Bir buçuk milyardan fazla Müslümanlar olmamız lazım gelen durumdan o kadar uzağız ki. Yaptığımız ve yapmak istediğimiz tüm işlerimiz İslam”a ve Müslümana yakışmıyor. Dinimize ve inandığımız kitabımıza sahip çıkamıyoruz. Müslüman mahallesinde salyangoz satan insanlar çoğaldı.
Müslüman olarak ve de İnsanoğlu olarak birlik ve dirliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim ve verdirmeyelim. Amerika”nın, İngiliz”in ve İsrail”in ve diğer gayrimüslim ülkelerin istedikleri oyunlara gelmeyelim.
Tüm insanlığın kutsal mekanı olan Kudüs”ü sadece Yahudilerinmiş gibi İsrail”il başkenti ilan edebiliyor bir kendini bilmez.
Kudüs”ün hem İslam aleminin, hem Hırıstiyan aleminin hem de Musevilerin kutsal mekanlarıdır. Sadece bir topluma aitmiş gibi gösterirseniz, Yahudilerin o Arz-ı Mevud “una çanak tutmuş olusunuz.
Nil nehrinden Fırat nehrine kadar büyük İsrail diyen bir yalan yanlış inanca sahip olan Yahudilerin ne yapmak istediğini ve ne demek istediğini çok iyi bilmemiz gerekir. Onun için de çok enteresan gelen şu tarihi hadiseyi tekrar hatırlatmamda yarar duyuyorum.
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye... Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin isbat ister, delil şarttır… dedikçe kadı kızmış:
- Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir! demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- Nedir gerekçen?.. diye sormuş. Adam: ‘ Bir tek Sultan’a derim… diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş... Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:
- Delilim vardır, lâkin ispat ister. ‘Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..’
- O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım… ‘ Eeee?!..’
- Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…
Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masûmdur, gerekirse kefâlet ödeyelim...”
Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- Sultânım, artık bırakmak zamanıdır. demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler… Az zaman geçmiş ki, adam:
- Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultânım. demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar âyininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine... Sultan:
- Bitti mi?... demiş adama. ‘ Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle. demiş.’
- Şimde nedir isteğin?..’’ Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimat edilen âlimini alınız minberinden…’’
Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler... Ve ne olmuş bilin bakalım?..
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...
Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve cahil bir imam tayin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:
- Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik… Kim bilir ne halt etti de tevkif edildi!... Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara… Sorma, sorma...
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:
- Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan. “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lûtfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?...
Sultan acı acı tebessüm etmiş: ‘ Hava bile haram, hava bile!...’ demiş...
İşte dostlar, bizim gibi Müslümanlara hava bile haram değil mi?
Ya rabbi sen müslümanları birbirine sevdir.
Siz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe de Cennete'de giremezsiniz.
Ya Rabbi, sen Müminlerin kardeş olduğunu müminlere hissettir..