Abdullah Yılmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Yılmaz
 

TEKNOLOJİ GELİŞİRKEN BİZ NEREYE GİDİYORUZ?

Merhaba Uzun zaman olmuş yazı paylaşmayalı. Değerli Zeki Göl abiyle bu konuyu ilk konuştuğumuzda düzenli yazı göndermeye niyetlenmiştim ama gündelik telaşeden dolayı kaynadı gitti. İnşaAllah bundan sonrası için azim oluşur da rutin olarak yazılarımı paylaşırım. Bu arada sizlerin de teşviki ve ilgi alakası da önem arz ediyor.   Yazılarımda genellikle toplumsal konulara değinmek istiyorum. Bunu yaparken gündelik hayattan bazı örnekler de vereceğim elbette. Ancak bu örnekleri verirken derdim kimseyi rencide etmek değil. Çoğu zaman kendimi de eleştireceğim. Yakın dostlarım veya tanıştığımız kişiler kırılmasın, buna çok üzülürüm.   Bendeniz 1982 doğumluyum. Bizim kuşak teknolojiyi sindire sindire gördü. Sokak oyunlarının son temsilcileri de sayılırız. Atari gibi modern oyuncaklar vardı ama ulaşmak zordu. Hele köy yerlerinde paranız olsa bile bulamazdınız, bilen ve ihtiyaç duyan da yoktu. Evde telefonun bulunması acayip bir lükstü. Telefon bizim evimize ilk defa 1996 yılında İstanbul’a taşındığımız zaman geldi. Televizyonla yine 90’lı yıllarda tanıştık ama tanışmaz olaydık!   Ancak özellikle son 10-15 yıldır aklımıza bile gelmeyecek envayi çeşit akıllı teknolojik ürün hayatımıza girdi ve çoluk çocuk, genç yaşlı hepimizin vazgeçilmezi oldu. Açıkçası ben teknolojik gelişmelerin 15 yıl öncede sabitlenmesini isterdim. Her yenilik beni ürpertiyor. Bunun sebebi; her yenilik bizi biraz daha yozlaştırıyor ve yetişemiyoruz. Sakın yanlış anlaşılmasın bunun önüne set çekelim falan demiyorum. Hatta katma değeri olan teknolojik ürünleri üretip dünyaya pazarlayabilmemiz, bu konuyu önemsememiz gerekiyor. Yeter ki, bu durum insanlığımıza Müslümanlığımıza zarar vermesin.   Televizyon demişken bir konuya daha dikkat çekeyim; Televizyonla ilk tanıştığımız dönemlerde bizim evde İnek Şaban filmi ve birçok yayın Ahlâka muhalif sahneler var diye izlenmezdi, yasaktı. Şimdi en masum onlar sayılır. Küresel sermaye hayatımızın normallerini değiştiriyor. Tarihin en iyi prodüksiyon işleriyle tüm dünyayı etkiliyorlar. Örneğin, Netflix gibi platformlar vasıtasıyla hem paramızı alıyorlar hem de benliğimizi çalıyorlar. Her yapımlarında keşke müstehcenlik olsa da bunu yapmasalar diyeceğimiz sahneler koyuyorlar önümüze. Eşcinsellik, cinsiyetsizlik gibi şeytani projelere hizmet eden bu yapımlar, acaba toplumumuzu ne kadar etkiliyor bunu da araştırmak gerekir. Bu konuya da bilahare değinelim.   Kıymetli Okurlarım, Tüm dünyayı derinden etkileyen bir pandemi süreci yaşıyoruz. Okullar, camiler, iş yerleri kapandı sokağa çıkma yasakları yaşadık. Ben de dahil bir çoğumuz bu hastalığa maruz kaldık. Çok sayıda insanımızı kaybettik. Vefat edenlere Allah’tan Rahmet, şifa bulanlara da sıhhat afiyet diliyorum. Teknolojik ürünler bu süreçte gündelik hayatımızın devamına çok olumlu fayda sağladı. Online ortamlarda dersler devam ediyor. Camiler kapandı, sohbet halkaları iptal oldu, koca Ramazan-ı Şerif’i Teravih kılmadan evde geçirmek zorunda kaldık. Ama Camilerdeki hizmetler aynı bereketi asla sunmasa da sanal ortama taşındı. Sohbetler mukabeleler dersler