Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

KİM SUÇLU

Dostlar, sizlere bu hafta farklı bir anekdot anlatacağım. Hani kıssadan hisse deriz ya, işte öyle kıssadan hisse alana ne mutlu. Vaktiyle Mısır’da Karakuşi adıyla anılan, astığı astık, kestiği kestik bir kadı varmış. Hırsızın birisi Kahire’nin en gözde apartmanlarından birine hırsızlık için girmiş, yükten hafif, pahadan ağır ne varsa toplayıp çuvalına koymuş ve tam evden çıkacakken kapının açıldığını fark etmiş ve hemen balkona koşmuş. Balkonda çivisi eksik çakılan bir tahtaya basınca en üst kattan aşağı düşmüş ve ayağı kırılmış.Hırsız başına toplanan ahaliye: - Beni Karakuşi Kadı’nın huzuruna götürün demiş. Ahali de hırsızı tuttuğu gibi Karakuşi Kadı’nın huzuruna çıkarmışlar. Hırsız: -Kadı Efendi, ben hırsızım, ekmeğimi hırsızlık yaparak kazanırım, ancak filan eve girdim, alacaklarımı aldım, tam evden çıkmak üzereydim ki ev sahibinin geldiğini fark edip, balkondan kaçmak istedim. Lakin bir tahtanın çivisi çakılmamış, ona bastım ve düştüm, ayağım kırıldı, ev sahibinden davacıyım der.Karakuşi Kadı:  -Tez şu ev sahibini bulun bana getirin der. Ev sahibi bulunur ve Karakuşi Kadı’nın huzuruna çıkarılır. Kadı sorar: -Be utanmaz arlanmaz adam, ev yaparsın, evine balkon yaparsın, çivisini eksik  çakarsın ve şu gariban da ona basarak yere düşer, ayağı kırılır. Sen de hiç utanma arlanma yok mudur der. Ev sahibi durumu anlar ve der ki: -Kadı efendi, evi ben yaptırdım, parasını ben verdim lakin balkonu yapan usta çiviyi eksik çakmıştır. Bunda benim kabahatim yok, kabahat yapan ustanındır. Karakuşi Kadı:                                         -Derhal o ustayı bulun ve bana getirin der. Gidip usta bulunur ve kadının  huzuruna getirirler. Kadı: -Be adam, balkon yaparsın, çivisini eksik çakarsın ve şu gariban da ona basarak yere  düşer ayağı kırılır, işini tam yapmazsın. Sen de hiç utanma arlanma yok mudur der. Durumu anlayan usta: -Efendim doğrudur, lakin ben balkonu yaparken karşımda güzel mi güzel, şık giyinikli, boylu poslu bir kadın gördüm. Gözüm ona kaydı, ona bakarken çiviyi eksik çakmışım, benim kabahatim yok, kabahat o kadındadır. Kadı emir verir: -Derhal o kadını bulun bana getirin. Gider kadını bulur getirirler kadının  huzuruna. Kadı: -Be hey utanmaz arlanmaz kadın. Böyle şık elbiseleri giyer, güzel kokuları sürünür, çıkar çarşı Pazar gezersin. Usta sana bakarken balkondaki tahtaların çivisini eksik çakar ve şu gariban da o tahtalara basarak aşağı düşer ve ayağı kırılır. Yazık değil midir şu garibana, sen de utanma arlanma yok mudur der. Kadın: -Kadı Efendi, güzellik Allah vergisi onda benim bir kusurum yok. Üzerimdeki elbiselere gelince kumaşı verdim falan terzi çok güzel dikmiş, ben de haklı olarak giyinip çıktım. Suç terzinindir der. Kadı: -Derhal o terziyi bulun getirin der. Emir üzerine terzi bulunur ve huzura getirilir. Kadı aynı şekilde terziye, be hey zındık, böyle allı yeşilli, güzel görünümlü elbiseleri dikersin, bu kadın giyer ve dışarı çıkar. Balkonda çalışan usta ona bakarken tahtaların çivisini eksik çakar, şu garibanda ona basarak düşer ve ayağı kırılır. Sende hiç utanma arlanma yok mudur der. Der de terzinin dili tutulur cevap veremez. Bu arada Kadı: -Asın bu terziyi der. Darağacı kurulur, ilmek terzinin boynuna geçirilir lakin adam