen şoför oluyorsun, ama bence şoför olamıyorsun.

 

HAYATTA RADAR CEZASI YEMEDİM

Soru: Doğru vallahi…

Benim en azından 8-10 tane yetiştirmiş muavinin var. Çok şükür Allah'a hiçbirini bir kazası yok. Ben 57 senelik şoförüm. Benim bir mahkemem dahi yok. Ben hiç kaza yapmadım. Belki çok ufak tefek trafik cezası yemişim ama öyle ağır bir trafik cezası da yemedim. Hayatımda radar cezası da yemedim. Babam usta şoför ‘karşı taraftaki gelen şoförü daima cahil bileceksin, ecemi bileceksin, beceriksiz bileceksin yada deli kabul edeceksin’ derdi. Karşıdan gelen bir aracı sen kurtarabilirsin. O adam hata yaptıysa o hatayı benim telafi etmem lazım.

Soru: Şoför anlayışı, empatisi değil mi?

Tabii tabi. Şimdi bakıyorum ‘sen niye hata yaptın’ diyor karşısındakine. Ama insan hata yapar. Sen de hata yaparsan 10 dakika sonra ne yapacaksın?...

Soru: Ne güzel yermiş, burası neresi?

Burası benim dedemin köyü, babamın köyü. Burası Ulubey’e bağlı Refahiye Köyü. Burada ne insanlar geldi geçti… Bu yollardan ne insanlar geldi geçti…

Soru: Allah mekanlarını cennet etsin. Nur içinde yatsınlar. Ne demişler, mal da yalan mülk de yalan, gel birazda sen oyalan. Gidip oyalanalım bari. Yolumuz uzun…

Ne güzel bir hayat sürüyoruz. Bizden önce yaşayan insanlar ne şartlarla yaşadılar. O zamanın insanları çarıklarla, yırtık elbiseler ile savaşa gitmişler. O savaşı kazanmışlar. Cenabı Allah nasip etmiş nur gölünde yatırsın onları. Cenabı Allah o günleri bir daha nasip etmesin. Hele 15 Temmuz’u Cenabı Allah hiçbir ülkeye nasip etmesin böyle bir felaketi hiçbir millete nasip etmesin Cenabı Allah.

 

ALTIN BİLEN YOKTU…

Soru: Senin ilk aşkın neydi?

Hiç hayatta aşık olmadım. Aşkın ne olduğunu bilmiyorum. Yalnız evlendikten sonra hanımıma aşığım, o ayrı mesele. 57 senelik birbirimize aşkımız var. Aşığız birbirimize.

Soru: Maşallah Allah herkese nasip etsin. Nasıl oldu peki tanışmanız?

Akrabalık var. Annesi bizim köye geldi, bizim eve geldi. Köylerimiz ayrı. O zaman genç tanımam 16-17 yaşlarında. Orada annem onun annesi ile kendi aralarında bu işi pişirmişler, konuşmuşlar, halletmişler. Annesi okey demiş, benim annem okey demiş. Fakat ne babamın haberi var, ne benim haberim var, ne kızın haberi var, ne de kızın babasının haberi var. İki kadın kendi aralarında bu işi halletmişler.

Soru: Kafa kafaya vermişler...

Yalnız annem bir gecelik koymuş annesinin çantasına. O da nişan gibi bir şey. Görüyorlar bakıyorlar ki bir gecelik. Onunla nişan oldu. Bütün mesele bu.  Yani benim evlilik hayatım böyle başladı. Ondan sonra iki sene nişanlı kaldım. Askere gitmeden de evlendik.  O zamanki şartlar ne olacak. Mobilya bilen yok, beyaz eşya bilen yoktu, altını hiç bilen yoktu. İki terlik, iki yorgan bir sandık yeterli oluyor. 57 sene oldu. 57 seneden beri devam ediyor aşkımız.

 

53 SENEDE HİÇ VERGİ TAKSİTİM OLMADI

Soru: Aşkınız devam ediyor öyle mi? sevmişin ama. Sen gördükten sonra dedin? Bu kız olur dedin mi?

Nasip olduktan sonra oluyor.

Yıl 1965 şimdi sene 2018. O günden bugüne vergi mükellefiyim. O günden bugüne ben daha vergi taksiti mi yaptırmadım. Vergi taksiti diye böyle bir şeyim yok benim. Taksitli vergi borcum olduğu zaman, borcumu ödediğim zaman bir rahatlıyorum sanki dünyaya yeni gelmiş gibi. En sevdiğim için ömrü hayatımda vergi ödediğim zaman bir rahatlıyorum.

Soru: Bu vatanı çok sevdiği için yapıyorsun aslında bunları…

Vatanını sevmeyen vatandaş olur mu? Vatanını sevmeyen vatandaş olur mu? Vatanını sevmeyen vatandaş ne olur daha ilerisini söylemeyeyim oda bende kalsın.

 

YOKSULLUĞUN DA TATLI BİR TARAFI VAR…

Soru: Yani yoksulluk gördük kolay iş değil diyorsun.