hepsi devam etti elhamdülillah. Belki normal zamanda 50-100 kişinin takip edeceği sohbetler binlerle ifade edilen kişiler tarafından canlı şekilde takip edildi. Sonrasında bu kayıtlar yüzbinlerce kişi tarafından izlendi. Örneğin, Bekir   Develi Youtube kanalında Ramazan ayında Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım Hoca ile Siyer dersleri 100 binin üzerinde kişi tarafından canlı izlendi. Grup halinde izleyenlerle belki de bu sayı 200 binin üzerindedir. Hangi TV kanalı bu kadar reyting bulabiliyor? Bu alana mesafeli yaklaşan birçok kişi kurum kuruluş bile artık bu yeni düzene ayak uydurdu.   Bu durum beraberinde birçok sıkıntıyı da getiriyor. Mesela, reklamsız video izlemek neredeyse mümkün değil. Bir dini sohbet takip ederken müstehcen denilebilecek reklamlar karşınıza çıkabiliyor. Veya olumsuz içeriği bulunan başka videolar da size sunulabiliyor. Bu durum artık hayatımızın bir parçası bundan kaçamayız ama Müslüman için daha uygun hale getirebiliriz. Çocuklarımıza bilinç aşılayabiliriz. Cami kürsüsünde karşınıza çıkmayacak türden, derdi irşad değil ifsat olan çok sayıda insanın da videosuna maruz kalabiliyorsunuz. Ne ararsanız her şey var yani. Bedava peynir sadece fare kapanında olurmuş ya maalesef işin zararlı tarafları da var.   Bu imkanları bizlere sunanlar bizim her şeyimize de sahip oluyorlar bu arada. Yani özelimiz kalmıyor. Olayın sosyolojik açıdan derinlemesine incelenmesi gerekiyor ve bunu da yapanlar var. Uyanık olalım. Ben konuya dikkat çekip bırakacağım.   Akıllı telefonumuzun yanında kullandığımız bir kelime birazdan bir reklam olarak karşınıza çıkıyor. Belki habere para harcamadan anlık olarak ulaşabiliyoruz ama kapitalizm, bize o haberi okutana kadar canımızı da çıkarıyor. Yani reklam arası haber görüyoruz. Sosyal medya platformlarında benzer olumsuzluklar kol geziyor. İpi elinde bulunduranların hoşlarına gitmeyecek şeyleri paylaşmaya kalktığınızda adınız Trump bile olsa sansür kaçınılmaz oluyor. Tüm verilerimizi toplayıp bununla istedikleri şekilde analizler yapıp bunlardan ciddi paralar da kazanıyorlar. Sadece para kazansalar neyse…   Bu veriler yerli işbirlikçilerin de desteğiyle her türlü hain operan planlarına yardımcı olabiliyor. Uzmanların üzerinde hemfikir olduğu şey; artık veri dediğimiz şey, yeni dünya düzeninde en kıymetli şeyler arasında.   Yukarıda da dediğim gibi kaçalım demiyorum ama buna karşı savunma sistemleri geliştirip kendimize uyarlayıp zararsız hale getirmeliyiz. Ayrıca bu konularda kafa yoran küresel sermayenin oyuncağı olmamamız için çırpınan milli duruş sahibi gazeteci yazar ve akademisyenlerimiz var, onlardan da istifade edelim. Seçici olalım. Çocuklarımızı son derece bilinçli hale getirelim. Kendimiz de bilinçlenelim, küresel şebekelere teslim olmayalım. Aslında Milli Eğitim Bakanlığımızın konuyla ilgili okullarda ders koyması gerekir.   Bu yazıda özellikle İnstagram ve tiktok gibi platformlarda karşımıza çıkan sosyal medya maymunluğuna biraz dikkat çekecektim ama bu konuyu diğer yazılara bırakayım. Bu akıl tutulması öyle kısa tutulacak bir konu değil zira. Vesselam…
Ekleme Tarihi: 07 Aralık 2020 - Pazartesi

TEKNOLOJİ GELİŞİRKEN BİZ NEREYE GİDİYORUZ?

