Hz Ömer bir gece geç saatlerde Hz.Abbas’ı da yanına alarak şehrin sokaklarında sessiz sessiz dolaşıp, her evin önünde duruyor, dinliyordu. İçerdekilerin bundan haberi olmuyordu. Hiçbir evi atlamadan, sağlı sollu her kapıyı kontrol ettik. Bir de baktık ki evler bitmiş ve biz Medine’nin dışına gelmişiz. Zannetmeyin ki bu kapı dinlemeler bizlerin yaptığı gibi gıybet etmek için değil ha. Geri dönmek üzereyken uzakta bir çadır gördük ve merakla yaklaştık.
Yaşlı bir kadın ocağın başına oturmuş, ocaktaki çömleği karıştırıp duruyordu. Çadırdaki çocuklar, “acıktık, acıktık” diye ağlıyorlardı. Kadın ise “durun yavrularım, şimdi pişecek” diyordu. Fakat nasıl bir yemekse bu, bir türlü pişmiyordu. Çocuklar yeniden ağlamağa başlayınca Ömer selam verdi ve çadırın içine girdi. Kadın asık bir suratla selamı aldı. Ömer sordu:
- Ey teyze, bu yavrular niçin ağlıyor?
- İki günden beri karınları aç.
- O halde neden yemek koymuyorsun önlerine?
- Yemek mi! Çömleğin içinde yemek mi var sandın! Sadece çakıl taşları ve su var. Kaynayan onlar. Belki susarlar diye çocukları böyle avutuyorum. Başka çarem yok. Çocukları kandırdığım için beni ayıplamayın.
- Peki, senin kocan, oğlun, kardeşin ya da akraban yok mu?
- Hepsi öldü... Kimsem yok.
- Bu küçükler çocukların mı?
- Torunlarım.
- Niçin Halifeye gidip derdini anlatmıyorsun?
- Halifeye öyle mi? Allah kahretsin onu, yerlerde süründürsün! En kısa zamanda bu dünyada belâsını bulsun!
- Ömer ne yaptı sana teyze? Niçin böyle beddua ediyorsun?
- Ben yetim yavrularımı böylesine avuturken Halifenin yatıp uyuması doğru mu? O bizim başımız, biz ona Allah’ın emanetiyiz. Gelip halimizi sorsa kötü mü olur?
- Haklısın, yalnız, zavallının işi pek çok, belki gelmeye zaman bulamamıştır. Sen gidip söylemezsen senin halini nerden bilsin?
- Bilmeyecekti de niçin başımıza halife olmuş? Böyle bir mazereti kim kabul eder? Lafa bak! Zavallının işi çokmuş! Neymiş işi, savaş mı? Sen etrafındaki ihtiyaç sahipleriyle ilgilenme, Medine halkını çıplak bırak, gazâ gazâ diye git Mısır’da dolaş. Sonra gel, savaşta kazandıklarını paylaş...
Bu hikayenin devamını biliyorsunuz, halife gidip un, erzak ve çeşitli kumanyalarla yaşlı kadının evine tekrar gelir. Kendi eliyle çorba vs. yapar. Çocuklara kendi eliyle yedirir ve sonunda yaşlı kanı hazineden (sosyal yardımlaşma vakfından ) maaşa bağlar.
Tabii sonunda helalleşirler.
Peki şu geçtiğimiz hafta sanki Allah’ın afatı, alçak kesimlerde 40 santim ve yüksek kesimlere 2 metre kadar kar yağdı.
Birçok insanlar mağdur kaldı.
Elektrikler kesildi. Dört gün elektrik olmayan köylerimiz vardı.
Kimi vatandaş hayvanlarının yemlerinin bittiğini yöneticilere bizzat veya telefonla bildiriyor, kimisi de ekmeklerinin olmadığını , kimi hastasının olduğunu, belki şamata olsun diye sularının kesildiğini, bir başka yerde de cenazelerin olduğu ve bunlara bir de önceden günü belirlenmiş düğün işi de katılınca siz düşünün bakalım belediyelerin ne yapacağını.
İşte burada haramı helali bilen, alnı secdeli, muhafazakâr veya muhafazakar değil, insanları başına yönetici olarak seçen bu insanlar bu isteklerinde bence sonuna kadar haklılar ve de Hz. Ömer gibi düşünmek zorundalar. Tabii kul hakkı denilen şeye inanıyorsanız.
İnsanları o kadar rahata alıştırdık ki, hizmeti ta köylerdeki en ücra köşelere götürdüğünü her toplantılarda dile getiren yetkililere bu isteklere mazeret uydurmadan mutlaka bir an önce cevap vermeleri gerekir.
Yana yatma, çamura batma, makinem arızalandı, mazotum bitti, şoförüm hastalandı, aracın lastiği patladı, zinciri kayboldu vs. gibi mazeretleri bu toplum hiç mi hiç kabul etmez. Mazeret üretecektiniz ne için talip oldunuz bu görevlere.
Köylü vatandaşlara kendinizi ve kurumunuzu alaya aldırmamanız gerekmez mi? Bu isteklerin bir kaçı ne kadar ciddi olsa da ciddiyetsizliği de var. İdareciler ciddi olsun ciddi olmasın tüm istek ve temennileri nazarı dikkate almaları gerekir.
Çıkacaksınız yol açma makinesinin üzerine, belki iki gün belki de üç gün uyku uyumayacaksınız, belirli istikametlerde bulunan yolları bizzat kendi refakatinizde açtıracaksınız.
Yomsa bu insanlar kul hakkı denilen o helalliği sizlere vermezler, bir buçuk metre kar varken yetkililer beyaz gömlek, lacivert takım elbise kravat dolaşamazsınız. Vicdanız götürüyorsa dolaşın.
Hani bir söz vardır ya, fetva götürür ama kalp kusar
Allah yöneticilerin yardımcıları olsun.