Tarihimizde Amin Alayı diye, ben diyeyim uygulama, siz deyin bir töre, belki de yapılması gereken işlerin başında ilk önce gelen. Ben Amin Alayı üzerinde durmayacağım, sizler amin alayının nasıl yapıldığını tarih kitaplarından okuyabilirsiniz. Çanakkale zaferinin 100 yıl dönümünde Çanakkale ile ilgili farklı bir konu işlemek istiyorum.
Her sene 18 Mart Çanakkale şehitler günü programlarını izlerken aklımıza Şairimizin:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı. / Düşün altında binlerce kefensiz yatanı. /
Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı ./ Verme Dünyaları alsan da bu cennet vatanı..
Mısralarında ifadesini bulan bir şuur ve bilinçten uzak bir vaziyette, insanların o programları izlediklerini, oralarda gezenlerin içerisinde hatta şehitliklere aşk sloganı yazacak kadar meselenin özünden habersiz izlediğimizi ve oraları gezdiklerine şahitlik etmişsinizdir.
Hani merhum Turgut Özal, Milli Değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan Japonların Batıya meydan okuyan ilerleyişleri karşısında 1980 li yıllarda Japon Eğitim Sistemine ilgi duyar. Bu sebeple inceleme ve araştırma yapmak üzere Japon Pedagog heyeti Türkiye’ye gelir. Alanında uzman heyet, ülkemizin değişik yerlerinde incele ve araştırma yaptıktan sonra, zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi DİNÇERLER ile birlikte başbakanın huzuruna çıkarlar.derler ki, (enteresandır.)
-Sizin gençlerinizde Milli Şuur yok.
Biraz şaşkınlık geçiren bizim yetkililer:
-Nasıl yani..? diyerek şu soru sorulur:
-Peki siz Japonlar, gençlerinize milli şuur verme adına ne yaparsınız? Hangi programı nasıl uygularsınız?
Bunun üzerine Japonlar ilginç, ilginç olduğu kadar da bizim açımızdan acı acı düşündürücü olan şu cevabı verirler:
-Biz, sizden aldığımız ÂMİN ALAYI (Osmanlılarda çocuğun 4 yıl 4 ay 4 gün olunca Amin Alayı denen törenle eğitime başlatılırdı. Anlaşılan Japonlar bunu alarak kendilerine uyarlamışlar) ile eğitime giriş yaparız. Ve ilk eğitime şok testler uygulayarak başlarız.
Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki:
Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız.
Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki’ye götürüp gezdiririz.
II. Dünya savaşında atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri biz, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Bunları çeşitli bilgiler vererek onlara gezdirir ve gösteririz. Atom bombasıyla hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkat ve hayretle seyrederler. Bu gördükleri şeyler onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki:
Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi bombalar, yatar, yıkar ve yaşanmaz bir hale getirirler. Amma çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir, milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin..
Bu ikinci şokla çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atmış olurlar. Böylece de MİLLİ BİR ŞUUR kazanırlar.
Tam bu sırada orada bulunan Türk Yetkililerinden biri:
-İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki’miz yok ki. Der.
Bunun üzerine Japonlar ne der biliyor musunuz?:
-Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili ve tesirli tarihi bölgeleriniz var. I. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metre kareye altı bin merminin düştüğü Çanakkale zaferinin kazanıldığı bu bölge; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile..
Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı ve üstün teknolojiye rağmen, Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar.
İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli şuur kazanmalarına yetecek mahiyettedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale’ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk Genci Çanakkale savaşlarının olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki:
- Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlar yine Çanakkale’ye gelirler, ülkenizi işgal eder ve öz yurdunuzda hür yaşamayı size çok görürler. Amma çalışırsanız, birlik ve dirlik içinde olursanız, teknolojiyi yakalarsınız. Ülkenizi kalkındırır ve müreffeh bir hale getirirsiniz.
Japonların verdikleri bu ibretli ve acı ders, bizim için çok manidardır. Bu tablo bize maalesef yen içinde kolumuzu kaybetmişiz de haberimiz yok dedirtmektedir ve kafalara dank eden düşündürücü manzaramızı sergilemektedir.
Geçmişinden ders almayan ve geçmişini bilmeyen hiçbir toplum geleciğinden emin olamaz. Onun için çocuklarımıza ve gençliğimize mutlaka tarihimizi çok iyi öğretmemiz gerekir. Allah aşkına, hangimizin çocuğu Çanakkale’yi biliyor?... Çanakkale geçiliyor mu? Eğer bu düşünce ile böyle giderse…Amin Alayını öğretelim çocuklarımıza…..
Yoksa geçilmeyen Çanakkale çoktan geçilmiş olur da bizlerin ruhu bile duymaz.
…”Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... / “O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, / Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, / Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.