Kasabanın en zenginlerinden olan Murat ağa, kendisinin çok akıllı olduğu için servet sahibi olduğunu sanırmış.
Cumadan cumaya camiye gelirmiş. Caminin yakınında, etrafı sağlam taş duvarlarla çevrili, içinde çok çeşitli meyve ağaçları olan büyük bir bahçe içinde, üç katlı kocaman bir evi varmış.
Süslü ve pahalı elbiseler giyer, gururla dolaşırmış.
Nasreddin Hoca'nın cuma vaaz ve hutbelerini dinledikten sonra, vaaz işine gelmiyorsa;
-"Hoca, sen dünya işlerine karışma, din işi ayrı, dünya işi ayrı" der bilgiçlik taslarmış.
Bir gün Murat ağa'nın evinde yangın çıkmış. O sırada cemaat öğlen namazından çıkmaktaymış. Murat ağa camiye doğru koşup, Nasreddin Hoca'ya ve cemaate hitaben:
- "Aman Hocam yetişin! Evimden alevler çıkıyor. Şu yangını söndürelim" diye feryat eylemiş.
Hoca sakin ve aldırışsız bir sesle:
- "Bak komşu, Kırk yılda bir de olsa bugün senin sözünü dinleyelim. O yangın bizim asla karışmamamızı istediğin bir dünya işidir. Hem meraklanma. Ev birkaç saat içinde kül olur ve yangın da söner. Ahirette, ateşten bir evde sonsuz yaşamaktan korkmayan, senin gibi cesur, yiğit, zengin, akıllı bir adamın böyle ufak bir yangın için telâşı da ne demek olur!" demiş.
Evet dostlar, yangının büyüğü çevremizde, evimizde, ülkemizde, hatta İslam aleminde. Hiç düşünebiliyor muyuz?
Evlerimizdeki televizyonların ahlaksızca akıttığı affedersiniz, lağım kanallarıyla dolu. İzlemeyeyim diyeceksiniz, sözde dini yayın yapan bir kanaldır dediğiniz kanallar ahlaksızlık aşılıyor. Diğer kanalları söylemeye gerek yok zaten tam pislik akıyor evimizin içine. Bu küçük yangındır ben buna karışmam mı diyeceksiniz.
Çevremizde akrabamız ve komşularımız, bizim veya başkalarının sınırını geçmeler, eşine kızına laf atmalar, alkollü iken komşularını fazlaca rahatsız eden, komşunun çocuğu affedilmesi zor olan bir yaramazlık yaptığında, bunu bizlerinde gördüğünde bu küçük yangındır, hem bana değmeyen yılan bin yaşasın diye hiç tepki göstermeyecek miyiz? Veya düzeltmeye çalışmayacak mıyız?
Külüne dahi muhtaç olduğumuz komşularımızın haklarını ve hukuklarını hiç mi düşünmeyeceğiz?
O kadar korktum ki, Allah’ın komşuyu komşuya varis kılacağını zannettim diyen bir peygamberin ümmetiyiz. O halde komşumuzun zararı bizim zararımız değil mi yoksa?
Ülkemizi saran iç ve dış ateş çemberleri karşısında bana ne bu yetkililerin işi, yine bana değmeyen yılan bin yaşasın, veya her koyun kendi bacağından asılır, suçlu olan cezasını çeksin mi diyeceğiz?
Evet her koyun kendi bacağından asılır, amma, kokusu diğer insanları ve çevresini rahatsız eder.
Nice ağlayan analar, babalar var. Bu kardeşlerimizin acılarına ortak olmaz isek, inancımızda bir noksanlık vardır demektir.
Müslümanlar bir bina gibidir. Birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenip hiç ayrılmazlar. Nasıl ki, beton bir binanın birbirini salıvermemesi gibi.
Müslümanlar bir vücut gibiydi hani. Buna inanıyoruz ve inandığımız gibi yaşamaya çalışıyoruz. Ama en yakın Akkuş ilçemizdeki şehidimiz için k ben dahil kaç kişimiz gerçekten üzülüp, o cenazeye gidebildik.
O fakir ailenin o durumunu eğer yaşasaydı hiç kimse bilmeyecekti. Hani Fırat kenarında bir kuzuyu kurt kapsa hesabını Ömer’den sorulur inancımız nerede kaldı. İslam alemini unuttuk, biz daha kendi çevremizdeki olan bitenden haberimiz yok.
Böyle durulamayacak evleri olup, bir misafiri gelse oturtmaya yeri olmayan nice insanlar var uzağa gitmeyelim şu bizim köylerimizde.Hep insanlığımız gereği acırız Suriye’den göçmen gelenlere. Bizim insanlarımız göçmenlerden de daha fena yaşantısı var amma, kesinlikle devletine karşı asi duruma düşerim diye derdini kimseyle paylaşmıyor.
Nice insan bilirsiniz devletin kapısına gıda yardımına gelmeye utanan. Ben küçük yangınlara karışmam mı diyelim.
İslam alemi ateş çemberi içerisinde. Yemen’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de vs. tüm dünya yüzündeki İslam coğrafyasında o kadar zulüm ve işkence yapılırken, sadece içimiz sızlıyor.
Hani bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltin, bu devletin işidir. Elinizle düzeltemezseniz dilinizle düzeltin, bu da alimlerin ve İslam önderlerinin işi. Dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz edin, bunun da ötesinde iman yoktur bunu iyi bilin. Biz sadece o zaman zoraki inananların yaptığı gibi ancak buğz edebiliyoruz.
Al-i İmran suresi 103. Ayet:vağtesımu bi-hablillahi ve teferregu Allahın ipine, kurana sımsıkı sarılın.. emri bizlere geldi. Amma maalefes Allahın ipine değil de kapitalizmin, şeytanın ipine sarılmış olduğumuz halde,
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Ben küçük yangınlara karışmam mı diyelim?
Bu Fetvayı Nereden Aldın Müslüman…