Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

KALANLARA SELAM OLSUN!

Âdem Esen, dayılarımızın en büyüğü, rahmetli Fâik YÜKSEL’in ilk dâmâdı, Yalçın Beyler’in eniştesi. Biz, kardeşimin sağlık problemleri dolayısıyla Ankara’ya gittiğimiz günlerde grip ağır tuttuğu için hastânede bulunduğunu duymuştuk. Akşama-sabaha çıkar derken, 1 hafta kadar sonra telefonla sorduğumuzda, hastalığının devam ettiğini, bir başka hastâneye nakledildiğini öğrendik. Bunun üzerine, gazetemize daha önce gönderdiğimiz yazının üzerine, onun hastalığından da söz ettiğimiz,ANKARA’DAN SELÂM, DUÂYA DEVAM başlıklı, bu vesîleyle başta o ve kardeşimiz olmak üzere tüm hastalarımız ve insanlarımız için duâ istediğimiz bir yazı da göndermiştik. Fakat gazeteye o hafta, ilk gönderdiğimiz yazı konulmuş. 2. gönderdiğimiz yazıyı da onun peşinden koyulur derken, gönderilişi öncelerde kaldığı için gözden kaçmış. Dolayısıyla, her şey nasip. Sevgili okurlar. Sonuçta bir gün her şey hep kesilecek ve de hayat yine devam edecek; hem de tâa kıyâmete kadar. Sizler, bizler, hepimiz ve de tüm fâniler için bu böyle. Bunu bilelim ve de aslâ unutmadan, dünyâ gerçeğimizi anlamak, bilmek ve ona göre hareket etmek sadedinde dâimâ, “Rabbimiz; hayâtımızı da, memâtımızı da hayırlı eylesin!”diye duâlar edelim inşâllâh. Tıpkı, Âdem Enişte’de olduğu gibi yâni. 29 Mart Salı günü Samsun’a götürüldüğünü öğrendiğimiz merhumun, 30’u günü kardeşlerimizle Keçiören Sanatoryum’a PED işlemleri için giderken vefat haberini aldık. Şaşırdık. Çünkü ölümcül durumu akla getirecek bir hastalık adı telâffuz edilmemişti hiç. Ama işte, ECEL GELDİ CİHÂNE, BAŞ AĞRISI BAHÂNE! denir ya; işte tam da öyle. N’eylersiniz, böyle durumlarda denilecek tek şey:  İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: BİZ ALLÂH’A ÂİDİZ VE DE MUTLAK ve ANCAK O’NA DÖNÜCÜLERİZ. Hepimizin sonu bu. Rabbimiz cümlemize HÜSN-İ HATÎMELER:GÜZEL SONLARnasîp eylesin inşâllâh. Ne dedik; tıpkı Âdem ESEN gibi. Biz haberi alır almaz, işlemlerin ardından, uçak olmadığını öğreninceAŞTİ’den otobüse binip gece, günün sonuna doğru Ordu’ya ulaştık. Daha yoldayken Yalçın Bey’le kaybımızı şöyle paylaşmaya çalıştık bir mesajla: “Sevgili, canım kardeşim; Enişteden öte, can ağabeyimiz, güzel insan, hakîkî müslüman, yöremizin sessiz değerlerinden Âdem büyüğümüzü kaybetmenin derin hüznü içerisindeyiz. Tek tesellîmiz, güçlü îmânı ve iyi ahlâkına olan genel şahâdettir. Ondan yana kaygımız yok. Rabbimiz, başta ablamız, çocukları ve sen, bizler olmak üzere cümle yakınlara sabırlar ihsân eylesin. Hep birlikte, Efendimiz’in komşuluğunda buluşalım inşâllâh ves’selâm… 15:23:10, 30/03/2016” Perşembe günü Sabah 10’da Ordu’daki evinin önünde yapılan helâlleştirmenin ardından Ulubey’e getirildi mevtâ. Belediye Meydanı’nda kılınan namazın ardından da Çukurköy’deki âile mezarlığında toprağa verildi. Gerek Ordu’da, gerekse Ulubey’de çok katılımı vardı. En önemlisi de konuşulanlardı. Ta ilk okuldan beri tanıyanlar, Kayseri’den okul, buralardan mesâi arkadaşları, köyden, çarşıdan komşularının hakkındaki şahâdetleri hep müspet. Hattâ birisi diyor ki; “Okurken aynı odada çok kaldık, sınıflarda birlikte oturduk, bir kere olsun yüzünün bile ekşidiğini görmedik.” Varın gerisini siz düşünün. Tıpkı, Efendimiz (SAV) in; MÜSLÜMAN, ELİNDEN VE DİLİNDEN, DİĞER İNSANLARIN GÜVENDE OLDUĞU KİMSEDİR! Sevgili okurlar. Merhûmun memuriyet hayâtı Ulubey’de geçtiği için kendisini sizlerin de yakından tanıdığınızı, şahâdetlerinizin de bundan farklı olacağını düşünemiyoruz. Hattâ, bir hâtıra daha var ki ve de üzerimize bir emânet sayılır ki; Samsun’da son anlarda yanında olan arkadaş, bilincini kaybedene kadar namazını kıldığını, uyutulmadan önce de durumunun farkında olduğunu bilerek, bu meyânda, tüm haklarını herkese helâl edip, akraba, komşu, dost, arkadaş, tüm din kardeşlerden de kendisi için helâllik istediğini, ayrıca cümleye selâmlarının iletilmesi arzusunu belirttiğini söyledi. Kısaca, namazı, niyâzı, ahlâkıyla berâber onun şahsiyetini özetleyecek bir hadis yukarıda yazdığımız. Son sözleri ve vasiyeti de bunu tescil edercesine, hayâtının hüsn-i hatîme mührü şeklinde tecellî etmiş. Bizler de karşılık olarak VE ALEYKÜMÜS’SELÂM diyor ve devam ediyoruz: Bizler de haklarımızı cân ü gönülden helâl ediyoruz. Rabbimiz ganî ganî rahmet eylesin. Mekânın cennet olsun GÜZEL ADAM! İnşâllâh, Sonsuz mutluluklarda buluşmak dileğiyle Sevgili Ağabey! Ve de sevgili dostlar! Az ya da çok yaşayalım; sonuçta bir gün, şöyle ya da böyle, hepimiz bir şekilde gideceğiz. Bizlerin de böyle bir günleri olacak vel’hâsıl. Önemli olan, hayırlı bir insan olarak, böyle bir şahâdetle gidebilmek. Allâh (CC) herkese nasîp eylesin inşâllâh diyor, hepimizi birbirlerimiz için böyle duâlar etmeye, çevremiz ve de tüm kardeşler, hattâ tüm insanlık için güzel rüyâlar görmeyi unutmamaya dâvet ediyoruz.  HOŞ OLAN BU; GERİSİ BOŞŞ, VES’SELÂÂÂM!…
Ekleme Tarihi: 14 Nisan 2016 - Perşembe

