Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

BANA GÜVEN GERİSİNİ MERAK ETME SEN

Bu sözü çok duyuyoruz şu günlerde; Bana güven, gerisini merak etme sen! hani bir türkü vardı; Toprak olur taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen gardaş olurum merak etme sen… Dedik ya herkes gökteki ayı bizim önümüze indirmeye vaad ediyor. Hayır dostlar, belki biraz politik olacak amma;  Politikacı sanki  “cam ev”de oturuyormuş gibi hmeli kendini.  Bizde cami ve kamu binalarının penceresi, dışarıdan geçenlerin içerisini görecekleri şekilde yere yakın yapılır. Kapıları  büyük yapılır kapatılmasın diye. Eskiden İçeriye rüzgar ve vahşi hayvan girmesin diye deriden bir perde ile kapatılırdı, yine de bazı camilerde bulunuyor. Siyasiler de penceresi ve duvarları cam evde oturuyor gibi hmeliler kendilerini. Yaptıklarını, konuştukları ve her türlü hareketleri insanların çok iyi görebileceği ve duyabileceği şekilde olmalıdır.  Osmanlıda padişahların devleti yönettiği merkeze  “Bab-ı âlî” denir. Yani “Büyük Kapı”. Ankara’da 1. Meclis açıldığında içeride kürsünün arkasında “Ve emruhum şûra beynehüm” yazıyordu. Ne demek, yani “aranızda şûra ile hükmedin” mealindeki ayetti bu. Niçin biliyor musunuz?  Çünkü bizim geleneğimizde, “istişare ve şûra ile alınmayan bir kararda “ilahi koruma” yoktur inancı hâkimdir.  “İstişare” ile her konuda ehliyet ve liyakat ile başarıya ulaşılmıştır. İstişare; Tecrübe ve bilgi sahibi kişilerle istişare etmek ve verilecek karardan yarar ya da zarar görecek kişilerin sesine kulak vermek ve onların meşru taleplerini dikkate almakla olur Mesela, bizi pek ilgilendirmez amma, Ankara’ya yapılan, çoğu bitmiş olun bir eğlence parkı var. İhtiyaç var mıydı diye soruyor Ankara’lılar. Niçin istişare ile yapılmadı. Ben yaptım oldu. Ben 15 milyon lira harcadım oldu. Kimse bana hesap soramaz. Bırakalım Ankara’yı, sözde Botanik Parkın hesabını kim kime soracak. Yoksa devletin malı deniz mi? Olmaz arkadaş, tüyü bitmemiş yetim hakkı diyorsak, beş senede on  senede bir kaldırım yapamazsın, yol sök- yap yapamazsın, yaptığın işleri mutlaka şura ile, istişare ile yapmalısınız. Yoksa yaptığınız eninde sonunda karşınıza çıkar. Bu dünyada olmazsa inanıyoruz ki, O Din Gününde mutlaka sorarlar. İnsanların  geleceğini çalan böyle oyun ve eğlence merkezine yapılan ölçüsüz yatırımla ilgili  ilgililer neden gerekeni yapmıyor ki? Böyle dünyanın en büyük oyun ve eğlence yerleri yapacağınıza, vatandaşın arazisini istimlak edip amacı dışına çıkarıp nice kişilere rant sağlatmanın bir amacı var mı? Niçin ulaşıma önem vermiyorsunuz, mesela Ünye Altınordu arası veya Havaalanı na kadar. Niçin belediyeler kütüphane yapmıyorlar veya yapacağız diye vaatte bulunmuyorlar. Kültüre yatırım yapacağım diye niçin denilmiyor veya söyletilmiyor. Çok mu zor yoksa milletin fazlaca dikkat almayacağı bir söylem mi? Bir yetkili de çıkıp ben metro yaptıracağım, ben kütüphane yaptıracağım, eğitime ve kültüre yatırım yapacağım diyeni pek duymuyoruz. İlçemizi biliyoruz, siz büyükler de biliyorlar,  acaba belediye başkanları size hiç  danışıyor mu? Diye soruyor köylerde duran vatandaşlarımız. Bu sorunun cevabı bilinerek sorulduğunu sanıyorum. Çünkü başkanlar her şeyi bilirler, hatta bilenlere danışılmaması gerektiğini de! Eleştiri tehlikelidir bizim toplumumuzda. Hele büyükleri eleştirmek daha da tehlikelidir değil mi? Şu ilimizde ve ilçemizde kültürel anlamda çölleştirildik. Bir kurum amiri kitap okumamakla iftihar edebiliyorsa, bir başkan eline hiç kitap almadığını gururlanarak söyleyebiliyorsa, bu kişilerdin ben basit bir kütüphane açmak bile akıllarından geçmez. Bütün yatırımlarını oyun ve eğlenceye yapar. Kimi yaptığı ve yapacağı statla övünür, kimi yaptığı ve yapacağı oyun parkı ile övünür. İşleri kafa ile değil de ayak ile halletmeye çalışıyoruz. Beyni çalışan insan yetiştirmek olmalı işimiz. Belki de bunu devlet politikası diyebilirsiniz amma, yereller de devletin bir kolu veya kılcal damarı değil mi? Niye böyle oluyoruz sorusuna verilecek en net cevap bana gücenmeyin amma; Artık kibir katsayısı başkan adayı olunduğunda yükseliyor! Gibi geliyor bana. Bir söz vardır, yeni okudum bir eserde; siyaset asıl düşündüğünü söylememek sanatıdır. Diye. Yoksa doğru mu dostlar. Bu millet adaylara ufuk açıcı mesajlar veriyor da kimsenin umuruna bile gelmiyor. Köy, ilçe veya il yönetmek keyfileşmemeli. Para devletten, vatandaştan keyif ise………. Kendi gönlümle oturdum bu akşam da, hüzünlendim ben bu yerde. Bu haftalık da bu kadar. Sürçü lisan ettik ise affola…
Ekleme Tarihi: 07 Mart 2019 - Perşembe

