bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

'DERGİLER DÜŞÜNCENİN MUHAFAZAKARLAŞTIĞI YER'

Kültür 25.03.2015 - 13:24, Güncelleme: 05.01.2023 - 05:10 2006+ kez okundu.
 

'DERGİLER DÜŞÜNCENİN MUHAFAZAKARLAŞTIĞI YER'

Ordulu şair ve yazar Selçuk Küpçük, son 30 yılda yayınlanmış 40 dergi üzerinden Türkiye’nin edebi atlasını çıkardı. Küpçük’e göre dergiler, bir düşüncenin temellendiği ve diğerleriyle diyaloga geçme imkanı bulduğu işlevsel mekanlar.
Daha önce, Yüzleşmenin Kişisel Tarihi, Modern Türk Şiirinde Bellek Arayışı, Kirletilmiş Ölümler Kitabı ve Büyük Tefsir isimli kitaplara imza atan Ordulu Şair ve yazar Selçuk Küpçük, son olarak Türkiye Edebiyat Dergileri Atlası kitabını yayımladı. Küpçük’ün 10 yıldır üzerinde çalıştığı kitap, 1980’den günümüze 40 edebiyat dergisinin yönetici/sorumlularıyla söyleşilerden oluşuyor. Cümle Yayınları’ndan çıkan kitap, aynı zamanda, Türkiye’nin son otuz yılına açılan edebiyat ve sosyoloji penceresi niteliğinde. - Böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyuldu?Türkiye’de edebiyatın ana mekanı dergiler. Hepimiz buralardan yetiştik. Eğer hayata dair anlamlı bir cümlemiz var ise bunda dergilerin büyük emeği söz konusu. Bu yüzden dergilere vefa borcumuz var. Sadece edebiyat açısından değil. Ülkemizde siyaseti ve sosyolojiyi çözümlemek için de dergiler önemli yer tutmakta. Ancak bütün bunlara rağmen dergiciliğimiz üzerine kişisel birkaç çabanın dışında yeterli çalışma yok. Türkiye Edebiyat Dergileri Atlası, bu alanda gerçekleşen ilk çalışma ve kaynak eser. - Kitaba girecek dergileri nasıl belirlediniz?Bu çalışma 1980’den günümüze son 30 yılı kapsıyor. Dolayısı ile 80 sonrası çıkmış ve kapanmış yayınlardan bahsediyoruz. Kitabı hazırlarken şiir, edebiyat dünyasının son 30 yıl içinde ana koridorunu temsil edebilecek taşıyıcı dergileri hedefledim. Dergilerin önemli kısmı söyleşi talebime olumlu cevap verdi. Birkaçı ise gerekçeli-gerekçesiz çalışmaya katılmadılar. Katılmak istemeyenlerin isimlerini burada vermem uygun olmaz. Öncelikle Türkiye’nin bütün renklerine ulaşmaya çalıştım. Yani İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar birbirinden farklı ideolojik, edebi, kültürel geleneklere yaslanan-yaslanmayan dergilerin haritası ile karşılaşacak okur. Anadolu’nun farklı şehirlerinde bir zaman çıkmış, kapanmış ve artık unutulmuş birçok dergiyi yeniden hatırlatıyorum ayrıca. - Bu çalışmayı yaparken, Türkiye’de dergi ve dergi yayıncılığı konusunda dikkatinizi çeken, düşünce fikir bazında neler oldu?Kitabı hazırlamak yaklaşık 10 yılımı aldı. Dergilerin bütün sayılarına ulaşmak, incelemek, dönemi ile karşılaştırıp oradan özel sorular çıkarmak ve daha önemlisi soruların cevaplarını beklemek.. İstanbul, Ankara, İzmir gibi taşıyıcı mekanların dışında Türkiye’nin birçok şehrinde yayınlanmış dergilerle söyleşiler yaparken birbirinden farklı mahfiller çıktı karşıma. Bir anlamda edebiyat sosyolojisi için işlevsel veriler topladığımı düşünüyorum. Bu söyleşiler üzerinden 1980’lerin, 90’ların, 2000’lerin sadece edebi değil, siyasal, toplumsal ve kültürel fotoğrafını da okumak mümkün. Mesela İslamcı gelenek içerisinde kendisini tanımlayan yayınların 30 yılda hangi dönüşümleri yaşadığını bir çözümleme yaparak elde etmek mümkün. Yani “Hikmet Kıvılcımlı da bizimdir, Erol Güngör de” diyebilen bir zihni zenginleşmeden bahsediyorum. Marksist geleneğe içeriden eleştiriler getiren ya da İslamcı ve sosyalist şairlerin 80 sonrası ortaya koyduğu ortak dergi deneyiminin önemini vurgulayana kadar farklı eğilimleri bu kitap dolayısı ile tarihe not etmek beni gerçekten heyecanlandırdı. - Peki “hür tefekkür”ün kaleleri olabildi mi dergiler?Türkiye’de zihinsel kapanları kırma konusunda çok az dergi böylesi işlev gördü bence. Tam tersine, dergiler çoğu zaman düşüncenin muhafazakarlaştığı mekanlardır. Hatta 1970’ler içe kapanmanın tarihidir. Bu kitap bağlamında gözlemim, çoğu dergi kendisini, bir ideolojik geleneğe yaslıyor. Ancak şunu söylemek mümkün ki, Türkiye’de zihinsel içe kapanma eğiliminin en az gözlendiği alanlar edebiyat dergileri. Farklı düşünce geleneklerine ait kimliklerin yan yana durabildiği, iletişim kurabildiği nadir kanallarında başında buralar var. Dolayısı ile edebiyat dergileri Türkiye’nin zaman zaman yaşadığı travmaların tamir edilebildiği işlevsel mekanların başında geliyor bence.                                                                                                          Kaynak: Bedir Acar // Star
Ordulu şair ve yazar Selçuk Küpçük, son 30 yılda yayınlanmış 40 dergi üzerinden Türkiye’nin edebi atlasını çıkardı. Küpçük’e göre dergiler, bir düşüncenin temellendiği ve diğerleriyle diyaloga geçme imkanı bulduğu işlevsel mekanlar.

