Bir söz vardır, eğriyi nefsinde ara, doğruyu kalbinde bulursun.
Neyzen Tevfik”in arkadaşı Hüseyin Şehsuvar”a bir gün şöyle der;
Hüseyin, her şeyi söylüyorum, bana dokunmuyorlar. Yoksa beni adam yerine koymuyorlar mı?
Toplumumuzda adam yerine konmak için, ya cebiniz kaba olacak ya da enseniz kalın olacak. Hele ikisi de olursa daha da değeriniz olur, benim gibi ufak tefek, cebi boş, arkanızda dayınız yoksa, vay benim ve sizlerin haline….
Yine birisi yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik”e göstererek fikrini sorar;
Beğenmedim, der kestirir atar Neyzen Tevfik.
Bu cevaptan hoşlanmayan adam söyle der;
İyi ama siz hiç roman yazmadınız ki! Neyzen şu cevabı verir;
Ben yumurtanın tazesini bayatını anlıyorum, ama hiç yumurtlamadım.
Biz vatandaşları, hele köylü vatandaşları sakın adam yerine koymamazlık yapmayın. Öyle kişiler var ki içlerinde, okur- yazar da olmadığı halde öyle fikirler üretiyorlar, öyle öz eleştiriler yapıyorlar ki şaşırıp kalırsınız.
Hani derler ya diplomalı cahiller diye.
Ben de diyorum ki, okur yazar olmayan aydınlar kitlesi…
Hani bir zaman sözde sanatçının birisi yirmi sene kadar önce şöyle demişti;
Köydeki çobanın oyu ile benim oyum bir olamaz….
Evet kardeşim, köydeki çobanın, köydeki okur yazar dahi olmayan üstü başı çamur, üzeri hayvan kokan köylü vatandaşım ile Cumhurbaşkanı, başbakan, vali veya genelkurmay başkanının da oy aynıdır. Aynı sayı ile sayılır, aynı değere tabiidir. Aynı azlığa ve çokluğa da tabiidir.
İlk önce aydın geçinen kesim eğriyi kendi nefsinde ararlarsa, doğruyu kalbinde hissederler mutlaka. Eğer hissedemiyorlarsa bunların düşüncelerinden ve vicdanlarından şüphe ederim.
Ey sorumlu ve yetki sahibi olan kardeşlerim. Yaptığınız hata veya yanlışları önce kendi nefsinizde sorgulayın, hesaba çekin, empati yapın, size göre doğru olan hataları siz başkalarında görürseniz nasıl bir tepki gösterirsiniz, ne düşünürsünüz?
İşte o zaman kalbinizin sesini dinleyin. Olduğunuz makamda sizlere verilen hediye veya farklı bir tahsis başka bir birim veya kurumda olsaydınız verilir miydi? Eğer verilmez ise o sizin aldığınız veya kullandığınız mal ne kadar helaldir. Hele günlük mesai haricinde…..
Bana devlet veriyor, benim hiçbir suçum yok. Ben verileni alırım. Eğer layık değil isem verilmezdi; diye düşünüyorsanız sizlere Hz. Ebu Bekir”in aldığı maaşı ne yaptığını ve Hz Ömer”in kendi işinde kendi mumunu, devletin işinde ise devletin mumunu nasıl kullandığını hatırlatırım.
Başarıyı herkes sahiplenir ama başarısızlığı ise kendimizden değil hep başkasından düşünürüz…
Senelerce konuşan ilim ehli kişilerin konuşmalarının neden hiçbir faydası olmadığını hiç düşündünüz mü?
Kirli yorganı kimse üzerine almaz değil mi? Herkes kendine verilen yorganı kullanır ise, herkes kendi kirlettiği yorgana sahip çıkarsa, herkes kendisine düşen hakka ve hisseye razı olursa, kardeşlik hukukumuz daha da güçlü olacaktır.
Adamına göre muamele, adamına göre hizmet, kişiye göre saygı ve sevgi, kişiye göre fetva devri sona ermelidir.
Gariban bir köylü arabasıyla evine giderken eğer lastiğine bir çivi batıp tekerleği patlarsa, o kişi o çividen dolayı çile çekerse Allah”ın o idarecilere o vatandaşın hakkını soracağını unutmayın.
Fırat nehrinin kenarında bir kuzuyu bir kurt kaparsa, onun hakkını Allah Ömer”den sorar düsturuyla hizmet eder, görevimizi yaparsak, bizi değil komşu ülkeler, Amerika bile durduramaz.
Gerçi benim ensem kalın değil, cebim de kaba değil, onun için beni adam yerine koymuyorlar ya… işte…
Kalın sağlıcakla…
Allaha emanet olun….
Sürçü lisan ettik ise affola….