On bir ayın sultanı Ramazan ayındayız. Çok şükür. Rabbimiz bizleri bir rahmet iklîmiyle daha buluşturdu. Ramazan'ın en değişmez vasfı huzur, sevgi ve merhamettir. Aynı zamanda tevbe ve mağfiret ayı olması, günâhları silmesi, bizleri pîr ü pâk olarak bayrama kavuşturmasıdır.
Kelime anlamıyla yakıcılığı ifâde eder. Ramazan bir aşk mevsimidir bu anlamda. Gönüldeki aşkla berâber günahların, kötülüklerin yakıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, cennet kapılarının açıldığı, şeytanların bağlandığı bir aydır. Hoş geldi, safâlar getirdi. Hepimiz için hayırlı, mübârek, insanlık için hidâyet ve selâmete vesîle olsun. Rabbimiz biz inananlara da en güzeliyle değerlendirmeyi nasîp eylesin inşâllâh.
“NERDE O ESKİ GÜNLER?” DERCESİNE!…
Elbette ki, Ramazan'ın olmazsa olmazı olan hep alışageldiğimiz o sosyâl hareketlilik ve ictimâî heyecan yok bu yıl da. Kubbeleri çınlatan salât ü selâmlar, iftar vakti o tatlı koşuşturmalar, sofralar, meşk ve muhabbet meclisleri yok. Pandeminin etkilemediği alan kalmadı. Her şeyin akışını bozdu, damak zevki hâline gelmiş tadları kaçırdı. İşte tam şimdi; “nerde o eski ramazanlar” deme zamânı sanki!
GAM YOK, KAYIP YOK; PANİK DE!
Ancak, belki bu bir başka açıdan kendimize dönüşe ve bir iç muhâsebeye. Farklı alâkalara vesîle oldu, olacaktır. Şimdi kendimizle başbaşa, daha özel daha özenli ve de öznel bir ibâdet hayâtı ortaya koyabiliriz fert ya da âile olarak.
Gam yok, kayıp yok yâni; mevcut şartlarda en güzelini ortaya koyma çabası var hepimiz için. Meselâ, son 10 günde yapılması tavsiye edilen i’tikâf konusuna ilmihâlden bakarak oradan örnekler devşirip ay boyunca kısmen de olsa uygulanabilir.
KİTAPLAR, DERGİLER, DİZİLER…
Gel gelelim; evlerdeyiz ya, kitaplara, dergilere, TV programlarına daha çok bakma imkânımız oluyor tabiatıyla. Çok şükür, medyamızda yavaş yavaş da olsa milletin irfânıyla bağdaşan mâkul yayınlar ve diziler çoğalmaya başladı. Onları beğenerek ve gururla, duygulanarak izliyoruz. Programları yapanları, senaryoları yazanları tebrikle berâber, daha güzellerini ortaya koymaları için duâ ediyoruz. Rabbimiz emekleri zâyi etmez. Rızâsı peşinde koşanlardan da lûtfunu esirgemez.
RAHMET, GAZAP; KEŞFÜL’HAFÂ…
Bakınız, bu defâ hatim okurken EN’ÂM Sûresi’nde iki âyette (12, 54)ayrı ayrı “KETEBE ALÂ NEFSİHÎ’R’RAHME: O, (size) rahmet etmeyi nefsine yazmıştır!” buyurması dikkâtimi çekti. Böylesi müjdeler insanın içini huzur ve ümitle dolduruyor. Şu Kudsî Hadis de hepimizin mâlumudur: “RAHMETİM GAZÂBIMI GEÇTİ!” (Aclunî, Keşfü'l-Hafâ)
Evet, Allâh’ın rahmeti bol. Bizi affetmek istiyor. İşte Ramazan da bunun en büyük kanıtı. Yeter ki, bu rahmetin önünden kaçılmasın…
KUR’ÂN, MİSWAK, ORUÇ…
Bu ayın yayınlarında Ramazan konusu ağırlıkta. Hanım seslendi içerden, Hz. Ali Efendimizin bir sözünü okudu elindeki dergiden. Daha sonra ben arayıp o yazıyı buldum, ajandaya not ettiğim gibi, askerde olan oğluma da yazdım. Şimdi de sizlerle paylaşıyorum:
“Üç şey insanın zihnini güçlendirir ve uyuşukluğunu giderir: Misvak kullanmak, Oruç tutmak ve Kur’an okumak. Hz. ALİ (kv)”
Ramazan, ayrıca Kur’ân ayı mâlum. Onun için hatimler okunur bilenlerce. Millet olarak Kur’ân’ımızı çok seviyoruz. Özellikle dinlemeyi. Okuyanlarımız, yazanlarımız da çok. Belki yüzbinlerce denecek kadar hâfızımız var. En önemlisi, hepimiz onun uğrunda can vermeye hazırız elhamdülillâh.
