Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

CUMHURA HAYIR PİLAVI

Her işin veya işlevin kendine has bir politikası vardır. Eğitim politikası. Maliye politikası. Kamu politikası. İnsan kaynakları politikası. Asker politikası. Çiftçi politikası. Ekonomi politikası. Ve dahi siz bunları çoğaltabilirsiniz. Sözlükte politika:  Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyasa, siyaset.  Yöntem.  Bir amaca varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından ya da aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla işini yürütmesidir. Ekonomi dilinde ise politika; Bir hükümet, şirket, kurum veya kişinin görüş, felsefe, amaç ve tutumunun belirli şekilde ifadesi, bu görüş, felsefe veya amaç doğrultusunda bir hareket planı uygulamasıdır. Politika toplumsal yaşamın her alanına uzanır. Bir toplumun ekonomik temel yapısından zorunlu olarak belirli bir sınıf yapısı çıkar ve giderek bu sınıf yapısından sınıfların ve partilerin bir devlet içindeki politik çıkarları ve ilişkileri -iç politika-, ya da diğer devletlerle ilişkileri -dış politika- doğar. Bu kadar politikaların içerisinde biz ufaktan kendi politikamıza bakalım. Fındık politikası. On altı yıldır şu fındığa bir türlü çözüm üretemedik, üretemediler. 2000 yılının haziran ayında çıkarılan kooperatifler yasasıyla özerk duruma düşen Tarım Satış Kooperatifleri de bir türlü bu işe el atamadı. Kimi öteye atıyor, kimisi beriye atıyor. İktidar bir şeyler söylüyor, muhalefet başka bir şey söylüyor. Eğer devlete fındık aldıracaksa iktidar ve muhalefet, bunu nasıl ki kanunla devre dışı bıraktılar ise, kanunla herhangi bir kurumu devreye sokarsınız olur biter. İktidar buna cesaret edemiyorsa, peki muhalefet bir araya gelsin kanun teklifi sunsun meclise eğer iktidar kabul etmezse, biz teklif sunduk kabul etmediler der ve puan toplar öyle değil mi? Arkadaş hiçbir kuruma kanunsuz tarım ürünü aldıramazsınız. TMO geçici olarak üç sene yasa ile aldı. Bunu geçici olan yasayı sürekli hale getirtmek biraz da muhalefetin işi değil mi. Olmadı kanun teklifi sun. Ama diğer tarım ürünleri olan on yedi Kooperatiften on altısı da ister diye kimse bu işe evet demiyor, diyemiyor. Peki, bizleri kimler yönetiyor. Halk olarak değil, ekonomi olarak bizleri veya dünyayı kimler yönetiyor. Amerika’daki Hans’ın hayır, olmaz demesiyle bizim Hasan hiçbir işlem yapamıyor. Bir türlü bağımsız olamadık. Bu kafayla giderse de yine olamayız. Bizler bir Cumhurbaşkanının bir başbakana kitapçık fırlatmasıyla ekonominin ne hallere geldiğini biliyoruz.  1999 yılı depremi olmasaydı hazine memura maaş veremeyecek durumdaydı. Geçmişi şöyle bir irdeleyin veya Hazine Müsteşarlığının internet sitesinden o yılların maliye politikasını bir araştırın, yıllık toplanan vergi ödediğimiz yıllık faizi karşılayamıyordu. Bu da maliye politikası. Şair ne diyor: Baklavadan öne geçti sucuklar. Babasına akıl verir çocuklar. Yumurtadan yeni çıkmış cücükler, Horoz oldum diye cik cik ötüyor… İşte biz yıllar sonra bu hale geldik. Bir türlü söz anlatamıyoruz kendi çocuklarımıza, çevremize kendi halkımıza. Herkes birbirinden daha çok biliyor. Herkes ben biliyorum diyor. Hiç kimse “ben bir şey bilmediğimi çok iyi biliyorum” diyemiyor, demiyor. Namazda yan yana saf tutan kişiler çıkmış dışarıya “Müminler kardeştir” düsturunu unutmuşçasına, az önce namazda söz Allaha verdikleri halde beraber namaz kıldığı kişiyi İngiliz uşağı, Amerikan çocuğu veya vatan haini diye lanse edebiliyor, küçümseyebiliyor. Hani kardeşlik,. Hani birlik ve beraberlik. Bize elin politikaları lazım değil, bize kendi politikamız lazım dostlar. Yarın utanacağımız hiçbir sözü komşumuza veya arkadaşımıza söylemeyelim. Sonra yüzünüz kızarır eğer varsa…. Kenedi kardeşine güvenmeyen, kendi evladına güvenmeyen, hatta kendi baba ve anasına güvenmeyen bir topluluk olduk. Kendi komşumuza ve kendi halkımıza bile güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. Demokratik toplumlarda çoğunluğun dediği olur değil mi? Hani nerde o çoğunluğun dediği? O çoğunluk dediğin bundan on sene kadar önce bir sanatçının dediği gibi “köylü çobanın oyu İle benim oyum bir mi” diyordu ya, o devirler geçti kardeşler. Atın ayağındaki bir çivinin bile ata ve atın sahibine faydası vardır. En uzak köyde duran çobanın bile o çivi kadar ve ondan daha da fazla değeri vardır. Hiç bunu yabana atmayın. O çivi değerindeki kişiyi de beş senede bir hatırlamayın. Hiç değilse senede bir hal hatır sorun. Sizin ekmeğinize veya suyunuza muhtaç değil o. Sadece beni de bu toplumda adam yerine koyanlar varmış desinler. Sevgili dostlar, onun için sakın ha ne düşüncenizi ne de yapacağınızı işinizi kimseye ipotek vermeyin. Vicdanınızın sesiyle hareket edin. Bunu benim söylediğim için doğru olarak da algılamayın. Belki de hatalı olabilir. Benim doğru bildiğim sence hatalı olabilir. Senin doğru bildiğin bence de hatalı olabilir. Sadece akli selim ile düşünün ve karar verin yapacağınız işlere. Başkalarını boş verin. Onlar ne yaparsa yapsın, önemli olana senin kendi düşüncendir. Doğru bellediğin yolda yalnız gideceksiniz bunu unutmayın. Başkası istiyor diye de Cumhurun üçerine gidip de tuzlu Hayır Pilavı yedirmeyin. Bu seçimlerdeki hayır değil ha, davetlerdeki hayır pilavı. Kimse bunun altında bir şey aramasın. Bu günlük de bu kadar. Sürçü lisan ettik ise affola…
Ekleme Tarihi: 03 Mart 2017 - Cuma

