Geçtiğimiz günlerde Ordu Aybastı İlçemizdeki Perşembe Yaylası maalesef bu kez gündeme doğal güzellikleriyle gelmedi. İzlerken çok üzüldüğümüz görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ederek başlamış olalım.
Amacımız kimseyi hedef göstermek değildir bunu en başta ifade edelim. Mısır ekmeğinden midir, yoksa pancar çorbasından mıdır bilmiyorum, Karadeniz bölgesi olarak gerginlik bakımından diğer yerlere göre biraz daha ileri konumdayız. Şaka bir yana gerginliği her yerde görüyoruz. Sık sık seyahat eden birisi olarak bir ekleme daha yapayım; Anadolu’da birçok yerde İstanbul’daki saygıyı göremiyoruz. Her an dövecek kişi arayan insanlarımız; gerekçe bulduğunda, yahut eline fırsat geçtiğinde Allah yarattı demeden karşı tarafa zarar verebiliyor! Güçlü veya kalabalıksa fırsatı hiç kaçırmıyor! Bereket ki sayıları az ama karşınıza her yerde çıkabiliyorlar. Bunun yanı sıra sizi en iyi şekilde ağırlayıp mahcup edebilecek seviyede iyi ve anlayışlı insanlarımız çoğunluktadır ve başımızın tacıdır.
Kurumsal anlamda eksikliği bulunan, dönemsel yoğunluk yaşayan işletmelerde değişik sorunlar göze çarpabiliyor. Bazı işletmelerde de aşırı yoğunluktan müşteriye minnet de ortadan kalkıyor. Müşteri velinimettir, misafirdir ve her zaman haklıdır bakış açısı ortadan kalkabiliyor. Bunu farklı bir boyuttan değerlendirelim; Allah öyle bir ceza keser ki, beğenmeyip burun kıvırılan müşteriye muhtaç hale getirir, maazallah diyelim. Özetle müşteri yönetimi ve gerektiğinde alttan alıp gönül yapma konusunda samimi niyetimizle hareket etmek büyük önem arz ediyor. Peki her zaman müşteri mi haklıdır? Hiç sanmıyorum, ayarı bozuk müşteriler de insanı canından bezdirir!
Ülkemiz insan çeşitliliği konusunda oldukça bereketli bir yer. Oldukça büyük makamlara geldiği halde son derece çiğ hareketler sergileyenlerin varlığına da şahitlik ediyoruz. Bunun birçok örneğini görmüşüzdür. Makamının gücüyle karşı tarafı ezen, hakkı olmayanı almaya çalışan, ayrıcalıklı olduğunu düşünen nice olgunlaşmamış kişiler mevcut. Hele bunların kolluk gücü varsa yandınız. İşin bu tarafını da biliyoruz.
Ancak bazı makamlar devletin itibarını doğrudan temsil eder. Ciddi bir mesele yoksa savcıyım, hakim olarak vazife yapıyorum, jandarma veya polisim diyen olursa bir adım geri gelmek de adettendir. Bunu suistimal edenler de elbet vardır ama genel itibariyla bu meslekleri icra edenler mesleğin ağırlığını bilirler.
Perşembe Yaylasındaki olaya gelecek olursak; görüntülerden ve ifadelerden anladığımız kadarıyla bir tartışma olmuş ve ardından bir darp hadisesi yaşanmış. Bu hadisede bebek yere düşüp zarar görmüş. Biz bu meseleye savcı esnaf kavgası olarak bakmak istemeyiz. Savcının da görev başında olmadığı bir zamanda yaşanmış bir olay. Kim haklı kim haksız değerlendirmesi yapmadan taraflardan beklentimizi ortaya koyuyoruz. Belki de esnaf daha da haklıdır ama son fotoğraf bize başka bir şey sunuyor. Özetle ailesiyle mekanınıza, memleketinize misafir gelmiş bir kişiye bu şekilde muamele etmek doğru değildir. O bölgenin bir turizm bölgesi olduğunu da not ederek daha hassas olunması gerektiğini de vurgulayalım.
SAVCI HÜKÜMETİN Mİ YOKSA MİLLETİN Mİ SAVCISI MI?
Hadise yaşandıktan sonra Savcı bey şikayette bulunmuş ve bazı gözaltılar yaşanmış. Olayı duyan başta İsmail Saymaz gibi yalan haber konusunda sicili bozuk yayın organları ‘’savcı makamını kullanarak tartıştığı insanları gözaltına aldırdı’’ şeklinde yalan bir habere imza attılar. Daha sonra görüntüler ortaya çıkınca ortaya çıktı ki olay çok daha farklı. Bu süreçten sonra en çok da o esnaf zarar gördü. Tüm Türkiye’de gereksiz bir gündem oluştu. Yaptıkları yalan haber sadece savcıya ve esnafa değil tüm şehrimize zarar verdi. Sonradan tekzip yayınlayıp özür diledi ama iş işten geçmiş oldu.
Devlet görevlileri hükümetlerin memuru değildir. Devlet ve millet adına çalışırlar. Hele bazı meslek gruplarında bu eşleştirmeyi yapmak hiç doğru değildir. Bu mesleklerde görev alan kişiler bunun ne anlama geldiğini bilirler ve o ciddiyetle hareket ederler. Dolayısıyla bir devlet görevlisi bir hata yaptığında bunu hükümete saldırı aracı olarak kullanmak ahlaki değildir. Öyle her duyulan habere mal bulmuş mağribi gibi atlarsanız sonucunda böyle rezil olursunuz. Gerçi bazı kişiler ne kadar halta bulaşırlarsa bulaşsınlar bir türlü rezil olmuyorlar, bu da bir gerçek!
Son söz, gündelik hayatımızdaki basit tartışmalar bizi çok farklı yerlere götürebiliyor. Kültür farkları da olabiliyor. Gittiğim bir şehirde müşterisi olduğum bir restoranda maça dalmış bir restoran sahibinden çok anlamsız bir sebepten uzatsaydım dayak yiyebilirdim. Zira maçın etkisiyle dövecek adam arıyormuş biz fark edememişiz! Sayısız örnekler verebiliriz. Biz bir toplumda yaşıyoruz. Birbirimize saygılı olmayı ve tahammül edebilmeyi bir şekilde öğrenmeliyiz. Ayrıca bu meselelere kul hakkı cihetinden bakmak en doğrusu. Anlamsız bir tartışmada aldığımız bir galibiyet aslında bir galibiyet değildir, seviyenizi aşağılara çeken bir durumdur. Nezaketi koruyalım, vesselam…