Daha önce, Yüzleşmenin Kişisel Tarihi, Modern Türk Şiirinde Bellek Arayışı, Kirletilmiş Ölümler Kitabı ve Büyük Tefsir isimli kitaplara imza atan Ordulu Şair ve yazar Selçuk Küpçük, son olarak Türkiye Edebiyat Dergileri Atlası kitabını yayımladı.

Küpçük’ün 10 yıldır üzerinde çalıştığı kitap, 1980’den günümüze 40 edebiyat dergisinin yönetici/sorumlularıyla söyleşilerden oluşuyor. Cümle Yayınları’ndan çıkan kitap, aynı zamanda, Türkiye’nin son otuz yılına açılan edebiyat ve sosyoloji penceresi niteliğinde.

- Böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyuldu?
Türkiye’de edebiyatın ana mekanı dergiler. Hepimiz buralardan yetiştik. Eğer hayata dair anlamlı bir cümlemiz var ise bunda dergilerin büyük emeği söz konusu. Bu yüzden dergilere vefa borcumuz var. Sadece edebiyat açısından değil. Ülkemizde siyaseti ve sosyolojiyi çözümlemek için de dergiler önemli yer tutmakta. Ancak bütün bunlara rağmen dergiciliğimiz üzerine kişisel birkaç çabanın dışında yeterli çalışma yok. Türkiye Edebiyat Dergileri Atlası, bu alanda gerçekleşen ilk çalışma ve kaynak eser.

- Kitaba girecek dergileri nasıl belirlediniz?
Bu çalışma 1980’den günümüze son 30 yılı kapsıyor. Dolayısı ile 80 sonrası çıkmış ve kapanmış yayınlardan bahsediyoruz. Kitabı hazırlarken şiir, edebiyat dünyasının son 30 yıl içinde ana koridorunu temsil edebilecek taşıyıcı dergileri hedefledim. Dergilerin önemli kısmı söyleşi talebime olumlu cevap verdi. Birkaçı ise gerekçeli-gerekçesiz çalışmaya katılmadılar. Katılmak istemeyenlerin isimlerini burada vermem uygun olmaz. Öncelikle Türkiye’nin bütün renklerine ulaşmaya çalıştım. Yani İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar birbirinden farklı ideolojik, edebi, kültürel geleneklere yaslanan-yaslanmayan dergilerin haritası ile karşılaşacak okur. Anadolu’nun farklı şehirlerinde bir zaman çıkmış, kapanmış ve artık unutulmuş birçok dergiyi yeniden hatırlatıyorum ayrıca.

- Bu çalışmayı yaparken, Türkiye’de dergi ve dergi yayıncılığı konusunda dikkatinizi çeken, düşünce fikir bazında neler oldu?
Kitabı hazırlamak yaklaşık 10 yılımı aldı. Dergilerin bütün sayılarına ulaşmak, incelemek, dönemi ile karşılaştırıp oradan özel sorular çıkarmak ve daha önemlisi soruların cevaplarını beklemek.. İstanbul, Ankara, İzmir gibi taşıyıcı mekanların dışında Türkiye’nin birçok şehrinde yayınlanmış dergilerle söyleşiler yaparken birbirinden farklı mahfiller çıktı karşıma. Bir anlamda edebiyat sosyolojisi için işlevsel veriler topladığımı düşünüyorum. Bu söyleşiler üzerinden 1980’lerin, 90’ların, 2000’lerin sadece edebi değil, siyasal, toplumsal ve kültürel fotoğrafını da okumak mümkün. Mesela İslamcı gelenek içerisinde kendisini tanımlayan yayınların 30 yılda hangi dönüşümleri yaşadığını bir çözümleme yaparak elde etmek mümkün. Yani “Hikmet Kıvılcımlı da bizimdir, Erol Güngör de” diyebilen bir zihni zenginleşmeden bahsediyorum. Marksist geleneğe içeriden eleştiriler getiren ya da İslamcı ve sosyalist şairlerin 80 sonrası ortaya koyduğu ortak dergi deneyiminin önemini vurgulayana kadar farklı eğilimleri bu kitap dolayısı ile tarihe not etmek beni gerçekten heyecanlandırdı.

- Peki “hür tefekkür”ün kaleleri olabildi mi dergiler?
Türkiye’de zihinsel kapanları kırma konusunda çok az dergi böylesi işlev gördü bence. Tam tersine, dergiler çoğu zaman düşüncenin muhafazakarlaştığı mekanlardır. Hatta 1970’ler içe kapanmanın tarihidir. Bu kitap bağlamında gözlemim, çoğu dergi kendisini, bir ideolojik geleneğe yaslıyor. Ancak şunu söylemek mümkün ki, Türkiye’de zihinsel içe kapanma eğiliminin en az gözlendiği alanlar edebiyat dergileri. Farklı düşünce geleneklerine ait kimliklerin yan yana durabildiği, iletişim kurabildiği nadir kanallarında başında buralar var. Dolayısı ile edebiyat dergileri Türkiye’nin zaman zaman yaşadığı travmaların tamir edilebildiği işlevsel mekanların başında geliyor bence.

                                                                                                         Kaynak: Bedir Acar // Star

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.