Merhaba

Uzun zaman olmuş yazı paylaşmayalı. Değerli Zeki Göl abiyle bu konuyu ilk konuştuğumuzda düzenli yazı göndermeye niyetlenmiştim ama gündelik telaşeden dolayı kaynadı gitti. İnşaAllah bundan sonrası için azim oluşur da rutin olarak yazılarımı paylaşırım. Bu arada sizlerin de teşviki ve ilgi alakası da önem arz ediyor.

 

Yazılarımda genellikle toplumsal konulara değinmek istiyorum. Bunu yaparken gündelik hayattan bazı örnekler de vereceğim elbette. Ancak bu örnekleri verirken derdim kimseyi rencide etmek değil. Çoğu zaman kendimi de eleştireceğim. Yakın dostlarım veya tanıştığımız kişiler kırılmasın, buna çok üzülürüm.

 

Bendeniz 1982 doğumluyum. Bizim kuşak teknolojiyi sindire sindire gördü. Sokak oyunlarının son temsilcileri de sayılırız. Atari gibi modern oyuncaklar vardı ama ulaşmak zordu. Hele köy yerlerinde paranız olsa bile bulamazdınız, bilen ve ihtiyaç duyan da yoktu. Evde telefonun bulunması acayip bir lükstü. Telefon bizim evimize ilk defa 1996 yılında İstanbul’a taşındığımız zaman geldi. Televizyonla yine 90’lı yıllarda tanıştık ama tanışmaz olaydık!

 

Ancak özellikle son 10-15 yıldır aklımıza bile gelmeyecek envayi çeşit akıllı teknolojik ürün hayatımıza girdi ve çoluk çocuk, genç yaşlı hepimizin vazgeçilmezi oldu. Açıkçası ben teknolojik gelişmelerin 15 yıl öncede sabitlenmesini isterdim. Her yenilik beni ürpertiyor. Bunun sebebi; her yenilik bizi biraz daha yozlaştırıyor ve yetişemiyoruz. Sakın yanlış anlaşılmasın bunun önüne set çekelim falan demiyorum. Hatta katma değeri olan teknolojik ürünleri üretip dünyaya pazarlayabilmemiz, bu konuyu önemsememiz gerekiyor. Yeter ki, bu durum insanlığımıza Müslümanlığımıza zarar vermesin.

 

Televizyon demişken bir konuya daha dikkat çekeyim; Televizyonla ilk tanıştığımız dönemlerde bizim evde İnek Şaban filmi ve birçok yayın Ahlâka muhalif sahneler var diye izlenmezdi, yasaktı. Şimdi en masum onlar sayılır. Küresel sermaye hayatımızın normallerini değiştiriyor. Tarihin en iyi prodüksiyon işleriyle tüm dünyayı etkiliyorlar. Örneğin, Netflix gibi platformlar vasıtasıyla hem paramızı alıyorlar hem de benliğimizi çalıyorlar. Her yapımlarında keşke müstehcenlik olsa da bunu yapmasalar diyeceğimiz sahneler koyuyorlar önümüze. Eşcinsellik, cinsiyetsizlik gibi şeytani projelere hizmet eden bu yapımlar, acaba toplumumuzu ne kadar etkiliyor bunu da araştırmak gerekir. Bu konuya da bilahare değinelim.

 

Kıymetli Okurlarım, Tüm dünyayı derinden etkileyen bir pandemi süreci yaşıyoruz. Okullar, camiler, iş yerleri kapandı sokağa çıkma yasakları yaşadık. Ben de dahil bir çoğumuz bu hastalığa maruz kaldık. Çok sayıda insanımızı kaybettik. Vefat edenlere Allah’tan Rahmet, şifa bulanlara da sıhhat afiyet diliyorum. Teknolojik ürünler bu süreçte gündelik hayatımızın devamına çok olumlu fayda sağladı. Online ortamlarda dersler devam ediyor. Camiler kapandı, sohbet halkaları iptal oldu, koca Ramazan-ı Şerif’i Teravih kılmadan evde geçirmek zorunda kaldık. Ama Camilerdeki hizmetler aynı bereketi asla sunmasa da sanal ortama taşındı. Sohbetler mukabeleler dersler hepsi devam etti elhamdülillah. Belki normal zamanda 50-100 kişinin takip edeceği sohbetler binlerle ifade edilen kişiler tarafından canlı şekilde takip edildi. Sonrasında bu kayıtlar yüzbinlerce kişi tarafından izlendi. Örneğin, Bekir

