İlk başta söyleyeyim; yarası olan gocunsun. Yalnız bu hikayeyi okuduktan sonra şöyle kafanızı iki elinizin arasına alın ve çok iyi düşünün. Ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız. Bu insanlar bizim (benim) için ne düşünüyor.
İran-Sâsâni hükümdarlarından Gesta-şeb'in isminde bir veziri vardı. İsminin bu şekilde olması, Gestaşeb'e, onun takva sahibi ve iyi bir insan olduğu zannını veriyordu. Bu sebeple Gesta-şeb, veziri hakkında söylenen ileri geri sözlere kulak vermez, onun yaptıklarını araştırmazdı. Bir gün Rast Ruşen, Gestaşeb'in yanına gelerek:
"Efendim, halkınız, adaletinizin çokluğu ve onlara az ceza verişimiz nedeniyle şımarmışlardır. Zira şöyle bir söz vardır: "Lider adalette ifrata kaçtığı zaman halk sapıtır." Hükümdarım! Fitne ve fesat kokusu her tarafı sarmıştır. Onları cezalandırmalı, caydırıcı tedbirler almalıyız. Salih ve şerefli insanları yanınıza almalı; bozguncuları ise uzaklaştırmalısınız."
Lider, kendinde bulunan kuvvetin, kudretin ve iktidarın Allah'tan (c.c) geldiğini bilirse, kendinden daha kuvvetli orduları dahi mağlup eder.
Vezirin bu anlattıklarından sonra Gestaşeb, halkının tüm işlerini ona teslim etti. Bu vezir, cezalandırılması gereken kişilerden rüşvet alıp onları serbest bırakmaya başladı. Öyle ki bu hal, halk zayıf düşene, devlet hazinesi tamamen boşalana kadar devam etti.
Bir gün devletin bu durumunu keşfeden düşmanlar âni bir baskın yapmaya hazırlandılar. Bunu fark eden Gestaşeb, hemen askerlerini savaşa hazırlamak için devlet hazinesine girdi; ama onun bomboş olduğunu gördü. Dalgın bir kafayla atına binerek çöllere doğru yola çıktı. Bir müddet yol aldıktan sonra uzakta bir koyun sürüsü gördü ve atını hemen oraya sürdü. Vardığında büyük bir çadır; etrafında uyuyan koyunlar ve ağaca asılmış bir köpek gördü. Çadıra yaklaşınca içeriden bir genç çıktı. Selamlaştıktan sonra genç, Gestaşeb'in geliş sebebinden sordu. Ona gereken bütün hürmet ve ikramı gösterdikten sonra Gestaşeb:
- Bana bu köpeğin asılma sebebini anlatır mısın? diye gence sordu; genç şunları anlattı:
- Efendim, bu köpek, benim kendisine güvendiğim, koyunlarıma sahip çıkan bir köpekti. Bu köpek bir gün dişi bir kurtla karşılaştı. Onunla gezmeye, onunla yemeye ve onunla uyumaya başladı. Bu kurt, bana fark ettirmeden her gün bir koyunumu boğarmış; takat köpeğim de hiç ses çıkarmazmış! Bir gün, işte bu meranın sahibi geldi ve benden otlağın kirasını istedi. Ben de ona hakkını vermek için koyunları saymaya başladım; fakat koyunlarımın sayısı eksik çıktı. O esnada köpeğimin arkadaşlık yaptığı kurdun koyunlarımdan birisini boğduğunu gördüm. Köpeğim ise hiç ses çıkarmıyor, öylece bekliyordu. Koyunlarımın neden eksik çıktığını işte o zaman anladım. Bu köpek haindir, emanetine sahip çıkmamıştır. Ben de onu yakalayıp astım.
Gestaşeb, duyduklarından ibret aldı; kendi kendine düşündü ve: "Halkımız da bizim korumakla görevli olduğumuz kimselerdir. Bizler de onların gerçek durumunu ; öğrenmek için durumu soruşturmalıyız" dedi ve hemen geri dönerek devlet hazinesinin sicil kayıtlarını kontrol etti. Bir de gördü ki, bütün giderler Rast Ruşen'in aracılığı ile onun yakınlarına yapılmış. Daha sonra Gestaşeb, şu meşhur sözleri söyledi:
"Kim, fesatçının ismine aldanıp da her dediğini yaparsa azıksız kalır. Azığa ihanet eden de cansız kalır." Sonra Gestaşeb vezirinin asılmasını emretti.
Ben aldanan değilim senin isminle,
Sen o isme takındın, rızkında yapmak için hile.
Kim rızkı için isimleri yaparsa tuzak;
Bir gün baş aşağı asılması değildir uzak!
Evet dostlar, ister en yüksek makam olan cumhurbaşkanı ol, ister en alt yönetici seçimle gelen muhtar ol. İster genel müdür veya bakan ol, ister en alt kademe şube müdürü ol, yardımcı olarak seçtiğiniz yönetici veya yönetici yardımcılarınızı öyle itina ile seçmelisiniz ki; sizleri daha da yüksek makamlara ve mevkilere yükseltsin.
Eğer seçemezseniz sizleri olduğunuz makamdan indirecek olanlar da yine o yardımcılarınızdır.
Dikkat edelim, hepimiz birer çobanız. Hepimiz idaremiz altındakilerden sorumluyuz. Yetmiş sekiz milyona hükmetmeye çalışan cumhurbaşkanı bir çobandır ve yetmiş sekiz milyon insandan sorumludur. Başbakan bir çobandır, yetmiş sekiz milyon insandan sorumludur.
Hane reisi erkek ev halkı üzerinde bir çobandır ve emeri altındaki eşi, kızı ve oğlundan sorumludur.
Evde kadın kocasının evi ve çocukları ve ev eşyaları üzerinde bir çobandır ve onlardan sorumludur.
Hizmetçi efendisinin malı üzerinde çobandır ve onlardan sorumludur.
Doktor hastasının çobanıdır ve hastasından sorumludur.
İmam ve müftü cemaatinin çobanıdır, cemaatinden sorumludur.
Devlet dairesinde herhangi bir müdür veya idareci birer çobandır ve emri altındaki memurlardan ve yaptıkları iş ve işlemlerden sorumludur.
Seçim zamanları hepimiz verdiğimiz oylardan sorumluyuz. Eğer oy verdiğimiz muhtar görevini hakkıyla yapmıyorsa ve onu sonraki seçimde yine muhtar yapıyor isek o verdiğimiz oydan sorumluyuz. Müslüman keler deliğinden iki defa geçemez.
Haberiniz olsun, hepimiz birer çobanız ve hepimiz güttüklerimizden sorumluyuz.
Hiç kimse kendine özür beyan edip de bu sorumluluktan kurtulamaz.
Sayın başkan, Çubukluya gönderdiğin kamyondan, zabıtanın kaldırım işgaline karşı kesmediği cezadan sorumlusun, bu sorumluluğu üzerinden atamazsın.
Ordu”dan köyüne giderken bozuk yolda arabasının altını vurup ta arıza yapan arabadan sorumlusun. Güler yüz, her akşam iftar yemekleri bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz, dünyada olmazsa mutlaka sorulacak bir yer vardır.
Esnafın düzenlemediği fiş ve faturadan maliyeci sorumludur. Vs. çevrenizdeki ve yanınızdakileri çok iyi kontrol edin.
Allah görevini hakkıyla yapan kişilerden eylesin bizleri.
Ramazanı şerifiniz hayırlı olsun, Allah sağlıcakla oruç tutmayı nasip eylesin.