BANA GÜVEN GERİSİNİ MERAK ETME SEN

Bu sözü çok duyuyoruz şu günlerde;

Bana güven, gerisini merak etme sen! hani bir türkü vardı; Toprak olur taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen gardaş olurum merak etme sen…

Dedik ya herkes gökteki ayı bizim önümüze indirmeye vaad ediyor. Hayır dostlar, belki biraz politik olacak amma; 

Politikacı sanki  “cam ev”de oturuyormuş gibi hmeli kendini.

 Bizde cami ve kamu binalarının penceresi, dışarıdan geçenlerin içerisini görecekleri şekilde yere yakın yapılır.

Kapıları  büyük yapılır kapatılmasın diye. Eskiden İçeriye rüzgar ve vahşi hayvan girmesin diye deriden bir perde ile kapatılırdı, yine de bazı camilerde bulunuyor.

Siyasiler de penceresi ve duvarları cam evde oturuyor gibi hmeliler kendilerini. Yaptıklarını, konuştukları ve her türlü hareketleri insanların çok iyi görebileceği ve duyabileceği şekilde olmalıdır.

 Osmanlıda padişahların devleti yönettiği merkeze  “Bab-ı âlî” denir. Yani “Büyük Kapı”.

Ankara’da 1. Meclis açıldığında içeride kürsünün arkasında “Ve emruhum şûra beynehüm” yazıyordu. Ne demek, yani “aranızda şûra ile hükmedin” mealindeki ayetti bu.

Niçin biliyor musunuz? 

Çünkü bizim geleneğimizde, “istişare ve şûra ile alınmayan bir kararda “ilahi koruma” yoktur inancı hâkimdir.

 “İstişare” ile her konuda ehliyet ve liyakat ile başarıya ulaşılmıştır.

İstişare; Tecrübe ve bilgi sahibi kişilerle istişare etmek ve verilecek karardan yarar ya da zarar görecek kişilerin sesine kulak vermek ve onların meşru taleplerini dikkate almakla olur

Mesela, bizi pek ilgilendirmez amma, Ankara’ya yapılan, çoğu bitmiş olun bir eğlence parkı var. İhtiyaç var mıydı diye soruyor Ankara’lılar.

