Ayten YÜKSEL
Köşe Yazarı
Ayten YÜKSEL
 

'VATAN SANA CANIM FEDA'

               Hüseyin’in Babası Mehmet Çavuş, beş yıldır cephelerde savaşmaktadır. Önce Balkan Harbi, 18 Mart Zaferi’ni yaşamış ve şimdi de Çanakkale Seddülbahir Cephesi’ndedir. Düşman Türk Ordusu’ndan fersah fersah güçlüdür, seferberlik ilan edilir. Hüseyin, yaşı tutmamasına rağmen,  savaşa katılmak için,  köyüne gelen askerlere gönüllü olarak adını yazdırır. Anacığını, iki kız kardeşini ve gönlünü daha yeni açtığı sevdiceğini ardında bırakmayı göze alır. Tek dileği Babasının yanına gidip, mertçe vatanını savunmaktır. Bu isteğini ailesine söyler ve yola çıkmaya hazırlanır. Dirayetli, içi kan ağlasa da bağrına taş basan Annesi, oğlunu kucaklar ve Hüseyin’in cesaretine cesaret katarak: “Git oğlum git, sen de Peygamber Ocağı’na katıl. Minareden ezan sesi kesilecekse, öl de eve gelme!” der. Hüseyin gibi birçok vatan evladı, 25 Nisan 1915’te Seddülbahir’de düşmana karşı 32 saat direnir. Bu öyle bir direniştir ki; kalpleri vatan sevgisiyle dolu askeri bölükler geri çekilme emri almalarına rağmen, düşmandan sayıca çok az olduklarını bile bile yenilgiyi kabul etmeyip, iman gücüyle düşmana baş kaldırmıştır. Makinalı tüfekler, toplar vs mühimmat karşısında askerlerimizin cephane durumu çok azdır, öyle ki tek kurşunla üç askeri öldürmeleri gerekmektedir. Göğsü iman dolu yaralı askerler, hastane yerlerinden sargılarıyla kalkıp, tekrar cepheye giderler. Canlarını vatan için feda etmeye hazır olarak bölüklerine katılırlar. Hüseyin, Babası Mehmet Çavuş ile cephede kavuşur. Aklını ve gücünü kullanarak bu direnişte düşmana karşı çok başarılı olur. Çekilmeyi kabul etmeyen Mehmet Çavuş, arkasında silah arkadaşları, İngiliz Komutanının yanına giderek  manidar bir konuşma yapar:                “Kumandan, benim evim şu öte dağların ardında. Şimdi çıksam, sabaha evimdeyim. Senin evin nerede? Burası benim vatanım, benim toprağım. Senin ne işin var burada? Senin evin burada mı? Biz size ne ettik Kumandan? Şu arkada ölen şehitlerimiz, sizin ölen yüzlerce askeriniz birbirine ne etti? Kimin kiminle ne işi var? Biz vatanımızı savunuyoruz. Ya siz? Duyduk ki yüzlerce askeri kandırıp buraya gelmişsiniz. Haçlı Seferi’nde on binleri kandırdığınız yetmedi mi? Şimdi bir daha sorarım Kumandan: Burada ne işiniz var? Siz kimin toprağına kimden habersiz geldiniz?”                İngiliz Komutan, teslim olmak istediklerini açıklayacağını sandığı Mehmet Çavuş’u, rütbesini, askerleri ve sözlerini küçümser. Kendisiyle konuşmaya tenezzül etmez. Mehmet Çavuş’u takip eden Binbaşı Mahmut Sabri  gelir ve İngiliz Komutana şöyle der:                “Sayın fazla, silahın fazla, belli ki biraz da buna güvenmektesin. Ama bu iş silahla olsaydı, 18 Mart’ta İstanbul Boğazı’na varırdınız. Bu iş adamla olsaydı, şu an Gelibolu’yu almıştınız. Bu iş yürek işidir Kumandan, sende o yürek olsa Çavuşumun sorusuna doğru cevap verirdin. Verilecek cevabın olsa, kendi askerlerine burada ne işiniz olduğunun doğrusunu söylerdin.                Neticede askerlerimiz 32 saat boyunca düşmana direnmiş ve İngiliz kuvvetleri, Alçıtepe’yi ele geçirememiştir. Hüseyin ve birçok askerimiz şehitlik makamına ulaşmıştır. Mehmet Çavuş evine Hüseyin’siz dönmüştür.                                                                                                                                      TRT 1 Seddülbahir 32 Saat                Dört bölümden oluşan bu düşündürücü diziyi beğenerek izledim ve çok etkilendim.  Acaba ben Hüseyin’in Annesi gibi yürekli olabilir miyim diye kendimi sorguladım. İçim yanar, aslan parçası oğullarımı ateşe atabilir miyim? İnanın bunu yazmaya elim varmıyor, ana yüreği işte! Ama bunu yapmam  gerektiğini gayet iyi biliyorum.  Nitekim çok sevdiğim arkadaşım Özlem yüreği yansa da, yakın günlerde oğlunu askere gönderdi ve oğlu can-ı gönülden isteyerek gitti. Tam bir Türk askeri inancıyla gitti.                1915’te gerçekleşen bu savaş sona erdi mi? Hayır! Yıllardır olduğu gibi, halen devam etmekte. Savaşın sadece ismi değişti. Bugün terör ile mücadele ederken şehit düşen vatan evlatlarımız Çanakkale’deki ruha sahipler. Yurdumuzun her köşesinde, tüm Müslümanlar kardeştir. Türkü de, Kürdü de kardeştir. İsmini hepimizin gayet iyi bildiği devletler, el birliği ile Türkiye dahil tüm Müslüman ülkelerin varlığını ve birliğini bozmak için her türlü yolu denemektedir.  Müslüman Ezan ile, Peygamberi ile alay eder mi? Sünnetsiz Müslüman olur mu? Anadolu’da yaşayan Kürt halkını kandırıp dağa çıkaran Ermeniler, din düşmanı Yahudiler ülkemizi bölme çalışmalarını sürdürüyorlar. Binlerce yıldır kardeşçe yaşayan Müslüman Türk ve Kürt halkının terörle hiçbir bağlantısı olamaz. Mehmet Çavuş’un sorusunu Doğudaki topraklarımıza basmaya cesaret eden, evleri çok uzakta olan yabancılara sormak gerek: “Burada ne işiniz var? Siz kimin toprağına kimden habersiz geldiniz?”                Oynanan oyunların farkında olmalı, vatan söz konusu olduğunda ortak hareket etmeliyiz. Aynı milletin bir parçası olan bütün partiler, ülkemizin ve milletimizin refahı için, her türlü tehlikeye karşı güç birliği oluşturmalıdır. Devlet, gücünü milli birlik ve beraberlikten alır. Fikirlerimiz, siyasi düşüncelerimiz birbirinden çok farklı olabilir, ama vatanımız için hepimiz tek yumruk olmalıyız.                Sıcak evlerimizde, kurulu bir düzene sahibiz. Bize bu huzuru veren bütün askerlerimize yürekten minnettarım, hepsine sonsuz kere teşekkür ederim. Şehitlerimizin ailelerine sabır diliyorum,  yüce makamlarında ruhları şad olsun.
Ekleme Tarihi: 25 Şubat 2016 - Perşembe

