Toplumumuz o hali gelmiş ki, insanların tek koşulu var, …
Bir iş mi yapacaksınız menfaatiniz yoksa kesinlikle yaklaşmıyorsunuz.
Bir düğüne veya davete mi söylendiniz, herhangi bir menfaatiniz yoksa o davete gitmiyorsunuz.
Hani Müslüman”ın Müslüman üzerindeki hakkı beşti, bunlar tekrar etmek gerekirse; Selamını iade etmek, hasta ise ziyaretine gitmek, cenazesini takip edip, defnedilmesine yardımcı olmak, , davetine icabet etmek ve aksırdığı zaman dua etmek.
Bir toplulukta herkes bir fıkra veya hikaye anlatıp gülmek ve eğlenmek için sırasıyla bir şeyler anlatırlar ve gülerler.
İçlerinden birisi komik bir fıkra anlatmış orada olanların biri hariç hepsi de gülmüşler, gülmeyene arkadaşı sormuş;
Sen dene gülmedin, çok komikti. Arkadaşı ona;
Ben onunla konuşmuyorum, eve gidince güleceğim. Demiş. İşte bu hale geldik.
Kişi bir makama gelmiş, amirdir, müdürdür, hocadır, idarecidir vs. bu dünyayı sanki kendisi yaratmıştır (haşa) başı dik ne sağına bakıyor, ne de soluna bakıyor. Selam vereceksiniz, yönü başka bir tarafa dönük, sizleri selam verseniz de duymuyor.
Yukarıdaki söylediğimiz söz Buhari denilen hadis kitabının Cenaiz bahsinden alınmıştır. Yani en kuvvetli hadis kitabıdır. Bu söylenenlere hiç kimse lakayt davranamaz.
Hasta olan kişi eğer toplumda liyakat sahibi ise, yani üst düzey yönetici veya zengin ise mutlaka ziyaretine gideriz.
Davet edilen düğün eğer zengin veya yine üst düzey yönetici ise mutlaka gideriz. Cenazesi de aynı şekilde , garibanın toplumda yeri yoktur. Ne düğününe gidilir, ne cenazesine katılınır, ne davetine icabet edilir, ne de aksırdığı zaman dua edilir. Bu saydıklarım kesinlikle garibana mahsus değildir.
Gariban aksıramaz. Eğer aksırırsa ne de saygısız adamdır, büyüklerin yanında aksırılır mı. Aksırma ve pıskırma işi kalbur üstü kişiler içindir.
Siz gariban iseniz sadece yalnız kalınca aksırabilir veya pıskırabilirsiniz.
Hele şu cenaze bahsi var ya; hiç anlayamıyorum. Garibanın cenazesinde görülmeyen Belediye başkanları ve millet vekilleri, zenginlerin ve orta halli ve üzeri kişilerin cenazelerinde en önde saf tutup boy gösteriyorlar.
Cenaze namazının en efdali arka saflardır. Diğer namazların ise en eftali ön saflardır.
Cuma namazlarına ezan okunduktan sonra en arkada namaz kılar yetkililer, cenaze namazlarında en ön safta dururlar.
Ön sırayı kimseye vermezler, hele cenaze sahiplerine bile. Cenaze sahipleri arka safta dursun. Onlar bu mevtayı cennete elleri ile koyacaklar. Üst düzey kişiler var ise o cenazenin namazını kıldıran imam da öyle bir dua yapar ki, cennetin en üst seviyesine muhteşem bir köşke yerleştirirler.
Fakir ise, Nasrettin Hocanın dediği gibi “ Bayat Ölünün tekbiri tek olur.” Demesine benziyor.
Hele bir makama gelmek.. bir makam sahibi olmak demek; "eş, dost, aile!" çiftliği demektir sanki…
İşte son örnekler.. (Bu söylediklerimin açıklamasını internetten arama motoru ile arayın, erişebilirsini.)
Vali, eşini "müdür yapıyor?( Eşini Müdür yapan Vali diye internetten arayın, bulabileceksiniz) .. Rektör, eşini fakülte sekreteri veya dekan yapıyor..
Rektör yardımcısı, kardeşini, kayınbiraderini; "yardımcı" yapıyor..
Belediye başkanları en yakınlarını kadroya alıyor, belirli bir makama getirebiliyor.
Yani, öyle makam ve mevkii "tek kişilik" değil..
Zannedersiniz ki, aile saltanatı, akraba şirketi…
İhale mi?.. Alımlar mı?.. bu konuda bir şey söylemeyeceğim. Sizler daha iyi biliyorsunuzdur.
İşlerde, adrese teslim var… Sinekten yağ çıkarma marifeti..
Şimdi diyeceksiniz ki!
Çekirdek kadro; aile "tarumar!.." Toplum, yoldan çıkmış kamyon gibi…
Çabuk zengin olmak için şu saadet zincirleri. Toplum muhafazakar, sakalı bırak, cemaate katıl, bir sözde şirket kur, adına da "saadet zinciri" de hemen saf Müslümanlar inanıyor. Bire beş, bire on vereceğiz diye.
Allah yapılan Allah rızası için karşılıksız olarak fakirlere verilene bire on bire yedi yüze kadar verebiliyor. Yahu siz (haşa) Allah mısınız ki, bire on verebiliyorsunuz. Nasıl inanıyorsunuz bu sözlere.
Ben bir tanıdıktan bir ürün alırsam bana selam veriyor., eğer ürün almaz isem bana selam da vermiyor. Ben onun düşmanıyım gibi davranıyor bana.
Bu nasıl insanlık. Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl yaşam tarzı.
Menfaati varsa birbirleri ile iyi geçiniyorlar, eğer menfaatleri yoksa eskiden beri dargınmış gibi duruş sergiliyor.
Ne diyeyim? Lafı çok uzattık… Peki, bize ne oldu….
İşgal ettiğimiz alan; doldu.. Tek bir sözle özetlersek... Boşuna söylenmiş bir söz değildir; "balık baştan kokar" diye.. Velhasıl!
Birey, aile, toplum, kamu ve idare olarak; "iman" kaybına uğratılmışız…
Ne diyor Üstad?
İman, insanı insan eder, belki sultan eder.. Küfür ise.. Yani, imansızlık..
İnsanı bir hayvan, belki hayvandan öte bir canavar eder