uzun boyludur, darağacı alçaktır, adamın ayakları yere değdiği için idam edilemez. Durum Karakuşi kadıya iletilir. Karakuşi Kadı meşhur hükmünü verir: -Hüküm cezasız mı kalacak? Bulun kısa boylu bir terzi onu asın. Kısa boylu bir terzi bulunur. Karakuşi Kadı’nın huzurunda idam sehpasına çıkarılır, ilmek  boynuna geçirilir. Son sözün nedir diye sorulur. Terzi Karakuşi kadıya dönerek şöyle der: -Kadı efendi bu hırsızın hiç mi suçu yok. Elhamdülillah Müslüman’ım diyoruz, amma Müslüman’a  yakışmayan her türlü hal, hareket, gıybet, iftira ve dünya malına tamah etmek vs. hepsi bizlerde. Müslüman’ım diyoruz, yalan konuşuyoruz. Hem de karşındakinin gözünün içine baka baka. Vatandaş diyor ki: Bana kesinlikle yalan konuşturamazsın. İşte sana konuşmaya başlar başlamaz yalan.              Müslüman’ım diyoruz, mümin kardeşimize iftira attığımızın farkında değiliz.             Müslüman’ım diyoruz, hiçbir zaman kendimizi gıybetten kurtaramıyoruz.             Müslüman’ız diyoruz, Müslüman kardeşimizin gizli kusur, ayıp ve günahlarını araştırıyoruz. Özel hayatına gizli kameralar, böcekler, mikrofonlar yerleştiriyoruz. Kişisel telefonlarını dinliyoruz.  Müslüman’ım diyoruz, kibir bizde, gurur bizde, kenedini beğenmişlik bizde. Diğerlerinden fazla araban veya evin var ise varlık delisi ve şöhret budalalığı bizde. Müslüman’ım diyoruz, haram helal ver Allah, yiyemesem al Allah diyoruz. Rızkımıza haram katıyoruz. Bırakalım haramdan kaçınmayı, şüpheli her şeyden kaçınmamız gerekir. Müslüman sözünde doğru, işinde doğru olmak zorundadır. Müslüman’ın düşmanı bile bu adam doğrudur, kendisine her zaman güvenilir demelidir. Müslüman’ız amma, her türlü soytarılık, hokkabazlık, şaklabanlık ve üç kağıtçılık bizlerde. Bu tür hareketleri kesinlikle yapmayacağız. Müslüman’ız elhamdülillah diyorsak, yağcılık, dalkavukluk, şakşakçılık yapmayacağız. Futbol takımı, parti, tarikat, cemaat ve meşrep holiganlığı yapmayacaksınız. Ey kardeşler, edebiyatı yapmayı bırakalım, lafta değil, hal de Müslüman olalım. Müslüman’ız amma, her türlü israf bizde, fakat malın zekatını ve öşrünü vermemek de bizlerde. Müslüman, Müslüman kardeşlerin aç iken, ezilirken, sürünürken, ağlarken ve sefil haldeyken sen karnın tok, sırtın pek, keyif içinde yaşayamazsın. Merhum Mehmet Akif: Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz/ Öyle bir buhrana sapmıştır ki zira haliniz/. Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme/ Davranın zira gülünç olduk aleme/ bekleşirken gökte yüz binlerce ervah intikam/ yerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram/ kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur/ yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur… El alemin diline düştük, rezil oluyoruz dünyaya. Gayrimüslimler bile bunlar nasıl Müslüman diye bizlerle alay ediyorlar. Hiç düşündünüz mü, Türkiye acaba Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilir mi? Karakuşi olsa idi bizlerin yukarıdaki hallerimize ne karar verirdi acaba. Kimi suçlu ilan ederdi? Bu kadar zillet içindeyiz ama suçu dine, dindarlara atıyoruz, peki biz bu geri kalmışlığın neresindeyiz? 
Ekleme Tarihi: 10 Şubat 2015 - Salı

KİM SUÇLU

Dostlar, sizlere bu hafta farklı bir anekdot anlatacağım. Hani kıssadan hisse deriz ya, işte öyle kıssadan hisse alana ne mutlu.

