Geçtiğimiz hafta sonu karantina erken başladı mâlum. Biz de ailece, Perşembe günü köye çıktık. Bizim onları özlediğimiz gibi, komşularımız da yolumuza bakıyorlarmış ki, daha merdivenlerdeyken bir tabak baklava geldi. Nursel Hanım kızımız göndermiş. Bir zaman sonra yatsı sıraları kapı vuruldu; Fâruk komşumuzun çocukları Bünyamin ve Yusuf kardeşler, yaylada kendilerinin yetiştirdiklerinden, fırından yeni çıkmış bir tepsi patates. Allâh CC râzı olsun.
EYMÜR’DEN ARPAKÖY’E…
Yılın 1’i cumâ günü oğullarımla değişiklik ve yürüme olsun diye 2 km mesâfede bulunan komşu Arpaköy Câmii’ni tercih ettik. Havalar çok güzeldi. Komşulara selâm vere vere, kısa hasbihâller ede ede gittik. 20-25 dk. kadar sürdü.
Câmiin İmam-Hatibi Melih Ateş Hoca daha yeni kürsüye çıkmış duâları okuyordu. Namaza 20 dk. falan var. Konuşmasında İmam’ın konumu ve sorumluluğu, namazın önemi, kılınışta, kıldırışta dikkât edilmesi gereken hususlara dâir hadis-i şeriflerden bir demet sundu. Melih Hoca mâşâllâh kendisini iyi yetiştirmiş. Dersine iyi çalışmış ve derdi de var; görev aşkı her hâlinden belli oluyor. Rabbimiz sayılarını çoğaltsın inşâllâh…
Hutbedeki mesaj da güzeldi. Zamanların satır başları niteliğindeki özel dönemler bizler için mîlat olsun, bunları fırsat bilelim; geriye bakıp, yanlışlarımızdan tevbe edelim dedi. Bu gün benim için mîlat olacak, doğuş olacak; artık bu tarihten sonra şu kötü huyumu ya da amelimi terk edeceğim şeklinde kendimize söz verelim. Böylelikle iyilik ve güzelliklerimizi artırmaya çalışalım.
PUSULA, İSTİKÂMET, İSTİFÂDE!...
Mâlum, yıl demek takvim demek. Şahsen bu konuya özel bir ilgimiz var. Bir evde takvim demek, bir nevi pusula demek. Bundan dolayı, ajanda kullanmayı âdet edindiğim gibi zaman zaman takvim hediye etmeye de çalışırım. Bu defâ köye giderken de öyle yaptık. Karantina sebebiyle edinme fırsatı bulamamış komşularımıza verdik. Makbûle de geçti. Rabbimiz hepimize istifâdeler, istikâmet üzere hayât sürmeler nasîp eylesin inşâllâh…
KARTONLAR SEÇME, TAKVİM DEYİP GEÇME!...
Üzerinde duracağımız şey, takvim deyip geçmememiz gerektiği husûsu. Dînimizin ilk emri OKU değil mi? Bunu ne kadar yapmaya çalışıyoruz? Takvimlerde az da olsa günlük kısa bilgiler var. Okusak ne kaybederiz, ne kadar zamanımızı alır? Nelere, ne zamanlar harcıyoruz. Allâh adına, Peygâmber aşkına bir şeyler öğrenmek için günde 5 dakîka bir takvime ayıramamak ne acı bir şey, eğer düşünülürse!…
Hâlbu ki, o küçücük takvimde büyük dünyâmız ve de sonsuz âhiretimiz için faydalı ne güzel uyarı ve bilgiler var… Meselâ, evimizde asılı geçen yılın takviminin kartonunda çok güzel bir Hüsn-i Hatt levhası örneğinde yazanlara bakınız:
ÜÇ ŞEY, DÖRT HADİS…
“Müminlerin îman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.”(Ebû Dâvud, Sünet 15)
Bu yılın takvim kartonunda da: “Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa Allâh onu koruması altına alır ve cennete koyar: Güçsüzlere yumuşak davranmak, anne-babaya şefkât göstermek ve elinin altında bulunanlara iyi muâmele etmek.” (Tirmizî, Sıfâtül’Kıyâme;48) Hadîs-i Şerîf’i yazıyor.
