Mesleği askerlik olan bir takım kişilerin; elindeki silaha ve milletin parasıyla alınmış üniformaya güvenerek devleti yönetme hayaliyle yanıp tutuştuklarını hep söylerler. Hatta bu duyguya daha işin başındayken sahip olurlar ve bu hayalle günlerini yıllarını geçirip dururlar. Doğruluk payı var ki, tarihimizde yaşanmış bir çok darbe olduğunu biliyoruz. Başka ülkelerde de darbeler ve darbe teşebbüsleri olduğunu görüyoruz.
Bu arada böyle dertleri olmayan, vatan savunmasında ve terörle mücadelede canlarını dişine takıp mücadele veren askerimize selam olsun. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Devletin emrinde, milletin hizmetinde olan askerlerimiz konumuz dışındadır, bunu baştan belirtelim.
Gerektiğinde eline silah alıp cepheye koşmaktan geri durmayan aziz milletimiz; askerlere Mehmetçik, askeriyeye de Peygamber ocağı ismini vererek bu konuya ne kadar değer atfettiğini göstermiştir. Ama 15 Temmuz’da olduğu gibi görevinin dışında eylemler ortaya konulmasını da asla kabul etmemiştir. Elinde silah da olsa, millete rağmen yapılan bir icraatin başarılı olması mümkün değildir!
Darbeye zemin hazırlama ifadesini hep duyarız. Önce gerekçeler oluşur, daha sonra eyleme geçilir. Ülkemizde de böyle olmuş. 80 ihtilalinde iç karışıklık körüklenmiş ve yönetime el koymak için gerekçeler oluşturulduktan sonra “Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.” Açıklamasıyla darbenin duyurusu yapılmıştır.
28 Şubat’ta ise, Anadolu insanının helal oylarıyla seçilmiş yerli ve milli olan Başbakan’dan ve onun arkadaşlarından rahatsız olan zihniyet, bu sefer dışarıdaki bir çok aparatların da zemin hazırlamasıyla adına post modern dedikleri bir darbeyi gerçekleştirmişlerdir. Bu seferki müdahale seçilmiş hükümetin yanı sıra, doğrudan insanların inançlarını ve yaşantılarını da hedef almaktaydı.
Özellikle o yıllarda duyduğumuz “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları bir nevi darbecilerin sopası haline gelmişti. İnançlı insanlar bu sopayla falakaya yatırılıyor, Müslümanca yaşam ise laikliğe aykırı olduğu için sakıncalı bulunuyordu. O yıllarda oluşan mağduriyetlerin aradan 25 sene geçmesine rağmen izi hala silinmiş değil.
Yaşanan hükümet krizleri ekonomik durumların kötüleşmesine de sebep olunca bahsettiğimiz inançlı kadroların içinden bir iktidar doğurmuş oldu ve 22 senedir bu iktidar ülkeye hizmet sunmaya devam ediyor. Bahsettiğim Ak Parti iktidarlarında her alanda ülkemiz çağ atlarken, inanç özgürlüğü konusunda da mağduriyetler giderilmiş oldu. Ve inançlı insanların önlerinin açılmasının bir tehlike olmadığını herkes bu süreçte görmüş oldu.
Ancak, milletin verdiği kararı içine sindiremeyenler, Ak Parti iktidarları dönemlerinde her türlü değişik denemeyi ortaya koyarak seçilmiş hükümeti alaşağı etmeyi denemekten geri durmadılar. Güçlü lider ve güçlü halk desteği buna her zaman siper oldu.
2024 yerel seçim sonuçları bahsettiğimiz çevrelerin umutlarını yeniden yeşertmiş olacak ki, bu sıralar garip garip hadiseler görüyor duyuyoruz. Bu hadiselere en son malum diploma törenindeki klıçlarla beraber okunan yemin hadisesi eklenmiş oldu.
Teğmenleri Alkışlayanlar, Neyi Alkışladıklarını Gayet İyi Biliyorlar!
Askerlik yapanlar bilir afedersiniz “daha yaptığın şey nizamiyeden çıkmadı” derler. Daha yaptıkları nizamiyeden geçmemiş olan bu teğmenlerin çekilmiş kılıçlarla ettikleri yeminlerinin ve attıkları sloganın ne manaya geldiğini hepimiz biliyoruz. Alkışlayanlar ve “ne var ki bunda, Mustafa Kemal’in askeri olmak suç mu?” diyerek meseleyi sulandırmaya çalışanlar da gayet iyi biliyor!
Bu görüntülerden sonra asıl tepki göstermesini beklediğimiz yerlerden pek tepki göremedik. Tepki işi bazı sosyal medya kullanıcılarına kaldı. Sessizliği tercih etmişlerdi. Bir takım kişiler de olayın tevilini yapmakla meşgullerdi. Ne şiş yansın ne kebap!
Ancak tam konu artık kapanır diye düşünürken; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kocaeli’de Önder’in düzenlediği İmam Hatipliler Kurultayı’nda “Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Şimdi bunlarla ilgili olarak da gerekli araştırmalar, hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunlar da evelallah temizlenecek” şeklindeki konuşmasıyla Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını ve bu hareketin cezasız kalmayacağını göstermiş oldu.
Şimdi bu aşamada bazı sorular sormak hakkımızdır.
- 15 Temmuz’dan sonra hem fetö artıklarının, hem de darbe heveslilerinin ordumuz içinde barınmalarının zor olduğunu düşünüyorduk. Ordumuz içinde bu zihniyette subaylar mevcut mudur?
- Askeri okullara öyle kafasına göre herkes giremez. Bu teğmenler hangi aşamalardan geçerek seçilmişlerdir, mülakatlarını kimler yapmışlardır?
- Bu teğmenleri yetiştiren ekip hangi duygu düşüncelere sahip kişilerdir? Devlete, seçilmiş hükümete ve Cumhurbaşkanına yönelik böyle bir hareketi hangi amaçla ortaya koymuşlardır?
- Kendileri ortaya çıkmayan veya çıkamayan arka plandakilerin, Teğmenler üzerinden vermek istedikleri mesajın açılımı nedir?
Sorulacak daha çok soru var ve soruluyor. Önümüzdeki günlerde soruşturma derinleştikçe yeni bilgiler ortaya çıkacaktır. Bu arada konuyla ilgili ilk somut gelişmeleri de görmeye başladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının hemen ardından Teğmenlerin Kara Harp Okulu’ndaki bölük komutanları Binbaşı M. İstifasını vererek Silahlı Kuvvetler ’den ayrıldı. İstifa veya görevden almaların devamı da gelecektir.
Son söz, millete hizmet görevindeki asker kimliği taşıyanların, esas görevlerinin dışında başka hayaller kurmamalarını istiyoruz. Bu hayal sahipleri ağızlarının payını derhal alıyorlar bunu da görüyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda Hava Harp Okulu’ndaki açılan Camiyi hepimiz gördük. Artık bu ülkede başka bir vizyon var, buna uygun ve milletin değerleriyle barışık bir ordumuz olmasını istemek bizim hakkımız. İsteriz ki Silahlı Kuvvetlerimiz, tam da istediğimiz gibi dosta güven, düşmana korku salsın, vesselam…