KIZIL DENİZ, DEMİR ÂSÂ…
Ancak, bunca güzellikleri bulunan Kur’ân’a ilgisiz kalmak, kendine affetmeyi yazmış Rabbimiz için adımlar atmamak biz kullara aslâ yakışmaz. Bakınız Rabbimiz ne buyuruyor: “Biz Musa'ya: 'Değneğinle denize vur' diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.” Şuarâ 63.âyet.
Hz. Mûsâ (AS) âsâsını vurmasa da deniz yarılır ama, kuldan da bir hareket bekleniyor. Dolayısıyla, O’na kulluk noktasında adımlarımız olmalı, bu iş ciddîye alınmalı, hiçbir fırsat es geçilmemeli.
MEKTUP, MEKTEP; ALTIN ŞİİR…
Değerli okurlar. Oğluma mektup işini özellikle vurguladım. Çünkü yıllardır yapmadığımız bir şeyi yeniden keşfettim. Mektup çok önemli. İnsan yüzyüze ifâde edemediği bir şeyi orada rahatlıkla paylaşabiliyor. Hem duygular, düşünceler belgeleniyor. Bu konuda söylenecek söz çok. Belki başka yazıda inşâllâh diyelim.
Meselâ, bu ayın Altın Çocuk Dergisi’nden şu şiiri de paylaştım oğlumla. Belki yanımda olsa bu kadar münâsip düşmezdi ama gurbette ister istemez okuyacak, en azından babam emek vermiş deyip onun hatırına yapacak bunu. Sizlerle de paylaşıyorum. Hem, pandemisiz, çelik-çocuk hep berâber cıvıl cıvıl kıldığımız terâvihler ve yaşadığımız Ramazanları yâdetmeye vesîle olur inşâllâh…
TERAVİHTE GÜLEN ÇOCUKLAR
Teravihte gülen çocuklar,
Bütün dualar ezberinde
Ama melek mi gıdıklıyor ne
Gülüyorlar namazın orta yerinde
Teravihte gülen çocuklar,
Elbet susmayı da bilirler
Kaş çatmasa büyükler
Tam otuz gün gelirler
Teravihte gülen çocuklar,
Mümin, cemaatin hepsinden
Ne kızarsın imam amca
Orman bıkar mı kuş sesinden
Teravihte gülen çocuklar,
Camideki en iyi fikir
Çünkü onlar dört rekâtta bir
Getirilen salavat gibidir…
Teravihte gülen çocuklar,
Size kızanlara ne dersiniz
Anlatsam onları bir size
Ömür boyu gülersiniz…
Mahmut BIYIKLI
ŞİAR, ŞUUR; ALİ ÖZEK…
İnşâllâh beğenmişsinizdir. Sizlere şiir tadında, şiarlı, şuurlu bir hayat, huzurlu ramazanlar, bereketli sahurlar, cennet sevincinin öncülleri mesâbesinde iftarlar diliyor, bilvesîle bu gufrân mevsiminde irtihâl-i dâr-ı bekâ eyleyen, İstanbul YİE’den hocamız, ömrünü ilme, irfana, dîne, millete hizmete adamış vakıf insan Ali ÖZEK (89) merhûma Yüce Mevlâ’dan ganî rahmetler, yakınları ve sevenlerine sabr-ı cemîl niyâzlarıyla berâber cümleye sevgiler, saygılar wes’selâm…