Güzel ülkemin güzel bölgesinde dört mevsimi de yaşayabiliyor, ayrı ayrı hepsinin tadını çıkarabiliyoruz. Yıl boyu güneşe hasret ya da bir damla yağmura muhtaç insanları düşünürsek, böyle bir nimete sahip olduğumuz için gerçekten çok şanslıyız.
Bol güneşi, masmavi deniziyle yaz aylarını severim. Uzun güneşli günlere çok şey sığdırabilir, çocuklarımla parklarda ve sahilde keyifli vakit geçiririm. Göçmen kuşları, soğumaya başlayan günleri ile kışın habercisi sonbaharı da severim. Sararan yaprakların hışırtısı arasında yürüyüş yapar, sabahları sırtıma yeleğimi giymeye başlarım. Bembeyaz örtüsü ve soğuk geceleriyle kışı da çok severim. Akşamları ailemle birlikte sıcak çay eşliğinde, bazen fındık bazen de kestane ile uzun sohbetler etmeye bayılırım. Veee bahar; baharın yeri başkadır benim için. Her mevsimden ayrıdır. Ne soğuk, ne de sıcak, ılık bir hava ile en sevdiğim mevsimdir bahar.
Son günlerde sabahları odamı aydınlatan, ısıtan güneş ve kuş cıvıltıları. Yeşeren yapraklar, rengarenk çiçekler, kelebekler, uğur böcekleri, ağaçların meyve çiçekleri. Yağan yağmur sonrası toprağın etrafı saran mis gibi kokusu…
Bu güzel, ılık hava, tam da dışarıya çıkıp gezip dolaşmak için bir fırsat. Doğanın uyanışı, bizim de ruh halimizi etkiliyor elbette. Yüreklerde kıpır kıpır haller… İçimizdeki gafleti, olumsuz düşünceleri, karamsarlıkları silkinelim gitsin. Hayalini kurduğumuz gelecek güzel günler için girişim yapıp harekete geçelim. Ruhumuzdaki dalgalanmaları, baharın renkleriyle bezeyelim: Benliğimizi bu güzel aylarda canlanan yeşille, morla, kırmızıyla, pembeyle, maviyle dolduralım. Hayata yeni bir merhaba diyelim.