Yaşamaya dair inancımızı elimizden alan bir çok şey olabilir. Çoğu zaman alışmak; kabullenmek peşimizde sürüklediğimiz görünmez bavullara yük olur. Bizim bavullarımıza düşen Sevgi; Merhamet ve Ağıt olmuştur.
Sonsuz bir sevgi ile sarıp sarmaladığımız evlatlarımızın; çaresiz hallerine merhamet duyarken; ya kendimizin; ya da başka bir annenin ağıtıyla yaşamak zorunda kalmışızdır artık. Önümüz, arkamız sağımız, solumuz taze bir acı ve hayal kırıklığı ile dolu cenaze evidir. Bence gülmek de ölüm gibi Allah’ın emri. Yüzler güler nasılsa ama içimiz dumanı tüten bir yangın yeridir .
İnkâr ile ısrar arasında gidip gelir bizim hayatlarımız. Hem bitmek bilmeyen bir alın teri hem her şeyin normal olduğu bir dünyaya dair hayal durur omuzlarımızın üzerinde. Eğer bunlar yaşanmasaydı ne olurdu; nasıl bir insan olurdum; nasıl da yanılgı içinde yaşardım diye düşünmediğimiz bir gün dahi olmaz. Aslında bedenini bile tartmayan küçücük bir yavrunun insanı nasıl büyüttüğüne; evirdiğine ve önceki her haline gücendirdiğine şaşar kalırsın.
Ne yapsan ağıtlar arka fonudur artık bu hayatların. Her ölen bebeğin acısı sadece duyduğun; üzülüp unutabildiğin bir haber değil bir karanfil olur yakanda. Ömür boyu taşırsın bavulunda: Sevgi; Merhamet, Ağıt.
İşte SMA hastası bir evladın anne babası olmak budur. Hiç bitmeyen bir mücadeleyi ben başaramazdım dediğin her şeyi; incecik kalmış bacaklarıyla attığı ilk adıma inanan 2 yaşında bir yavru başarır da, yeniden utanırsın üzüldüğün her şeye.
Hiç bitmeyen mücadelenize; yarattığınız büyük farkındalığa selam olsun. Bugün kulağını kapayan; dilsiz olan hatta bize kirli diyen herkes sizlerin sayesinde genetik taramalarla bu acıların önüne geçmek için çalışmaya başladı. Aslında asıl kahraman 2 yaşına kadar ölür dediyseniz de o ilk adımı tokat gibi atan evlatlarımızdır. Adı değil yüreği’’ koca’’ olan aileler.
Mücadelemize sağlık…
SMA Hastası Evladını kaybeden ve yaşatmaya çalışan tüm Anne ve Babalara İthafen.