Hüzünlü bir gece. Şiddetli bir yağmur, gece bir başka giymiş siyahını sanki. Her mevsimde başka bir hüzün sarar benliğimi. Yaz günlerindeki sıcaklık yerini yağmurlara, sert serin rüzgârlara bırakıyor. Derin bir uykudan gri bir güne uyanmanın burukluğu var içimde. Evet, yağmur az önce durdu, sis çökmüş bütün dağlara, tepelere! Malum mevsim güz..
Benim ise yetişmem gereken bir randevum var, derhal hazırlanıp çıkmalıyım. Köyün içindeki dar yollardan ana yola çıkıyorum ve hep severim bu yoldan gitmeyi. Doğanın eşsiz renk cümbüşüne olan hayranlığımla ilerliyorum. Ağaçlar yeşilini, renkli yapraklara sarıya, kızıla, turuncuya bırakıyor, daha bir ay önce koyu yeşil tonuyla dans eden yapraklar. Şimdi bakıyorum kendilerini rüzgârın senfonisine bırakıp raks ederek bilinmezliğe doğru yola çıktılar. Az ilerde kapısının önünde, tahta taburenin üzerinde oturarak kahve keyfi yapan kadınları görünce onlara özenerek devam ediyorum yoluma ve bir kahvehanenin önüne geliyorum. Sabahın çok erken saati olmasına rağmen tıklım, tıklım veranda da oturan insanlar çaylarını kahvelerini keyifle içiyorlar, yolda bir tuhaflık var. Gece yoğun yağan yağmur taş, kaya parçalarını yoldan geçişi engelleyecek şekilde sürüklemiş. Geçmek ise mümkün değil. Aracımdan inerek yoldaki taş, kaya parçalarını sürüklemeye, yolu açmaya çalışıyorum. Bir gözüm de kahvehane verandasında belki bir umut yardım ederler diye ben uğraşmaya devam ederken yaşlı bir amca elinde çantası köyden şehre gitmek için yola çıkmış. Eee atalar boşuna demezler elbette. Öyleyse neymiş “kul sıkışmayınca hazır yetişmezmiş” Beraber yolu temizledikten sonra amca ile yola devam etmeye karar veriyorum. Amca ve yaptıklarını görünce daha önceleri okuduğum bir hikaye geliyor aklıma. “Kral yolun ortasına bir kaya parçası koyar ve pencereden insanların davranışlarını izlemeye başlar. Herkes kayanın etrafından dolaşarak gitmektedir. Sırtında küfesiyle bir köylü gelir, güç bela kaya parçasını kenara iter ve kayanın altından içi altın dolu bir kese vardır. Kesenin içinde “kayayı kim kaldırırsa kese içindeki altın onundur “yazılıdır. Belki biz altını bulamadık ama büyüklerimizin bize öğrettiği Hadisi Şerife mazhar olmanın gönül huzurunu yaşadık.
Bismillahirrahmanirrahim. Hz. Muhammed (sav) bir Hadis-i Şerif’inde mealen şöyle buyuruyor. (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman bir sadakadır. Yolunu kaybeden bir kimseye yolunu göstermen bir sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Tirmizi, Birr, 36.