CUMHURA HAYIR PİLAVI

Her işin veya işlevin kendine has bir politikası vardır.

Eğitim politikası.

Maliye politikası.

Kamu politikası.

İnsan kaynakları politikası.

Asker politikası.

Çiftçi politikası.

Ekonomi politikası. Ve dahi siz bunları çoğaltabilirsiniz. Sözlükte politika:

 Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyasa, siyaset.  Yöntem.  Bir amaca varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından ya da aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla işini yürütmesidir.

Ekonomi dilinde ise politika;

Bir hükümet, şirket, kurum veya kişinin görüş, felsefe, amaç ve tutumunun belirli şekilde ifadesi, bu görüş, felsefe veya amaç doğrultusunda bir hareket planı uygulamasıdır.

Politika toplumsal yaşamın her alanına uzanır. Bir toplumun ekonomik temel yapısından zorunlu olarak belirli bir sınıf yapısı çıkar ve giderek bu sınıf yapısından sınıfların ve partilerin bir devlet içindeki politik çıkarları ve ilişkileri -iç politika-, ya da diğer devletlerle ilişkileri -dış politika- doğar.

Bu kadar politikaların içerisinde biz ufaktan kendi politikamıza bakalım. Fındık politikası. On altı yıldır şu fındığa bir türlü çözüm üretemedik, üretemediler. 2000 yılının haziran ayında çıkarılan kooperatifler yasasıyla özerk duruma düşen Tarım Satış Kooperatifleri de bir türlü bu işe el atamadı.

Kimi öteye atıyor, kimisi beriye atıyor. İktidar bir şeyler söylüyor, muhalefet başka bir şey söylüyor. Eğer devlete fındık aldıracaksa iktidar ve muhalefet, bunu nasıl ki kanunla devre dışı bıraktılar ise, kanunla herhangi bir kurumu devreye sokarsınız olur biter.

İktidar buna cesaret edemiyorsa, peki muhalefet bir araya gelsin kanun teklifi sunsun meclise eğer iktidar kabul etmezse, biz teklif sunduk kabul etmediler der ve puan toplar öyle değil mi?