Yoksulluk bir tarafımız. Yoksunluğun da tatlı bir tarafı var. 5 tane çocuğum var. 5 tane de 4 erkek, bir tane kız çocuğum var. 10 tane de torunum var. 10 tane torundan bir kız çocuğu 9 tane erkek. Benden daha zengin kimse var mı? Ben kendi kendime ben çok zenginim diyorum. Hiçbirinin doğumunda yoktum.

Soru. Gerçekten mi?

Zaten o zaman şimdi söylemesi ayıp köy ebeleriyle dünyaya geliyordu çocuklar. Öyle şeylere gidip hastanede doğuma yaptıralım öyle bir şey yoktu. O zaman doktorun ne olduğunu bilen yoktu. Yani Acaba ben hamile miyim değil miyim diye bilmiyordu kadınlar. Üç ay dört ay sonra öğreniyordu kadınlar hamile olduklarını.

Soru: Bir kıyaslama yaparsan bu yılların gençlerine ne dersin?

Rahmetli babam geçmişteki rahmetli şoför arkadaşlar şimdi kalksalar da acaba biz bu dünyada yaşadık mı, biz bu yollardan geçtik mi, biz bu memlekette yaşadık mı diye şaşırırlar en azından. Asfalt nereden görecektik biz. Çamurdan çoraktan geçilmiyordu yollar.

Soru: Asfalt göremediniz mi buralarda?

Asfalt yok. Lastik yarılırdı. Eskiden lastik bulunmazdı. Lastik bulmak çok sıkıntılıydı.

Soru: Nasıl yani lastikte mi yoktu?

Araba lastiği yoktu. Satan yoktu lastik. Kamyon şoförleri, lastiğin etrafına zincir takarlardı. Onun içine de bir get koyarlardı. O zincir havayı bastıkça o get sıkışırdı ve öyle yola giderdik. Öyle şoförlük yapmış insanlar. O şekil meydana gelmiştir bu memleket. Şoför milletini kaldırıp atmayacaksın. Şoför milleti dünyayı taşıyan bir millettir. Hiç tanımadığın bir insana bir paket verip göndermezsin. Ama hiç tanımadığın bir şoföre milyarlar değerinde yükü yüklersin. Ta İstanbul’dan alır, Van’ın bir köyüne kadar taşır, sapasağlam teslim eder.

Soru: Şoförlük öyle sıradan bir iş değil diyorsun

Sıradan bir iş değil. Ben yolda giderken gördüğüm güzelliğe aşığım.

Soru: Hani aşık değildin sen…

Mesleğime aşığım. Bu meslek bana göstermediği, gezdirmediği yer bırakmadı. Paramla gezemezdim. Türkiye’nin her tarafını gezdirdi bu kamyonculuk mesleği. Bu meslek beni Türkiye’nin her yerine götürdü, getirdi. Hiç tanımadığım insanları tanıdım. Hiç tanımadığım yerlerde yedik-içtik, kalktık.

Soru: Şoförlerin bir dayanışması olur. O zamanlar dayanışma nasıldı?

O çok güzeldi. Şimdi bakıyorum hiçbir dayanışma yok. Herkes kendi halinde. Eskiden (gerçi o kamyonculuk bitti ama) 8-10 araba birden giderdik. Bir kamyon ya lastik patlatırdı, ya bir şey olurdu. Onu beklerdik. Bir araba arıza yapardı. Diğerleri onun yapılmasını beklerdi. Öyle yola çıkarlardı. Yollarda şanzımanı biz kendimiz indirirdik, lastiği kendimiz söker, takardık. Hem şofördük hem tamirciydik.

 

ANNE-BABANIN KALBİNİN KIRIK OLDUĞU HAYAT HAYAT SAYILMAZ

Soru: Anneni, babanı özlüyor musun?

Babamı özlemem olur mu? Baba sevgisi bir başkadır. Anneyle baba bir başkadır. Kaç yaşında olursan ol, babayla anne kaledir bir adamın arkasında. Annem vefat edeli 18 sene oldu. Kız çocuğu yoktu annemin. Beni hem kız hem erkek olarak gördü. Benden ayrılmazdı. Belli bir yaştan sonra yemek yiyemezdi kendi başına. Kimsenin elinden yemek yemezdi. Benim elimden yerdi sadece. Her türlü ihtiyacını ben karşılardım. Gelinleri de yapardı ama benim yaptığımı daha çok istiyordu. Hep beni isterdi. Bir yere gitsem hemen nereye gittiğimi sorardı. Çünkü annemle beraber büyüdüğüm için. Babamın hayatı mesleği gereği hep dışarıda geçti.  Annem çok iyi niyetli saf tertemiz biriydi. Onun emsalleri kalmadı ki artık. Biz kaldık.

Soru: Anneni çok seviyordun değil mi?

