Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

DOSTLUKLAR AMELİYATLA DAHA DA PEKİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

            Değerli dostlar, genellikle tüm yazılarım dostlukların pekiştirilmesi, sevgi ve huzurlu yaşam ile ilgilidir.             Gönül, içinde sevgi barındıran kalptir değil mi? Bir kalbin içerisine sevgi girmemiş ise o kalp kan solumaktadır, o kalp devamlı kan görmektedir.             Hepimizin kalbinde mutlaka ve mutlaka herhangi bir şeye karşı bir sevgi vardır. Peki o sevgi kalbi öldüren mi yoksa dirilten mi? Bunu çok iyi tespit etmek gerekir.             Bir hadisi kutside Allah; Beni, yarattığım alemler alamadı, ancak mümin kulumun kalbi beni aldı. Buyurmaktadır. Dostlar eğer kalbimize dünya sevgisi, mal mülk sevisi girmiş ise, maalesef o kalbe Alleh misafir olarak gelmez. O kalp de gönül adını almaz.             Sizlere çok mükemmel bir sevgi örneği anlatayım, elki biraz sıkıcı gibi gelecek ama sonunda çok hoşunuza gideceğine eminim.  Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.             Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına: -Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun? Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı. -Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..." Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti: -Bizim bir sedef çiçeği vardı çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım... Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiç birşey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim." Hakim yaşlı adama dönerek; -Diyeceğin bir şey var mi, baba? dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hâkime yöneldi. Tane tane konuştu:  -Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: -Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki... dedi adam. O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle devam etti... -Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım... Sesimi çıkartamadım...             O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu...             Bu sevgiyi ameliyatla alamazsınız. Bu sevgiyi hiçbir hastane veya fakülte operasyonu ile elde edemezsiniz. Sevgide cömert ama, sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım... Ürküyor muyuz? Korkuyor muyuz? Yüce aşkı tatmadan dünyayı terk etme dehşeti içine hiç kapılıyor muyuz? İçimize kor bir ateş düşmüyor mu? Eğer böyle bir korkumuz yoksa, iman yönünden pek çok zayıfız demektir. İbadetin bile zengini ve fakiri var oldu şu dünyamızda. Adam hacca gidecek, beş yıldızlı otel ayarında ev arıyor ve bulmak için onca zahmet çekiyor, gerekirse torpile bile başvuruyor. Ey hacı, sen hacca gidiyorsun, farz olan, Allah”ın rızasına nail olmak için hacca gidiyorsun, tatil yapmaya değil. Eğer bir kalp, hacda da sevgi ve gönüle çevrilemiyorsa, yazık, hem de çok yazık. Gönül nedir biliyor musunuz? Sevdiğiniz her şeyi, canlı veya cansız Mutlak Sevgilinin bir yansıması diye sevmektir. Mecnun gibi beşeri sevgiden hakiki sevgiye ulaşan kalbe gönül diyoruz biz. Tüm dostluklarımızı ve arkadaşlıklarımızı, öyle bir ameliyat etmeliyiz veya ettirmeliyiz ki, daha da perçinleşip hiçbir zaman ayrılmasın ve yok olmasınlar. Doktora gittiğimiz kadar gönül doktoruna da gitmeyi ihmal etmeyelim. Belki gönül ameliyatı çok faydalı olacaktır…..
Ekleme Tarihi: 03 Eylül 2015 - Perşembe

DOSTLUKLAR AMELİYATLA DAHA DA PEKİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

            Değerli dostlar, genellikle tüm yazılarım dostlukların pekiştirilmesi, sevgi ve huzurlu yaşam ile ilgilidir.

            Gönül, içinde sevgi barındıran kalptir değil mi? Bir kalbin içerisine sevgi girmemiş ise o kalp kan solumaktadır, o kalp devamlı kan görmektedir.

            Hepimizin kalbinde mutlaka ve mutlaka herhangi bir şeye karşı bir sevgi vardır. Peki o sevgi kalbi öldüren mi yoksa dirilten mi? Bunu çok iyi tespit etmek gerekir.

            Bir hadisi kutside Allah; Beni, yarattığım alemler alamadı, ancak mümin kulumun kalbi beni aldı. Buyurmaktadır.

Dostlar eğer kalbimize dünya sevgisi, mal mülk sevisi girmiş ise, maalesef o kalbe Alleh misafir olarak gelmez. O kalp de gönül adını almaz.

            Sizlere çok mükemmel bir sevgi örneği anlatayım, elki biraz sıkıcı gibi gelecek ama sonunda çok hoşunuza gideceğine eminim. 

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.

            Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:

-Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun? Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.

-Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..." Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda...

Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:

-Bizim bir sedef çiçeği vardı çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım... Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiç birşey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim." Hakim yaşlı adama dönerek;

-Diyeceğin bir şey var mi, baba? dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hâkime yöneldi. Tane tane konuştu:

 -Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona:

-Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki... dedi adam.

O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle devam etti...

-Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım... Sesimi çıkartamadım...

            O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu...

            Bu sevgiyi ameliyatla alamazsınız.

Bu sevgiyi hiçbir hastane veya fakülte operasyonu ile elde edemezsiniz.

Sevgide cömert ama, sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım...

Ürküyor muyuz?

Korkuyor muyuz?

Yüce aşkı tatmadan dünyayı terk etme dehşeti içine hiç kapılıyor muyuz? İçimize kor bir ateş düşmüyor mu?

Eğer böyle bir korkumuz yoksa, iman yönünden pek çok zayıfız demektir.

İbadetin bile zengini ve fakiri var oldu şu dünyamızda.

Adam hacca gidecek, beş yıldızlı otel ayarında ev arıyor ve bulmak için onca zahmet çekiyor, gerekirse torpile bile başvuruyor.

Ey hacı, sen hacca gidiyorsun, farz olan, Allah”ın rızasına nail olmak için hacca gidiyorsun, tatil yapmaya değil.

Eğer bir kalp, hacda da sevgi ve gönüle çevrilemiyorsa, yazık, hem de çok yazık.

Gönül nedir biliyor musunuz?

Sevdiğiniz her şeyi, canlı veya cansız Mutlak Sevgilinin bir yansıması diye sevmektir.

Mecnun gibi beşeri sevgiden hakiki sevgiye ulaşan kalbe gönül diyoruz biz.

Tüm dostluklarımızı ve arkadaşlıklarımızı, öyle bir ameliyat etmeliyiz veya ettirmeliyiz ki, daha da perçinleşip hiçbir zaman ayrılmasın ve yok olmasınlar.

Doktora gittiğimiz kadar gönül doktoruna da gitmeyi ihmal etmeyelim. Belki gönül ameliyatı çok faydalı olacaktır…..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.