Arkadaş hiçbir kuruma kanunsuz tarım ürünü aldıramazsınız. TMO geçici olarak üç sene yasa ile aldı. Bunu geçici olan yasayı sürekli hale getirtmek biraz da muhalefetin işi değil mi. Olmadı kanun teklifi sun. Ama diğer tarım ürünleri olan on yedi Kooperatiften on altısı da ister diye kimse bu işe evet demiyor, diyemiyor. Peki, bizleri kimler yönetiyor. Halk olarak değil, ekonomi olarak bizleri veya dünyayı kimler yönetiyor.

Amerika’daki Hans’ın hayır, olmaz demesiyle bizim Hasan hiçbir işlem yapamıyor. Bir türlü bağımsız olamadık. Bu kafayla giderse de yine olamayız. Bizler bir Cumhurbaşkanının bir başbakana kitapçık fırlatmasıyla ekonominin ne hallere geldiğini biliyoruz.  1999 yılı depremi olmasaydı hazine memura maaş veremeyecek durumdaydı. Geçmişi şöyle bir irdeleyin veya Hazine Müsteşarlığının internet sitesinden o yılların maliye politikasını bir araştırın, yıllık toplanan vergi ödediğimiz yıllık faizi karşılayamıyordu. Bu da maliye politikası.

Şair ne diyor:

Baklavadan öne geçti sucuklar.

Babasına akıl verir çocuklar.

Yumurtadan yeni çıkmış cücükler,

Horoz oldum diye cik cik ötüyor…

İşte biz yıllar sonra bu hale geldik. Bir türlü söz anlatamıyoruz kendi çocuklarımıza, çevremize kendi halkımıza. Herkes birbirinden daha çok biliyor. Herkes ben biliyorum diyor. Hiç kimse “ben bir şey bilmediğimi çok iyi biliyorum” diyemiyor, demiyor.

Namazda yan yana saf tutan kişiler çıkmış dışarıya “Müminler kardeştir” düsturunu unutmuşçasına, az önce namazda söz Allaha verdikleri halde beraber namaz kıldığı kişiyi İngiliz uşağı, Amerikan çocuğu veya vatan haini diye lanse edebiliyor, küçümseyebiliyor.

Hani kardeşlik,. Hani birlik ve beraberlik. Bize elin politikaları lazım değil, bize kendi politikamız lazım dostlar. Yarın utanacağımız hiçbir sözü komşumuza veya arkadaşımıza söylemeyelim. Sonra yüzünüz kızarır eğer varsa….

Kenedi kardeşine güvenmeyen, kendi evladına güvenmeyen, hatta kendi baba ve anasına güvenmeyen bir topluluk olduk. Kendi komşumuza ve kendi halkımıza bile güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. Demokratik toplumlarda çoğunluğun dediği olur değil mi? Hani nerde o çoğunluğun dediği? O çoğunluk dediğin bundan on sene kadar önce bir sanatçının dediği gibi “köylü çobanın oyu İle benim oyum bir mi” diyordu ya, o devirler geçti kardeşler.

Atın ayağındaki bir çivinin bile ata ve atın sahibine faydası vardır. En uzak köyde duran çobanın bile o çivi kadar ve ondan daha da fazla değeri vardır. Hiç bunu yabana atmayın. O çivi değerindeki kişiyi de beş senede bir hatırlamayın. Hiç değilse senede bir hal hatır sorun. Sizin ekmeğinize veya suyunuza muhtaç değil o. Sadece beni de bu toplumda adam yerine koyanlar varmış desinler.

Sevgili dostlar, onun için sakın ha ne düşüncenizi ne de yapacağınızı işinizi kimseye ipotek vermeyin. Vicdanınızın sesiyle hareket edin. Bunu benim söylediğim için doğru olarak da algılamayın. Belki de hatalı olabilir. Benim doğru bildiğim sence hatalı olabilir. Senin doğru bildiğin bence de hatalı olabilir.

Sadece akli selim ile düşünün ve karar verin yapacağınız işlere. Başkalarını boş verin. Onlar ne yaparsa yapsın, önemli olana senin kendi düşüncendir.

Doğru bellediğin yolda yalnız gideceksiniz bunu unutmayın. Başkası istiyor diye de Cumhurun üçerine gidip de tuzlu Hayır Pilavı yedirmeyin. Bu seçimlerdeki hayır değil ha, davetlerdeki hayır pilavı.

Kimse bunun altında bir şey aramasın.

Bu günlük de bu kadar.

Sürçü lisan ettik ise affola…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.