Vaktiyle, on sekiz çocuklu bir aile yaşarmış. Bu ailenin babası, bir maden ocağında çalışarak geçimlerini sağlarmış. On sekiz çocuğun içinden, ikisinin resme karşı büyük yeteneği varmış. Ancak, ailenin iki çocuğunu da resim okuluna göndermeleri imkânsızmış. Çünkü, kazandıkları parayla karınlarını zor doyuruyorlarmış.
İki kardeş, düşünmüş taşınmış. Sonunda kendi aralarında kura çekmeye karar vermişler. Kurada kim çıkarsa resim okuluna o gidecek, diğeri ise çalışarak kardeşini okutacak. Kurada ismi çıkan çocuk resim okuluna gitmiş. Diğeri ise maden ocağında çalışmaya…
Aradan yıllar geçmiş. Madende çalışan çocuk, para göndererek kardeşini okutmuş. Kardeşi büyük bir azimle çalışıp resim okulunu birincilikle bitirmiş. Okulun son gününde ailesini, diploma törenine çağırmış.
Kendini okutan kardeşine büyük bir sevgiyle sarılıp; “Ben ressam diplomamı aldım” demiş. “Şimdi sıra sende. Artık ben madende çalışacağım, sen okuyacaksın.”
Kardeşi hüzünle gülümsemiş. Ellerini göstererek; “Sevgili kardeşim! Madende çalışırken parmaklarım zarar gördü, ellerim nasır bağladı. Benim artık kalem tutacak halim kalmadı” demiş.
Gözleri yaş dolan genç ressam, kalemini ve boyalarını alıp kardeşinin ellerini çizmiş. İşte o ellerin çizilmiş olduğu tablo, dünyanın en başarılı tablolarından biri olmuş. Hala ünlü bir müzede sergileniyor.
15. yüzyılda yaşayan ünlü Ressam Albrecht Durer’in yaşam hikâyesinden üsluplandırılmıştır.
Bu zamanda kimsenin böyle bir fedakârlığı yapabileceğini sanmıyorum. Takdire şayan, müthiş bir davranış. Öpülesi nasırlı eller için Albert Durer fırça darbelerini öyle içten sürmüş ki, başarısı dünyaya yayılmış.
Aile içinde kimilerinin yükü ağır olur, kimisi oldukça sorumlu, kimisi toparlayıcı, kimisi de tam tersi; sorumsuz, hazırcı, yıkıcı, dağıtıcı… Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip köşesine çekilir, elini eteğini alır, aile olmanın bilincinden kaçmayı tercih eder. Anne babasının, kardeşlerinin derdinden, sevincinden bi haberdir. Allah hepimizi hayırlı insanlarla karşılaştırsın. Bencil olmayan, birlik ve beraberliğin kıymetini bilen, dinimizin ve ahlâki değerlerimizin yükümlülüğünden kaçmak yerine, onları uygulamayı tercih eden bir aile nasip etsin.