“Kulunu (Muhammed - Aleyhissalâtü Vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (El-İsrâ, 1)
Çevresinin mübarek kılındığı İsra suresinin hemen başında ifade buyrulan ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için ne anlama geldiğini anlatmaya gerek yok. Ecdadımız Osmanlı’nın çekilmek zorunda kalmasının ardından kan ve gözyaşının dinmediği Filistin coğrafyası, 7 ekim 2023 den bu yana başka bir boyuta dönüşerek görülmemiş bir zulmün ve katliamın merkezi haline geldi. Bu katliamı dünyadaki gücü elinde bulunduranlar zevkle izliyor, gerektiğinde omuz da veriyorlar!
Bu süreçte vicdan ehli insanların elinden gelen ancak boykot ve protesto gösterileri idi. Etkili ve kalabalık protestoların genellikle Gayr-ı Müslim ülkelerde gerçekleştiğini söylesem yanlış olmaz. Vicdan sahibi insanlar bedel ödeyerek zulmün karşısındaki yerini aldılar. Onlara da iman nasip olsun diye dua ediyorum. Maalesef biz de dahil Müslüman ülke halklarının bu anlamda sınıfta kaldığını söylemeliyim. Devletleri saymaya gerek yok!
Ülkemizi ise burada biraz farklı bir yere konumlandırmak istiyorum. Hem yardım kampanyaları hem boykot çalışmaları, hem de protesto ve farkındalık faaliyetleri azalsa da hep devam etti. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve dolayısıyla Devletimizin bu konuda gösterdiği hassas duruş, Gazze’de mücadeleyi sürdüren Hamas’a sahip çıkması ve İsrail’e yaptırımlar uygulanması hiç şüphesiz konunun seyrini değiştirmiş durumda.
Türkiye bu süreçte gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz birçok önemli adım attı. Bu konuda Filistinliler hem devletimizden hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan razı olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar.
İşin resmi tarafını bir tarafa koyarsak geçtiğimiz 400 gün içinde daha etkili protestolar yapabilirdik. Yine boykot konusunda çok daha etkili olabilirdik ama olmadı. Nefsimize bu anlamda yenik düştük. Önemsemedik, görmezden geldik. Feryadı yeterince duyamadık. Gazze’nin hepimizin imtihanı olduğunu ve orada canlarını veren insanların bize de vekalet ettiklerini hesaba katamadık. Özetle sınıfta kaldık!
Tarih Bu Güzel Buluşmayı En Güzel Şekilde Yazacak
Her şeye rağmen yılmadan bıkmadan tek başına da olsa bu mücadeleyi sürdüren Mina Kahraman gibi iyi yürekli gençler gördük. Sivil inisiyatiflerin güzel çalışmaları da şüphesiz göz ardı edilemez. Kim bu dava için zerre adım attıysa Allah her birinden razı olsun. Kapitalist düzen bu tür şeylerden ne kadar etkilenir bilmem ama duruşunu bozmayıp boykotu da bir yaşam tarzı haline getirenlere özel hürmetlerimi sunmak istiyorum.
Evet gördüğümüz yaşadığımız güzel işlerden bir tanesi de günaha boyanmış bir gecenin sabahında düzenlenen Galata Buluşması oldu. Müslüman yüreklerde güzel bir hatıra olarak yer alacak olan bu güzel program, tıpkı bundan 50 yıl önce İslam’ın izlerinin son derece azaldığı dönemlerde Sultanahmet’te düzenlenen sabah namazı buluşmaları gibi Müslümanlara şuur aşılıyor. Birlik beraberliğe vesile oluyor. Ünvanlardan arınmış şekilde oğlunu kızını hanımını da yanına alıp bölgedeki bir camide sabah namazını eda edip ümmetin bir parçası olarak kalabalığın içine karışmak ne güzel bir duygu. Keşke içinde imanın zerresi bulunan herkes, bir güneşin doğuşuna şahitlik edebilseydi…
Bendeniz bu güzel buluşmaya seneki gibi bu yıl da iştirak ettim. Birçok gözlem yapma şansım oldu. En önemlisi ise bölgedeki sabah namazında cemaati olmayan birçok caminin bu vesileyle cemaate doymuş olduğu idi. Camiler cemaatleriyle vücut bulur ve daha güzel olur. Zincirleri kırılan Ayasofya, tüm zarafetiyle karşısında duran Sultanahmet, ihtişamıyla kendine hayran bırakan Süleymaniye, gündelik hengamenin ortasında sükunetiyle yerini almış Yeni Cami, Müslümanların feryatlarına ev sahipliği yapmış Beyazıt Camii ve diğerleri. Hep si de bu güzelliğe şahitlik etmiş oldu.
Biz bir avuç cennete susayan Müslüman yürekler olarak birbirimizi biliriz ve tanırız. Yüz binler ve milyonlar da olsak gözlerimiz o kalabalığın sakinlerine aşinadır. Sabahın seherinde uzun zamandır görmediğimiz dostlarımızı da görmenin güzelliğini ve ümmet olmanın hazzını da iliklerimize kadar yaşamış olduk. Yüksünmeden, yoruldum demeden; genci yaşlısı, çoluğu çocuğu zulüm altındaki kardeşlerine kardeşlik etme bilinciyle hesapsız şekilde yerini almıştı. Gerisinin de bir önemi yoktu.
Galata Köprüsü üzerinde kurulan platformdan katılımcılara seslenen konuşmacılar, Gazze’de yaşanan katliamı lanetleyip dünyaya mesaj verdiler. Eşref Ziya ve Ömer Karaoğlu gibi sanatçılar da katılımcılara en güzel ezgilerini sunmuş oldu. Programda İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Tügva YİK Üyesi sıfatıyla konuşma yapan Bilal Erdoğan da dikkat çeken isimlerden birisiydi. Ayrıca nice büyük görevleri olan ismin insan sıfatıyla orada olduğunu belirtmeliyim.
Organizasyona öncülük eden Tügva yönetimini, yükün büyük kısmını sırtlayan İstanbul İl Temsilci Beytullah Çiçen ve arkadaşlarını da özellikle kutluyorum. Zira organizasyonun kusursuz olması için büyük fedakarlık yaptıklarına şahidim. Ve 400’e yakın STK’yı böyle bir duruş ortaya koydukları için tebrik ediyorum. Programın duyurusuna katkıda bulunan tüm herkese de bir katılımcı olarak teşekkür ediyorum. Umarım dünya çapında bir farkındalığa vesile olmuştur. Umarım Gazze’deki kardeşlerimizin çığlıklarına bir katkı sağlamıştır.
Filistin meselesi, Kudüs davası, Gazze direnişi bütün zerreleriyle bizimdir. Bir dönem sırtımızı döndüğümüz bu coğrafyanın sakinleri bizleri hala abi olarak ve Kudüs’ün kurtarıcısı olarak görüyorlar. Bu duyguyu özümüze nakşedip hedefimiz haline getirmemiz gerekiyor. Tıpkı Suriye’de Şam’da olduğu gibi Kudüs’ün Gazze’nin özgürlüğü de bize nasip olsun. Ayasofya’da ve Emevi Camii’de olduğu gibi Mescidi Aksa’da da Cuma namazlarında buluşalım inşallah, vesselam…