Niçin istişare ile yapılmadı. Ben yaptım oldu. Ben 15 milyon lira harcadım oldu. Kimse bana hesap soramaz. Bırakalım Ankara’yı, sözde Botanik Parkın hesabını kim kime soracak. Yoksa devletin malı deniz mi?

Olmaz arkadaş, tüyü bitmemiş yetim hakkı diyorsak, beş senede on  senede bir kaldırım yapamazsın, yol sök- yap yapamazsın, yaptığın işleri mutlaka şura ile, istişare ile yapmalısınız. Yoksa yaptığınız eninde sonunda karşınıza çıkar. Bu dünyada olmazsa inanıyoruz ki, O Din Gününde mutlaka sorarlar.

İnsanların  geleceğini çalan böyle oyun ve eğlence merkezine yapılan ölçüsüz yatırımla ilgili  ilgililer neden gerekeni yapmıyor ki?

Böyle dünyanın en büyük oyun ve eğlence yerleri yapacağınıza, vatandaşın arazisini istimlak edip amacı dışına çıkarıp nice kişilere rant sağlatmanın bir amacı var mı?

Niçin ulaşıma önem vermiyorsunuz, mesela Ünye Altınordu arası veya Havaalanı na kadar. Niçin belediyeler kütüphane yapmıyorlar veya yapacağız diye vaatte bulunmuyorlar. Kültüre yatırım yapacağım diye niçin denilmiyor veya söyletilmiyor. Çok mu zor yoksa milletin fazlaca dikkat almayacağı bir söylem mi?

Bir yetkili de çıkıp ben metro yaptıracağım, ben kütüphane yaptıracağım, eğitime ve kültüre yatırım yapacağım diyeni pek duymuyoruz.

İlçemizi biliyoruz, siz büyükler de biliyorlar,  acaba belediye başkanları size hiç  danışıyor mu? Diye soruyor köylerde duran vatandaşlarımız.

Bu sorunun cevabı bilinerek sorulduğunu sanıyorum.

Çünkü başkanlar her şeyi bilirler, hatta bilenlere danışılmaması gerektiğini de!

Eleştiri tehlikelidir bizim toplumumuzda. Hele büyükleri eleştirmek daha da tehlikelidir değil mi?

Şu ilimizde ve ilçemizde kültürel anlamda çölleştirildik. Bir kurum amiri kitap okumamakla iftihar edebiliyorsa, bir başkan eline hiç kitap almadığını gururlanarak söyleyebiliyorsa, bu kişilerdin ben basit bir kütüphane açmak bile akıllarından geçmez.

Bütün yatırımlarını oyun ve eğlenceye yapar. Kimi yaptığı ve yapacağı statla övünür, kimi yaptığı ve yapacağı oyun parkı ile övünür.

İşleri kafa ile değil de ayak ile halletmeye çalışıyoruz.

Beyni çalışan insan yetiştirmek olmalı işimiz. Belki de bunu devlet politikası diyebilirsiniz amma, yereller de devletin bir kolu veya kılcal damarı değil mi?

Niye böyle oluyoruz sorusuna verilecek en net cevap bana gücenmeyin amma; Artık kibir katsayısı başkan adayı olunduğunda yükseliyor! Gibi geliyor bana.

Bir söz vardır, yeni okudum bir eserde; siyaset asıl düşündüğünü söylememek sanatıdır. Diye. Yoksa doğru mu dostlar.

Bu millet adaylara ufuk açıcı mesajlar veriyor da kimsenin umuruna bile gelmiyor. Köy, ilçe veya il yönetmek keyfileşmemeli. Para devletten, vatandaştan keyif ise……….

Kendi gönlümle oturdum bu akşam da, hüzünlendim ben bu yerde.

Bu haftalık da bu kadar.

Sürçü lisan ettik ise affola…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.