Vaktiyle Mısır’da Karakuşi adıyla anılan, astığı astık, kestiği kestik bir kadı varmış.

Hırsızın birisi Kahire’nin en gözde apartmanlarından birine hırsızlık için girmiş, yükten hafif, pahadan ağır ne varsa toplayıp çuvalına koymuş ve tam evden çıkacakken kapının açıldığını fark etmiş ve hemen balkona koşmuş.

Balkonda çivisi eksik çakılan bir tahtaya basınca en üst kattan aşağı düşmüş ve ayağı kırılmış.Hırsız başına toplanan ahaliye:

- Beni Karakuşi Kadı’nın huzuruna götürün demiş. Ahali de hırsızı tuttuğu gibi Karakuşi Kadı’nın huzuruna çıkarmışlar. Hırsız:

-Kadı Efendi, ben hırsızım, ekmeğimi hırsızlık yaparak kazanırım, ancak filan eve girdim, alacaklarımı aldım, tam evden çıkmak üzereydim ki ev sahibinin geldiğini fark edip, balkondan kaçmak istedim. Lakin bir tahtanın çivisi çakılmamış, ona bastım ve düştüm, ayağım kırıldı, ev sahibinden davacıyım der.Karakuşi Kadı:

 -Tez şu ev sahibini bulun bana getirin der. Ev sahibi bulunur ve Karakuşi Kadı’nın huzuruna çıkarılır. Kadı sorar:

-Be utanmaz arlanmaz adam, ev yaparsın, evine balkon yaparsın, çivisini eksik 
çakarsın ve şu gariban da ona basarak yere düşer, ayağı kırılır. Sen de hiç utanma arlanma yok mudur der. Ev sahibi durumu anlar ve der ki:

-Kadı efendi, evi ben yaptırdım, parasını ben verdim lakin balkonu yapan usta çiviyi eksik çakmıştır. Bunda benim kabahatim yok, kabahat yapan ustanındır. Karakuşi Kadı:                             
           -Derhal o ustayı bulun ve bana getirin der. Gidip usta bulunur ve kadının 
huzuruna getirirler. Kadı:

-Be adam, balkon yaparsın, çivisini eksik çakarsın ve şu gariban da ona basarak yere 
düşer ayağı kırılır, işini tam yapmazsın. Sen de hiç utanma arlanma yok mudur der.
Durumu anlayan usta:

-Efendim doğrudur, lakin ben balkonu yaparken karşımda güzel mi güzel, şık giyinikli, boylu poslu bir kadın gördüm. Gözüm ona kaydı, ona bakarken çiviyi eksik çakmışım, benim kabahatim yok, kabahat o kadındadır. Kadı emir verir:

-Derhal o kadını bulun bana getirin. Gider kadını bulur getirirler kadının 
huzuruna. Kadı:

-Be hey utanmaz arlanmaz kadın. Böyle şık elbiseleri giyer, güzel kokuları sürünür, çıkar çarşı Pazar gezersin. Usta sana bakarken balkondaki tahtaların çivisini eksik çakar ve şu gariban da o tahtalara basarak aşağı düşer ve ayağı kırılır. Yazık değil midir şu garibana, sen de utanma arlanma yok mudur der. Kadın:

-Kadı Efendi, güzellik Allah vergisi onda benim bir kusurum yok. Üzerimdeki elbiselere gelince kumaşı verdim falan terzi çok güzel dikmiş, ben de haklı olarak giyinip çıktım. Suç terzinindir der. Kadı:

-Derhal o terziyi bulun getirin der. Emir üzerine terzi bulunur ve huzura getirilir. Kadı aynı şekilde terziye, be hey zındık, böyle allı yeşilli, güzel görünümlü elbiseleri dikersin, bu kadın giyer ve dışarı çıkar. Balkonda çalışan usta ona bakarken tahtaların çivisini eksik çakar, şu garibanda ona basarak düşer ve ayağı kırılır. Sende hiç utanma arlanma yok mudur der. Der de terzinin dili tutulur cevap veremez. Bu arada Kadı:

-Asın bu terziyi der.