Annemin sözlerini halen unutamıyorum. O sanki bebek gibiydi benim için. Anne-baba bir evlat için çok önemlidir. Sen ne kadar güçlü olursan ol. Anneyle babanın sana verdiği desteği hiçbir yerden göremezsin. İster zengin ol, ister âlim ol. Hiç fark etmez. Eğer sana anne-babanın kalbi kırıksa o hayat benim için hayat sayılmaz. Önemli olan aile. Aile düzeni iyiyse, dürüstse, fakirlik olsa da fark etmez, zenginlik olsa da fark etmez. Önemli olan aile düzenin iyi olacak. Fakirlik, zenginlik gelip geçicidir. Zenginlik zengine kalmıyor, fakirlik fakire kalmıyor. Öyle fakir insanlar vardı ki, ‘bize şambriyel getir de, ayağımıza ayakkabı yapalım’ derlerdi.

 

AFRİKA’NIN–ASYA’NIN ÇOCUKLARINA FAYDAMIZ OLSUN

Soru: Şimdi milletin 20 çift ayakkabısı var beğenmiyorlar. Ne dersin buna sen?

Şimdi her kapıda 3 araba 5 araba. Ne bolluk var be. Yaratan Allah’ıma şükür. Bunlardan bizi mahrum eyleme Yarabbim. Bu güzel günlerimizi aratma bize. Ne güzel günlerde yaşıyoruz. Köylerde bile yer bulunmuyor araba koymaya. Harmanlar yetmiyor. Köyde bir düğün olsun, cenaze olsun arabalar meydanlara yollara sığmıyor daha. Herkesin arabası var. Bu zenginlik değil de nedir? Bu bolluk değil mi? Amerika zenginmiş. Bana ne onlardan. Biz de zenginiz. Hiç olmasa bizim imanımız daha kuvvetli. Bu arabam benim kendi arabam. Ben bundan az çok ekmek parası alıyorum. Devletime vergimi veriyorum. Bundan güzel ne olabilir daha?

Soru: Anadolu insanına bak ne kadar alçak gönüllü…

Bu memleketimiz böyle kolaydan meydana gelmiş değil. Cenabı Allah kötülerden esirgesin. Oralara girmek istemiyorum ama.

Soru: Gir abi gir. İsim ver tek tek isim ver

Bu memleketin düşmanı çok. Ne yapıyor bu Türkiye Cumhuriyeti devleti, kime ne etti de bu kadar düşmanımız var? Hangi ülke zor duruma düşerse yine Türkiye yardıma koşuyor. Bir devletin yoksul ülkeye hayır yapması her devlete nasip olmaz. Bir misafir senin evine gelse 10 rızıkla gelir, birini yer 9’unu sana bırakır. Türkiye’de kaç milyon insan varsa Suriyeli, Iraklı, 10 rızıkla geliyor. 9’unu Türkiye’ye bırakıyor.

Şu yolları görüyor musunuz? Benim hayatım bu yollarda geçti. Eskiden bu yollarda karşıdan bir araba geldiği zaman yol vermek için durmak mecburiyetinde kalıyorduk. Uçağı buraya koy, en büyük uçağı ne olursa olsun. Koyulhisar’a kadar gitsin. Bu ne güzellik. Bu hizmet değil de nedir? Devletimize Allah güç, kuvvet versin. Zenginleşiyoruz, zenginleşmeye devam ediyoruz. Herkese faydamız olsun. Afrika’nın, Asya’nın çocuklarına faydamız olsun. Kendi milletimize faydamız oldun.

Hey gidi o güzel günler. O gençlik yıllarım. Hep özlüyorum geçtiğim, gördüğüm yerleri. Akdeniz bölgesi, Adana, Mersin, Hatay, Maraş, Urfa, hayatım oralarda geçti. Cizre. Daha gençsiniz. Sizi daha çok güzel günler bekliyor. Allah güzel günler göstersin. Sıkıntılı gün göstermesin. Ama insanoğlu sıkıntısız olmaz. Ona da sabır göstermeli. Hayata isyan etmeyeceksin. Hayat inişli yokuşludur. Nasıl ki bir yolun inişi yokuşu varsa bu hayatında inişi yokuşu var.

Sivas Koyulhisar’a yaklaştık. Koyulhisar’a girmek üzereyiz.

Soru: Bir şey söyleyeceğim. Ben bu kadar yolculuk yaptım şoför arkadaşlarla sana baba diyebilir miyim?

Olur. Allah hayırlı ömürler nasip etsin. Her şey gönlünüzce olsun.

 

Kutu…. kutu… kutu…

ORHAN YAVUZ KİMDİR?

Orhan Yavuz Kurtuluş Savaşı gazisi bir yiğidin torunudur. Ordu’nun Ulubey ilçesi Yeni Sayaca Mahallesinde ikamet ediyor.  76 yaşındaki Orhan Yavuz 57 yıldır şoförlük yapıyor. Halen de mesleğini sürdüren Yavuz, 5 çocuk 10 torun sahibi ve hayatında hiç radar cezası yememiş bir isim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.