 

Develi Youtube kanalında Ramazan ayında Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım Hoca ile Siyer dersleri 100 binin üzerinde kişi tarafından canlı izlendi. Grup halinde izleyenlerle belki de bu sayı 200 binin üzerindedir. Hangi TV kanalı bu kadar reyting bulabiliyor? Bu alana mesafeli yaklaşan birçok kişi kurum kuruluş bile artık bu yeni düzene ayak uydurdu.

 

Bu durum beraberinde birçok sıkıntıyı da getiriyor. Mesela, reklamsız video izlemek neredeyse mümkün değil. Bir dini sohbet takip ederken müstehcen denilebilecek reklamlar karşınıza çıkabiliyor. Veya olumsuz içeriği bulunan başka videolar da size sunulabiliyor. Bu durum artık hayatımızın bir parçası bundan kaçamayız ama Müslüman için daha uygun hale getirebiliriz. Çocuklarımıza bilinç aşılayabiliriz. Cami kürsüsünde karşınıza çıkmayacak türden, derdi irşad değil ifsat olan çok sayıda insanın da videosuna maruz kalabiliyorsunuz. Ne ararsanız her şey var yani. Bedava peynir sadece fare kapanında olurmuş ya maalesef işin zararlı tarafları da var.

 

Bu imkanları bizlere sunanlar bizim her şeyimize de sahip oluyorlar bu arada. Yani özelimiz kalmıyor. Olayın sosyolojik açıdan derinlemesine incelenmesi gerekiyor ve bunu da yapanlar var. Uyanık olalım. Ben konuya dikkat çekip bırakacağım.

 

Akıllı telefonumuzun yanında kullandığımız bir kelime birazdan bir reklam olarak karşınıza çıkıyor. Belki habere para harcamadan anlık olarak ulaşabiliyoruz ama kapitalizm, bize o haberi okutana kadar canımızı da çıkarıyor. Yani reklam arası haber görüyoruz. Sosyal medya platformlarında benzer olumsuzluklar kol geziyor. İpi elinde bulunduranların hoşlarına gitmeyecek şeyleri paylaşmaya kalktığınızda adınız Trump bile olsa sansür kaçınılmaz oluyor. Tüm verilerimizi toplayıp bununla istedikleri şekilde analizler yapıp bunlardan ciddi paralar da kazanıyorlar. Sadece para kazansalar neyse…

 

Bu veriler yerli işbirlikçilerin de desteğiyle her türlü hain operan planlarına yardımcı olabiliyor. Uzmanların üzerinde hemfikir olduğu şey; artık veri dediğimiz şey, yeni dünya düzeninde en kıymetli şeyler arasında.

 

Yukarıda da dediğim gibi kaçalım demiyorum ama buna karşı savunma sistemleri geliştirip kendimize uyarlayıp zararsız hale getirmeliyiz. Ayrıca bu konularda kafa yoran küresel sermayenin oyuncağı olmamamız için çırpınan milli duruş sahibi gazeteci yazar ve akademisyenlerimiz var, onlardan da istifade edelim. Seçici olalım. Çocuklarımızı son derece bilinçli hale getirelim. Kendimiz de bilinçlenelim, küresel şebekelere teslim olmayalım. Aslında Milli Eğitim Bakanlığımızın konuyla ilgili okullarda ders koyması gerekir.

 

Bu yazıda özellikle İnstagram ve tiktok gibi platformlarda karşımıza çıkan sosyal medya maymunluğuna biraz dikkat çekecektim ama bu konuyu diğer yazılara bırakayım. Bu akıl tutulması öyle kısa tutulacak bir konu değil zira. Vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.