Adamın birinin iki oğlu varmış, sormuşlar çocukların huyu suyu nasıl. Adam:
-Valla büyük oğlana pek güvenmem bazen doğru bazen yalan söyler
-Ee…
-Küçük oğlan demişler.
-O beni hiç yormaz, hep yalan söyler.
Evet dostlar, babanın o hep yalan söyler dediği çocuğu kim yetiştirdi, Bu yaşa getirdi.
“Efendim ergenliktir işte oluyor böyle durumlar” dedik, bu ergenliğin de bir türlü sonunu getiremedik.
Tutturduk ergenlik diye bir şey, ne zaman başlıyor ve ne zaman bitiyor bir türlü anlayamadık. Sözde 14 yaşlarında, ama bir türlü bitmek bilmiyor..20, 30, 40, 50.. ve hala bitmedi ve bitmiyor. Nasıl bir ergenlik ise… 40 yaşında biri konuşuyor sanki sanırsınız çocuk. 50 yaşındaki de aynı vaziyette. Yaş 60’ı geçti mi zaten devlet bile takauta ayırıyor. Ondan sonrası da Allah kerim…
Efendiler, 11 yaşında koca imparatorluğun başına oturtulan Fatih Sultan Mehmet, bu kişi hiç ergen olmadı mı? Tabandan eğitimi sağlam verirsiniz, ve o FATİHA üniversitesinden mezun edersiniz (anladığınız Fatih Üniversitesi değil) o çocuğunuz bakmışsınız ki, küçük yaşlarda dünyayı fetih edecek düşüncelere ve kabiliyetlere sahip oluyor.
Biliyorsunuz ki, “Ağaç yaşken eğilir…”
Bizlerde temel problemimiz bilmemiz gerekenleri bilmemektir...
Ve de öğrenmeye karşı direnmek...
Yetişkinler olarak yeterince bilgi sahibi değiliz. Bu yüzden de bilinçli toplum ve bilinçli anne baba olamıyoruz.
Tabi bunun sonucunda da çocuklarımıza sadece duyumlardan oluşan bir yanlışlar manzumesi öğretiyoruz ve sunabiliyoruz.
Bu duyumlar belli yaşlara gelmiş, merakını yitirmiş bizim gibi artık toplumda sözü geçmez kişilere yetse bile, her şeyi merak eden çocuklarımıza ve sağlam karaktere ihtiyaç duyan genç nesillerimize yetmiyor.
Peygamber Efendimizin ashabım dediği kişileri sizler ve bizler; koca koca adamlar zannediyoruz değil mi? İyi araştırın ve de isterseniz bilenlere sorun, hepsi 8 ile 25 yaş arasında genç bizim tabirimizde çocuklar idi. Hani bizler elli yaşımıza da gelsek eğer anne ve babamız duruyor ise onların gözünde bizler hep çocuklarızdır.
Hz Ali’ye ashabım diyor, Hz.Ali 8 yaşında. Enes bin Malik 10 yaşında. Musab Bin Ümeyir 14 yaşında, yardımcım dediği Zübeyr Bin avam 12 yaşında. Saad Ebi Vakkas 16 yaşında, Darul Erkamın sahibi İbni Erkam 17 yaşında. Yine 17 yaşında Musab Bin Cebel Yemen’e Vali tayin ediliyor Yemen’i idare etmek için…
Biz daha 25 yaşındaki gençlerimizi meclise gönderemiyoruz. Güvenemiyoruz. Aldığı eğitim ve tecrübe küçük bir bakkal işletmesini bir yıl içerisinde iflas ettirecek kabiliyet ve durumdalar dır çoğu.
Toplumumuzun yetiştirdiği gençler, hep merak kuyusuna düşerler ve o merak kuyusunda boğulabilirler!
İçkiyi merak, kumarı merak, uyuşturucuyu merak, flörtü merak derken, çocuğumuz dönülmez yollara giriverir... ondan sonra da çocuğum bana karşı geldi, saygısızlık etti vs. dert yanarız.
“Nemrut ateşleri kurban istiyor!” dostlar. Neslimizi ateşe kurban vermeyelim ne olur.
Bizlerin ve çocuklarımızın bazı merakları vardır, onlar da yanlıştır! Yanlış merak karanlık kuyuya benzer, bizi ve gençliğimizi yutar yok eder.
Gençliğimizin ve çocuğumuzun yutulmaması için, biz büyükler ve anne babalar yerinde ve zamanında bilinçli müdahaleler yapmalı, her anlamda hayata ışık tutmalıdırlar.
Tabii çocuğa ışık tutabilmek, ışık (bilgi) sahibi olmayı gerektirir.
Kanuni Sultan Süleyman haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkar. Ordu Belgrad yakınlarında mola vermiştir. Askerler susuzluklarını gidermek, abdest almak için çeşme aramaktadırlar.
Bir manastırın yakınında çeşme bulunup, ihtiyaçlarını giderirken Rahip, birkaç Rahibeyi iyice süsleyip çeşmenin başına gönderir.
Kadınların geldiğini gören askerler hemen çeşmenin başından çekilip sırtlarını dönerler. Süslü kadınlara yan gözle bile bakmazlar.
Bu durumu uzaktan ibretle seyreden rahip, hemen haçlı kumandanına şöyle bir mektup yazar.
“Siz bu Ordu ile nasıl başa çıkabilirsiniz ki? Bunlar kadına kıza mala, mülke, önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini feda ederek Allah yolunda savaşıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp kimseye karşı zulmetmiyorlar. Siz onlardaki bu özellikleri ortadan kaldırmadan onlarla savaşırsanız canlarınızdan ve mallarınızdan mahrum kalacağınız açıktır. Kendinizi ölüme atmayınız.”
Evet, bu gençler işte Fatiha üniversitesinde okuyup, diplomasını alamayanlar. Diploma alanlar Kanuni gibi, Fatih gibi yüce insanlar oluyorlar.
Onların hiç ergenlik sorunları olmamış ve devamlı kendi üzerlerine düşen görevleri en güzel şekliyle yapmaya çalışmışlar.
Biraz sözlerim ağır oldu gibi geliyor bana ama, özür ile sürçü lisan ettik ise affola..