Hani bir türkü vardır yolla ilgili;
Giden gelir yetti sevdiği ağlar /Eller karlı dağlar kalır arada
Bir yoldur ki kimse ermez murada / Bilmez bir can bekler onu burada
Yine bir şiir var bilirsiniz, ilk okuldan beri hoşuma gider;
Orda bir köy var, uzakta,/ O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da / O köy bizim köyümüzdür.
Maalasef gitmek için çok zorlanıyoruz!!!Bu şiirin son dörtlüğü ise şöyledir;
Orda bir yol var, uzakta, / O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da / O yol bizim yolumuzdur. Zorlanarak gittiğimiz yollar…
Hafta sonları herkes gibi köyüme gidiyorum. Arabayı üçüncü videse atmak mümkün değil. Yollar sanki hani deriz ya; patates tarlası gibi diye, tıpkı aynısı. Tabii bir de havalar yağmurlu gidince, yollar tamamen çukurlaşmış.
Yollarda istiap haddinden fazla yük taşıyan kamyonları neden çalıştırlar bilemiyorum. Bizim altyapımız bu kadar ağırlığa dayanamayacağını herkes biliyor, ama kimse dur demiyor, diyemiyor.
Zannediyorum yollarımızın silinmesi veya aylık bakımı için ya seçim olması ya da o yöreden üst düzey veya zengin birinin Allah gecinden versin ölmesi mi gerekir? Kimse ölmesin amma bizim yollarımız da onarılsın artık. Ben de şöyle söylüyorum;
Orda bir yol var yakında / O yol bizim yolumuzdur.
Gidemezsek de gelemezsek de / O yol bizim yolumuzdur.
Hani devamlı söyleriz; Medeniyet Yoldan Gelir. Diye. İşte bunun için biraz da yollarımızı irdeleyelim.
Şikayet babında söylemiyorum, sadece canımız yandı, onun için dile getiriyorum. Çakıl ocağı çalışması, HES çalışması bizlere Ordu-Aydınlar-Güzelyurt –Durak-Güven-Koşaca yolunu zindan etti desem yerindedir.
Ne olacak bizim bu halimiz. Bir insan kendi köyüne gitmekten bu kadar aciz kalır mı? İnanın o kadar aciziz ki, kendi aracımızla gitmekten.
Peki, başkasının arabası araba değil mi? Diyeceksiniz bana. Bir söz vardır bilirsiniz; Dana yediği taşı bilir. Diye. O yolların sıkıntısını biz devamlı gidip gelenler biliyoruz. Üç- beş defa gidip gelin, aracınızı sanayiye alt bakıma götürmek zorunda kalıyorsunuz.
Dostlar bizler yağmur yağdığı zaman çamurdan köyümüze gidemiyoruz, aracımız çıkmıyor, Patinaj yapıyor. Yakın bir zamanda yapılacak diyor yetkililer ama yapılana kadar da bizlerin iflahı kesiliyor, ne yapalım, bekliyoruz inşallah daha güzel yapılır diye.
HES çalışması bitince köyün yolunu ilk başladıkları gibi asfalt yapacaklardı, söz verdiler deniliyordu, söz vermeseler bile kendilerinin bozdukları yolu vicdanen ve ahlaken yapmaları gerekmez mi? Hepsini devlete mi yükleyeceğiz. Bizler maalesef yazılı bir sözleşme veya taahhütname olmayınca hiç bir söze itibar etmiyoruz. Yalnız şunu iyi bilin ki, devletin dili yazıdır. Söz uçar yazı kalır.
Yazıktır, mal sahipleri üretime geçtiler, hala yollarımız yapılacak diye bekliyoruz. Bekleyeceğiz inşallah, Allah devlete ve millete zeval vermesin. Biz üç sene de bekleriz, beş sene de.
Böbreklerinizde taş var ise o yollardan gitmenizi tavsiye ediyorum. Taş düşürmeye iyi gelir.
Allah yetkililerimize kuvvet versin, bu kadar yükün altından nasıl kalkacaklar bilemiyorum. Yalnız, Avrupa gibi yapabileceğiniz yeri yıkın, en kısa zamanda yapın. Yıktığınız yer birkaç ay o şekilde kalırsa bizler de alışıyoruz bu çile çekme eziyetine.
Sizlere bir yol tarif edeyim gidin görün. Bu yol bir senedir aynı vaziyette. Durak- Güven mahallesi ayrımı ile sarpdere köprüsü arası üçyüz metre ben diyeyim var siz değin yoktur. Orası biraz de rampa yol, HES’in beton kamyonlara giderken her gidişte yarım mikap beton harcını yola bilerek veya bilmeyerek döküyorlar. Yol olmuş tamamen sulu harç. Aralık ayının ilk gününde yağmurlu bir havada, akşamüzeri bir kamyon yolda kaymış, yol kapalı. Öğrenci servisi yolun açılması için tam yarım saat yolda o soğukta çocukları bekletiyor. Yağmurlu havada o yoldan araç çıkamıyor. İlgililere duyurulur.
Kış mevsiminde köyümüzde cenaze olmasın diye dua ediyoruz. Araçların devamlı gelip gitmesinden sanki çamur deryası oluyor yollarımız. Şöyle tahayyül ediyorum; idarecilerimizin çoklarının taa evinin kapısına kadar belkide sıcak asfalt vardır veya kaplama yoldur. Ne olacak bizim halimiz….
Fırat kenarında bir kuzuyu kurt kapsa kuzunun hesabını Ömer’den sorar Allah; diyen bir ümmet olarak bu çocukların hesabını kime soracağız. Melet ırmağının kenarında mahsur kalan bir çocuğun hesabını bir gün Allah soracağını hiçbir zaman unutmayın.
Arabanızla siz oradan gittiğinizi düşünün ve sonucunu artık tahayyul edin. Allah yardımcımız olsun. Arabanın çamurluklarına dolan harç bir günde donuyor, yıkamayla da çıkmıyor.
Avrupalılaşamıyoruz. İstemiyorum ben Avrupalılaşmayı, ben Müslümanlaşmak istiyorum. İnsanın değerini ancak Allaha iman edenler anlar. Kendiniz bir şeyler yapayım derken başkalarına zulüm çektirirseniz, Allah sorar…
Daha iyi bir gelecek için, medeniyetin alt yapısı yollaar diyoruz…..