KALANLARA SELAM OLSUN!

Âdem Esen, dayılarımızın en büyüğü, rahmetli Fâik YÜKSEL’in ilk dâmâdı, Yalçın Beyler’in eniştesi. Biz, kardeşimin sağlık problemleri dolayısıyla Ankara’ya gittiğimiz günlerde grip ağır tuttuğu için hastânede bulunduğunu duymuştuk. Akşama-sabaha çıkar derken, 1 hafta kadar sonra telefonla sorduğumuzda, hastalığının devam ettiğini, bir başka hastâneye nakledildiğini öğrendik.

Bunun üzerine, gazetemize daha önce gönderdiğimiz yazının üzerine, onun hastalığından da söz ettiğimiz,ANKARA’DAN SELÂM, DUÂYA DEVAM başlıklı, bu vesîleyle başta o ve kardeşimiz olmak üzere tüm hastalarımız ve insanlarımız için duâ istediğimiz bir yazı da göndermiştik. Fakat gazeteye o hafta, ilk gönderdiğimiz yazı konulmuş. 2. gönderdiğimiz yazıyı da onun peşinden koyulur derken, gönderilişi öncelerde kaldığı için gözden kaçmış. Dolayısıyla, her şey nasip.

Sevgili okurlar. Sonuçta bir gün her şey hep kesilecek ve de hayat yine devam edecek; hem de tâa kıyâmete kadar. Sizler, bizler, hepimiz ve de tüm fâniler için bu böyle. Bunu bilelim ve de aslâ unutmadan, dünyâ gerçeğimizi anlamak, bilmek ve ona göre hareket etmek sadedinde dâimâ, “Rabbimiz; hayâtımızı da, memâtımızı da hayırlı eylesin!”diye duâlar edelim inşâllâh.

Tıpkı, Âdem Enişte’de olduğu gibi yâni. 29 Mart Salı günü Samsun’a götürüldüğünü öğrendiğimiz merhumun, 30’u günü kardeşlerimizle Keçiören Sanatoryum’a PED işlemleri için giderken vefat haberini aldık. Şaşırdık. Çünkü ölümcül durumu akla getirecek bir hastalık adı telâffuz edilmemişti hiç.