Yapraklarına gelince; bu yılın ilkinde, birisi duâ olmak üzere 2 Hadis var:
“Allâh’ım! İşimi hayırlı eyle. Benim için hayırlı olanı takdir eyle.” (Tirmizî)
“Dünyâya fazla bağlanma ki Allâh seni sevsin, insanların elindekine göz dikme ki insanlar seni sevsin.” (İbn-i Mâce)
İLK YAPRAK, ARKA SAYFA…
Yazımızın sonunu da, ilk yaprağın arka sayfasıyla bağlayalım. Burada, BESMELE İLE BAŞLAMAK konu edilip, bir Hadîs-i Şerîf’e yer erilmiş: “Bismillâh ile başlamayan her anlamlı iş bereketsiz ve sonuçsuzdur.” (Süyûtî, el-Fethul’Kâdir)
Melih Hoca’nın dediği gibi, bu gün de bir mîlâdımız olsun. Olsun ki; iyilik, güzellik, mutluluk dilekleri lâfta kalmasın; hayâtımızda, -haftayı, ayı geçtik,- hiç olmazsa yıldan yıla bir iyilik artsın, bir olumsuzluk eksilsin.
MÎLAT HAREKETİ, BESMELE BEREKETİ…
Meselâ bu defâ BESMELE ile başlayabiliriz mîlâda… Besmelesiz iş yapmamaya kendi kendimize söz verebiliriz. Bir örnek bu; başka şey de olabilir…
Bunu yapmak az iş değildir. Besmelenin bereketleri çoktur. Yeter ki niyet kuralım, küçük te olsa Hakk’a doğru bir meyil gösterelim. Rabbimiz devâmını lûtfeder. Unutmayalım ki, başlamak bitirmenin yarısıdır. Hele bir yerden başlayalım; Allâh CC yardımcımızdır.
EKMEĞİN ADI, PEKMEZİN TADI!...
Değerli dostlar, dün ve önceki gün olduğu gibi, yazıyı yazdığım bu gün de, biraz da karantinadan çıkışımız bağlamında, geçiş olsun kabilinden, çok gelen giden oldu komşularımızdan. Havalar güzel ya, genelde dışarda oturuldu.
Akşam, komşumuz Talat Ağabeylerden yeni kaynattıkları hurma pekmezinden bir sahan geldi. Kazandan alıp getirmişler, el yakıyor.
Onlardan biraz sonra da geçen akşam fırında patates getiren Öner Ağabeyin çocuklarından bu defâ tepside kaynar buğday ekmeği geldi, yanına tereyağı da konulmuş! Bu tadından yenilir mi şimdi?
NAZAR DEĞMESİN İNŞÂLLÂH…
Evet aslında tadından yenilmeyen anlaşmak, kaynaşmak, güzel geçinmek. Bugün herkesin her şeyi var çok şükür. İkramlar da karşılıklı zâten, -her ne kadar beklenmese de-. Ama böyle güzel dostluklar önemli olan. Ve buna bütün ülkemizin ihtiyâcı var. Ne komşular duyuyor ve biliyoruz; kapı kapıyalar ama konuşmuyorlar. Orada, neyin olursa olsun tadı olur mu? Biz de bunu hatırlatmak adına bunları not ettik. Yoksa mesele yenilen içilenleri sayıp-dökmek değil. Televizyonlarda çok daha fazlası, hattâ neleri neleri var!...
Her neyse; Rabbimiz cümle güzel komşular ve dostluklarımızı nazardan esirgesin, hepsinden de râzı olsun ve de herkese, tüm ülkemize böyle güzel komşuluklar, muhabbetler nasîp eylesin inşâllâh… Âmin…
Bu duygu ve düşüncelerle sizlere hayırlı, uzun ömürler, sevdiklerinizle berâber ebedî mutluluklar diliyor, cümle ehl-i îmân kardeşlerimize içten sevgiler-saygılar sunuyoruz wes’selâm…