'VATAN SANA CANIM FEDA'

               Hüseyin’in Babası Mehmet Çavuş, beş yıldır cephelerde savaşmaktadır. Önce Balkan Harbi, 18 Mart Zaferi’ni yaşamış ve şimdi de Çanakkale Seddülbahir Cephesi’ndedir. Düşman Türk Ordusu’ndan fersah fersah güçlüdür, seferberlik ilan edilir. Hüseyin, yaşı tutmamasına rağmen,  savaşa katılmak için,  köyüne gelen askerlere gönüllü olarak adını yazdırır. Anacığını, iki kız kardeşini ve gönlünü daha yeni açtığı sevdiceğini ardında bırakmayı göze alır. Tek dileği Babasının yanına gidip, mertçe vatanını savunmaktır. Bu isteğini ailesine söyler ve yola çıkmaya hazırlanır. Dirayetli, içi kan ağlasa da bağrına taş basan Annesi, oğlunu kucaklar ve Hüseyin’in cesaretine cesaret katarak: “Git oğlum git, sen de Peygamber Ocağı’na katıl. Minareden ezan sesi kesilecekse, öl de eve gelme!” der. Hüseyin gibi birçok vatan evladı, 25 Nisan 1915’te Seddülbahir’de düşmana karşı 32 saat direnir. Bu öyle bir direniştir ki; kalpleri vatan sevgisiyle dolu askeri bölükler geri çekilme emri almalarına rağmen, düşmandan sayıca çok az olduklarını bile bile yenilgiyi kabul etmeyip, iman gücüyle düşmana baş kaldırmıştır. Makinalı tüfekler, toplar vs mühimmat karşısında askerlerimizin cephane durumu çok azdır, öyle ki tek kurşunla üç askeri öldürmeleri gerekmektedir. Göğsü iman dolu yaralı askerler, hastane yerlerinden sargılarıyla kalkıp, tekrar cepheye giderler. Canlarını vatan için feda etmeye hazır olarak bölüklerine katılırlar. Hüseyin, Babası Mehmet Çavuş ile cephede kavuşur. Aklını ve gücünü kullanarak bu direnişte düşmana karşı çok başarılı olur. Çekilmeyi kabul etmeyen Mehmet Çavuş, arkasında silah arkadaşları, İngiliz Komutanının yanına giderek  manidar bir konuşma yapar:

               “Kumandan, benim evim şu öte dağların ardında. Şimdi çıksam, sabaha evimdeyim. Senin evin nerede? Burası benim vatanım, benim toprağım. Senin ne işin var burada? Senin evin burada mı? Biz size ne ettik Kumandan? Şu arkada ölen şehitlerimiz, sizin ölen yüzlerce askeriniz birbirine ne etti? Kimin kiminle ne işi var? Biz vatanımızı savunuyoruz. Ya siz? Duyduk ki yüzlerce askeri kandırıp buraya gelmişsiniz. Haçlı Seferi’nde on binleri kandırdığınız yetmedi mi? Şimdi bir daha sorarım Kumandan: Burada ne işiniz var? Siz kimin toprağına kimden habersiz geldiniz?”

               İngiliz Komutan, teslim olmak istediklerini açıklayacağını sandığı Mehmet Çavuş’u, rütbesini, askerleri ve sözlerini küçümser. Kendisiyle konuşmaya tenezzül etmez. Mehmet Çavuş’u takip eden Binbaşı Mahmut Sabri  gelir ve İngiliz Komutana şöyle der:

               “Sayın fazla, silahın fazla, belli ki biraz da buna güvenmektesin. Ama bu iş silahla olsaydı, 18 Mart’ta İstanbul Boğazı’na varırdınız. Bu iş adamla olsaydı, şu an Gelibolu’yu almıştınız. Bu iş yürek işidir Kumandan, sende o yürek olsa Çavuşumun sorusuna doğru cevap verirdin. Verilecek cevabın olsa, kendi askerlerine burada ne işiniz olduğunun doğrusunu söylerdin.

               Neticede askerlerimiz 32 saat boyunca düşmana direnmiş ve İngiliz kuvvetleri, Alçıtepe’yi ele geçirememiştir. Hüseyin ve birçok askerimiz şehitlik makamına ulaşmıştır. Mehmet Çavuş evine Hüseyin’siz dönmüştür.

                                                                                                                                     TRT 1 Seddülbahir 32 Saat

               Dört bölümden oluşan bu düşündürücü diziyi beğenerek izledim ve çok etkilendim.  Acaba ben Hüseyin’in Annesi gibi yürekli olabilir miyim diye kendimi sorguladım. İçim yanar, aslan parçası oğullarımı ateşe atabilir miyim? İnanın bunu yazmaya elim varmıyor, ana yüreği işte! Ama bunu yapmam  gerektiğini gayet iyi biliyorum.  Nitekim çok sevdiğim arkadaşım Özlem yüreği yansa da, yakın günlerde oğlunu askere gönderdi ve oğlu can-ı gönülden isteyerek gitti. Tam bir Türk askeri inancıyla gitti.

               1915’te gerçekleşen bu savaş sona erdi mi? Hayır! Yıllardır olduğu gibi, halen devam etmekte. Savaşın sadece ismi değişti. Bugün terör ile mücadele ederken şehit düşen vatan evlatlarımız Çanakkale’deki ruha sahipler. Yurdumuzun her köşesinde, tüm Müslümanlar kardeştir. Türkü de, Kürdü de kardeştir. İsmini hepimizin gayet iyi bildiği devletler, el birliği ile Türkiye dahil tüm Müslüman ülkelerin varlığını ve birliğini bozmak için her türlü yolu denemektedir.  Müslüman Ezan ile, Peygamberi ile alay eder mi? Sünnetsiz Müslüman olur mu? Anadolu’da yaşayan Kürt halkını kandırıp dağa çıkaran Ermeniler, din düşmanı Yahudiler ülkemizi bölme çalışmalarını sürdürüyorlar. Binlerce yıldır kardeşçe yaşayan Müslüman Türk ve Kürt halkının terörle hiçbir bağlantısı olamaz. Mehmet Çavuş’un sorusunu Doğudaki topraklarımıza basmaya cesaret eden, evleri çok uzakta olan yabancılara sormak gerek: “Burada ne işiniz var? Siz kimin toprağına kimden habersiz geldiniz?”

               Oynanan oyunların farkında olmalı, vatan söz konusu olduğunda ortak hareket etmeliyiz. Aynı milletin bir parçası olan bütün partiler, ülkemizin ve milletimizin refahı için, her türlü tehlikeye karşı güç birliği oluşturmalıdır. Devlet, gücünü milli birlik ve beraberlikten alır. Fikirlerimiz, siyasi düşüncelerimiz birbirinden çok farklı olabilir, ama vatanımız için hepimiz tek yumruk olmalıyız.

               Sıcak evlerimizde, kurulu bir düzene sahibiz. Bize bu huzuru veren bütün askerlerimize yürekten minnettarım, hepsine sonsuz kere teşekkür ederim. Şehitlerimizin ailelerine sabır diliyorum,  yüce makamlarında ruhları şad olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.