Bugün İmam-ı Gazali’nin Yöneticilere Altın Öğütler adlı eserinden bir alıntı ile başlamak istiyorum. Sanki vasiyet gibi sözlere şöyle devam eder:
Ey sultan! Liderliğin tehlikesi büyük, fitneleri ise çoktur. Bu hususta açıklama uzundur. Unutma! Lider kişinin dünya ve ahiretteki emniyeti, gerçek din alimleriyle beraber hareket etmesine bağlıdır.
Ey sultan! Unutma! Lider kişinin dünya ve ahretteki emniyeti, gerçek din alimleriyle hareket etmesine bağlıdır.
Adaletli ve insaflı olmanın yolu, başkanın devamlı alimlerin görüşlerine başvurması, onların nasihatlerini dinlemeye istekli olması ve dünyaya aldanmış kötü alimlerden sakınmasıdır. Çünkü bu kötü alimler, liderlere övgü yağdırıp onları boş övgü ve vaatlerle aldatırlar. Liderlerin ellerinde bulunan dünya malına kavuşmak için, onları kendilerinden memnun etmek isterler. Bunu elde edebilmek için de hile ve aldatmalara başvururlar. Yakın zamanda görüldüğü gibi.
Gerçek alim o dur ki, başkanın elinde olan maddî imkanlara göz dikmez, vaaz ve uyarmalarında nasihat ve insafı elden bırakmaz.
Şakîk'i-Belhî, bir gün Hârûn Reşîd'i ziyarete gitti. Hârûn Reşîd ona:
"Sen zahid Olan Şakîk değil misin?" diye sordu. Şakîk-i Belhî:
"Ben Şakîk'im ama zahid (Zühd sahibi, şüpheli şeyleri bile terk ederek günahtan kaçan, Allah korkusuyla dünya nimetlerinden el çeken kişi) değilim" dedi. Harun Reşîd:
"Bana tavsiyelerde bulun" deyince; Şakîk-i Belhî:
"Allah seni Müslümanların başına halife yaparak Ebu Bekr-i Sıddık'm (r.a) makamına oturtmuştur. Bunun için senden, onun doğruluğu gibi doğruluk ister. Sana Ömer Faruk'un (r.a) makamını vermiştir; senden, onun gibi hak ile bâtıl arasını ayırmanı ister. Sana Hz. Osman Zinnureyn'in (r.a) makamını vermiştir; senden, onda olduğu gibi haya ve cömertlik bekler. Sana Hz. Ali'nin (r.a) konumunu vermiştir; senden, onda olduğu gibi ilim ve adalet bekler."
Hârûn Reşîd biraz daha tavsiyede bulunmasını istedi; Şakîk şunları söyledi:
"Bil ki! Allah'ın (c.c) Cehennem diye bilinen bir yurdu vardır. Seni oraya kapıcı yapmış ve sana üç şey vermiştir.
1- Beytülmal (Devlet hazinesi),
2- Kırbaç,
3- Kılıç.
Sana bu üç şeyle insanların cehenneme girmelerine engel olman için emretmiştir. Muhtaç birisi geldiği zaman onun ihtiyacını hazineden gider. Allah'ın emrine muhalefet edeni kırbacınla edeblendir. Biri haksız yere başkasını öldürürse, velisinin izni ile sen de onu kılıçla öldür. Allah'ın (c.c) emrettiklerini yapmazsan, Cehennem'e gidenlerin öncüsü sen olursun." Harun:
"Biraz daha tavsiyede bulun" dedi; Şakîk, şöyle devam etti:
"Sizin durumunuz, kaynaktan akan pınara, alimler ise suculara benzer. Suyun kaynağı temiz olursa, sucuların pisliği ona zarar vermez. Suyun kaynağı pis olursa sucuların temizliği de ona fayda vermez."
Söz bir kantardır insanı tartar,
Doğru söyler isen şerefin artar,
Sükut eder isen vakarın artar.
Yalan söyler isen ocağın batar.
Bu sözü kim söyledi bilmiyorum, ama tam da yerinde ve kıvamında bir söz. Hele de devlet adamlarının bu tavsiyeye uymamaları ise öyle bir ocak batırır ki, bir şehir bir araya gelse onu kurtaramaz.
Kişi yapamayacağı şeye söz vermez, eğer söz verdiniz ise mutlaka yapmanız gerekir.
Bir çocuğa söz verip yolda bir gün bekleyen peygamber ümmetiyiz.
Her sözümüzün başında hemen Hz.Ömer adaletinden bahsedip, kenedimizde de var olduğunu defalarca söyleriz. Ama daha sonra da hiç söylememiş oluruz. Yine de şeytanın tavsiyelerine uyup, vicdanımızın sesini hiç dinlemeyiz.
Aklınızın sesini değil, vicdanınızın sesini dinleyerek işinizi yapın. Aklınız sizi nefsinize uydurabilir. Hata yapma olasılığınız daha fazla olur.
Osmanlı Sultanları ne yapacaklarsa neye karar vereceklerse mutlaka Alimlerin veya Şeyhülislamın fetvasına göre işlem yaparlardı. Hasan Can’ın Kanuni ile olan hikayesini hatırlarsınız.
Öldüğünde küçük bir sandığı mezarına konulmasını vasiyet eder. İslama uygun olmayan vasiyet yerine getirilmez. Hasan Can kılıcını kaldırır:
Ya bu vasiyet yerine gelecek, ya da birisini öldürürüm der. Aarrlar bakarlar o sandıkta neler var. Sandıkta ne yapmış ise zamanın Şeyhülislamı Ebussuud Efendi’oen almış olduğu fetvalar var. Tabii, Ebussuud Efendi baygınlık geçirir;
Hey büyük sultan, sen Allah katında kendini temize çıkardın, mesuliyeti bize yıktın, biz nasıl bunun altından kalkacağız bakalım" diye ağlar.
Peki sizler kime suç atacaksınız. Suçu kime yükleyeceksiniz. Hangi alime, bilgine veya yetkililere sordunuz, ondan bilgi aldınız.
Vay halimize, bizlere Allah’dan başkasının yardımı olamaz. Allah korusun….