Ama işte, ECEL GELDİ CİHÂNE, BAŞ AĞRISI BAHÂNE! denir ya; işte tam da öyle. N’eylersiniz, böyle durumlarda denilecek tek şey:  İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: BİZ ALLÂH’A ÂİDİZ VE DE MUTLAK ve ANCAK O’NA DÖNÜCÜLERİZ. Hepimizin sonu bu. Rabbimiz cümlemize HÜSN-İ HATÎMELER:GÜZEL SONLARnasîp eylesin inşâllâh.

Ne dedik; tıpkı Âdem ESEN gibi. Biz haberi alır almaz, işlemlerin ardından, uçak olmadığını öğreninceAŞTİ’den otobüse binip gece, günün sonuna doğru Ordu’ya ulaştık. Daha yoldayken Yalçın Bey’le kaybımızı şöyle paylaşmaya çalıştık bir mesajla:

“Sevgili, canım kardeşim;

Enişteden öte, can ağabeyimiz, güzel insan, hakîkî müslüman, yöremizin sessiz değerlerinden Âdem büyüğümüzü kaybetmenin derin hüznü içerisindeyiz. Tek tesellîmiz, güçlü îmânı ve iyi ahlâkına olan genel şahâdettir. Ondan yana kaygımız yok. Rabbimiz, başta ablamız, çocukları ve sen, bizler olmak üzere cümle yakınlara sabırlar ihsân eylesin. Hep birlikte, Efendimiz’in komşuluğunda buluşalım inşâllâh ves’selâm… 15:23:10, 30/03/2016”

Perşembe günü Sabah 10’da Ordu’daki evinin önünde yapılan helâlleştirmenin ardından Ulubey’e getirildi mevtâ. Belediye Meydanı’nda kılınan namazın ardından da Çukurköy’deki âile mezarlığında toprağa verildi. Gerek Ordu’da, gerekse Ulubey’de çok katılımı vardı.

En önemlisi de konuşulanlardı. Ta ilk okuldan beri tanıyanlar, Kayseri’den okul, buralardan mesâi arkadaşları, köyden, çarşıdan komşularının hakkındaki şahâdetleri hep müspet.

Hattâ birisi diyor ki; “Okurken aynı odada çok kaldık, sınıflarda birlikte oturduk, bir kere olsun yüzünün bile ekşidiğini görmedik.” Varın gerisini siz düşünün. Tıpkı, Efendimiz (SAV) in; MÜSLÜMAN, ELİNDEN VE DİLİNDEN, DİĞER İNSANLARIN GÜVENDE OLDUĞU KİMSEDİR!

Sevgili okurlar. Merhûmun memuriyet hayâtı Ulubey’de geçtiği için kendisini sizlerin de yakından tanıdığınızı, şahâdetlerinizin de bundan farklı olacağını düşünemiyoruz.


Hattâ, bir hâtıra daha var ki ve de üzerimize bir emânet sayılır ki; Samsun’da son anlarda yanında olan arkadaş, bilincini kaybedene kadar namazını kıldığını, uyutulmadan önce de durumunun farkında olduğunu bilerek, bu meyânda, tüm haklarını herkese helâl edip, akraba, komşu, dost, arkadaş, tüm din kardeşlerden de kendisi için helâllik istediğini, ayrıca cümleye selâmlarının iletilmesi arzusunu belirttiğini söyledi.

Kısaca, namazı, niyâzı, ahlâkıyla berâber onun şahsiyetini özetleyecek bir hadis yukarıda yazdığımız. Son sözleri ve vasiyeti de bunu tescil edercesine, hayâtının hüsn-i hatîme mührü şeklinde tecellî etmiş.

Bizler de karşılık olarak VE ALEYKÜMÜS’SELÂM diyor ve devam ediyoruz:

Bizler de haklarımızı cân ü gönülden helâl ediyoruz.

Rabbimiz ganî ganî rahmet eylesin.

Mekânın cennet olsun GÜZEL ADAM! İnşâllâh,

Sonsuz mutluluklarda buluşmak dileğiyle Sevgili Ağabey!

Ve de sevgili dostlar! Az ya da çok yaşayalım; sonuçta bir gün, şöyle ya da böyle, hepimiz bir şekilde gideceğiz. Bizlerin de böyle bir günleri olacak vel’hâsıl.

Önemli olan, hayırlı bir insan olarak, böyle bir şahâdetle gidebilmek. Allâh (CC) herkese nasîp eylesin inşâllâh diyor, hepimizi birbirlerimiz için böyle duâlar etmeye, çevremiz ve de tüm kardeşler, hattâ tüm insanlık için güzel rüyâlar görmeyi unutmamaya dâvet ediyoruz.

 HOŞ OLAN BU; GERİSİ BOŞŞ, VES’SELÂÂÂM!…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.