Darağacı kurulur, ilmek terzinin boynuna geçirilir lakin adam uzun boyludur, darağacı alçaktır, adamın ayakları yere değdiği için idam edilemez. Durum Karakuşi kadıya iletilir. Karakuşi Kadı meşhur hükmünü verir:

-Hüküm cezasız mı kalacak? Bulun kısa boylu bir terzi onu asın.
Kısa boylu bir terzi bulunur. Karakuşi Kadı’nın huzurunda idam sehpasına çıkarılır, ilmek 
boynuna geçirilir. Son sözün nedir diye sorulur. Terzi Karakuşi kadıya dönerek şöyle der:

-Kadı efendi bu hırsızın hiç mi suçu yok.

Elhamdülillah Müslüman’ım diyoruz, amma Müslüman’a  yakışmayan her türlü hal, hareket, gıybet, iftira ve dünya malına tamah etmek vs. hepsi bizlerde.

Müslüman’ım diyoruz, yalan konuşuyoruz. Hem de karşındakinin gözünün içine baka baka. Vatandaş diyor ki: Bana kesinlikle yalan konuşturamazsın. İşte sana konuşmaya başlar başlamaz yalan. 

            Müslüman’ım diyoruz, mümin kardeşimize iftira attığımızın farkında değiliz.

            Müslüman’ım diyoruz, hiçbir zaman kendimizi gıybetten kurtaramıyoruz.

            Müslüman’ız diyoruz, Müslüman kardeşimizin gizli kusur, ayıp ve günahlarını araştırıyoruz. Özel hayatına gizli kameralar, böcekler, mikrofonlar yerleştiriyoruz. Kişisel telefonlarını dinliyoruz. 

Müslüman’ım diyoruz, kibir bizde, gurur bizde, kenedini beğenmişlik bizde. Diğerlerinden fazla araban veya evin var ise varlık delisi ve şöhret budalalığı bizde.

Müslüman’ım diyoruz, haram helal ver Allah, yiyemesem al Allah diyoruz. Rızkımıza haram katıyoruz. Bırakalım haramdan kaçınmayı, şüpheli her şeyden kaçınmamız gerekir.

Müslüman sözünde doğru, işinde doğru olmak zorundadır. Müslüman’ın düşmanı bile bu adam doğrudur, kendisine her zaman güvenilir demelidir.

Müslüman’ız amma, her türlü soytarılık, hokkabazlık, şaklabanlık ve üç kağıtçılık bizlerde. Bu tür hareketleri kesinlikle yapmayacağız.

Müslüman’ız elhamdülillah diyorsak, yağcılık, dalkavukluk, şakşakçılık yapmayacağız. Futbol takımı, parti, tarikat, cemaat ve meşrep holiganlığı yapmayacaksınız.

Ey kardeşler, edebiyatı yapmayı bırakalım, lafta değil, hal de Müslüman olalım.

Müslüman’ız amma, her türlü israf bizde, fakat malın zekatını ve öşrünü vermemek de bizlerde.

Müslüman, Müslüman kardeşlerin aç iken, ezilirken, sürünürken, ağlarken ve sefil haldeyken sen karnın tok, sırtın pek, keyif içinde yaşayamazsın.

Merhum Mehmet Akif:

Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz/ Öyle bir buhrana sapmıştır ki zira haliniz/. Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme/ Davranın zira gülünç olduk aleme/ bekleşirken gökte yüz binlerce ervah intikam/ yerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram/ kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur/ yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur… El alemin diline düştük, rezil oluyoruz dünyaya.

Gayrimüslimler bile bunlar nasıl Müslüman diye bizlerle alay ediyorlar.

Hiç düşündünüz mü, Türkiye acaba Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilir mi?

Karakuşi olsa idi bizlerin yukarıdaki hallerimize ne karar verirdi acaba. Kimi suçlu ilan ederdi?

Bu kadar zillet içindeyiz ama suçu dine, dindarlara atıyoruz, peki biz bu geri kalmışlığın neresindeyiz? 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.