Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

GÖREV BİLİNCİNİ ALLAH'IN RIZASINI GÖZETEREK YAPIN.

Kadrolu çalışan memur veya işçilerin belirli bir kesimi şu bozuk düzende (istisnalar kaideyi bozmaz, içlerinde işinin hakkını veren de var, onlardan Allah razı olsun)  görevlerini hep aksatarak ve askıya alarak yapmaya çalışırlar. İnsanlara bağırıp çağırmalar, ellerinin tersiyle işaret etmeler vs. Kimisi sendikaya sığınıyor, kimisi de yasalara. Kimsenin kimseye bağırıp çağırmak kimi bir lüksü yoktur. Yaptığınız görevi hizmet ( şu paralel hizmet değil) aşkıyla  yapmanız, karşınızdakini kendi yerinize alıp öyle hareket etmeniz, yani empati ile davranmanız gerekir. Şu zamanımızda elli yaş ve üstü hizmeti olan işçi veya memurların belki yarısından fazlasının anne ve babalarının okur yazarlıkları bulunmamaktadır, veya sadece okur yazardır. Bizim insanlarımız resmiyeti bilmeyebilirler, resmiyetten çekinebilirler. Daha yakın bir zamana kadar ben bile resmiyetten, güvenlik güçlerinden çekiniyordum. Neden, hep karşılarındaki kişilere ön yargılı olarak baktıkları ve de baktığımız için. Emniyet güçleri karşılarındaki kişiyi suçlu zanneder, vatandaş güvenlik güçlerini despot bir yapıya sahip düşünür,  maliyeci her daireye geleni vergi kaçırıyor sanır,  vatandaş maliyeciyi mutlaka ceza yazacak diye endişe ile seyreder, her esnaf işyerine gelen müşterisini acaba herhangi bir mal aşırın mı? Müşteri ise esnaf için acaba beni alış veriş yaparken kandırır mı? Vs.vs. Diye düşünerek ön yargılı davranır. İşin aslı böyle değil, hiç kimse suçlu değildir. Hiç kimse vergi kaçakçısı değildir. Hiçbir müşteri yankesici değildir. Tüm insanlar iyi niyetli, güzel ahlaklı, aynen başkaları gibi hep iyi niyetli düşünen kişilerdir. Belki konumuzla ilgili değil amma, çok sevdiğim bir görev bilinci olan doktorun başından geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Cerrahın telefonu çalar, arayan hastane sekreteridir. Buyurun sizi dinliyorum. Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin. Geliyorum deyip hekim telaşla yola düştü. Hekimi hastanede hastanın babası hışımla karşıladı: Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız? Cerrah gülümsedi: Bana haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir. Cerrah ameliyat odasına dahil oldu. Ameliyat iki saat sürdü. Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti. Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya oğlunuz yaşayacak dedi. Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi: Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam. Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi. Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu cevabı verdi: Cerrah çok güzel insandır. Onun oğlu otomobil kazasında bugün vefat etti. Biz onu defin merasiminden çağırdık. Oğlunun defin merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastaneye geldi... Tabi bu sözlerden sonra hastanın sahibi siz olsanız nasıl bir hale girersiniz. Ne sendikaya sığınıyor, ne de kanuna sığınıyor. Memurun eşi anne-babası ve çocukları ve eşinin anne babasının ölümünde yedi gün yasal izin hakkı var. Kimsenin kanuni izin hakkını kullanan çalışanı  mesaiye zorlama hakkı yoktur. İşte böyle sırf insanlara ve insanlığa faydalı olabilmek için, sırf Allah rızası için taziyeye kalamadan, cenazeye gelen misaf2irlerini uğurlamadan doğruca can kurtarmaya gidebiliyor. İşte böyle çalışan, çalışmak isteyen tüm görevlilerden Allah razı olsun. Tabi burada işi ehline vermeyi de unutmamak lazım. Kişiye göre iş değil de, işe göre kişi alırsanız o zaman bu tip olumsuzluklar toplumumuzda yaşanmaz.   Allaha emanet olun….
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2016 - Cuma

GÖREV BİLİNCİNİ ALLAH'IN RIZASINI GÖZETEREK YAPIN.

Kadrolu çalışan memur veya işçilerin belirli bir kesimi şu bozuk düzende (istisnalar kaideyi bozmaz, içlerinde işinin hakkını veren de var, onlardan Allah razı olsun)  görevlerini hep aksatarak ve askıya alarak yapmaya çalışırlar.

İnsanlara bağırıp çağırmalar, ellerinin tersiyle işaret etmeler vs. Kimisi sendikaya sığınıyor, kimisi de yasalara.

Kimsenin kimseye bağırıp çağırmak kimi bir lüksü yoktur. Yaptığınız görevi hizmet ( şu paralel hizmet değil) aşkıyla  yapmanız, karşınızdakini kendi yerinize alıp öyle hareket etmeniz, yani empati ile davranmanız gerekir.

Şu zamanımızda elli yaş ve üstü hizmeti olan işçi veya memurların belki yarısından fazlasının anne ve babalarının okur yazarlıkları bulunmamaktadır, veya sadece okur yazardır.

Bizim insanlarımız resmiyeti bilmeyebilirler, resmiyetten çekinebilirler. Daha yakın bir zamana kadar ben bile resmiyetten, güvenlik güçlerinden çekiniyordum. Neden, hep karşılarındaki kişilere ön yargılı olarak baktıkları ve de baktığımız için.

Emniyet güçleri karşılarındaki kişiyi suçlu zanneder, vatandaş güvenlik güçlerini despot bir yapıya sahip düşünür,  maliyeci her daireye geleni vergi kaçırıyor sanır,  vatandaş maliyeciyi mutlaka ceza yazacak diye endişe ile seyreder, her esnaf işyerine gelen müşterisini acaba herhangi bir mal aşırın mı? Müşteri ise esnaf için acaba beni alış veriş yaparken kandırır mı? Vs.vs. Diye düşünerek ön yargılı davranır.

İşin aslı böyle değil, hiç kimse suçlu değildir. Hiç kimse vergi kaçakçısı değildir. Hiçbir müşteri yankesici değildir.

Tüm insanlar iyi niyetli, güzel ahlaklı, aynen başkaları gibi hep iyi niyetli düşünen kişilerdir.

Belki konumuzla ilgili değil amma, çok sevdiğim bir görev bilinci olan doktorun başından geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Cerrahın telefonu çalar, arayan hastane sekreteridir.

Buyurun sizi dinliyorum.

Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin. Geliyorum deyip hekim telaşla yola düştü.

Hekimi hastanede hastanın babası hışımla karşıladı:

Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız? Cerrah gülümsedi:

Bana haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir. Cerrah ameliyat odasına dahil oldu.

Ameliyat iki saat sürdü.

Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti. Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya oğlunuz yaşayacak dedi. Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi:

Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam. Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi. Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu cevabı verdi:

Cerrah çok güzel insandır. Onun oğlu otomobil kazasında bugün vefat etti. Biz onu defin merasiminden çağırdık. Oğlunun defin merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastaneye geldi...

Tabi bu sözlerden sonra hastanın sahibi siz olsanız nasıl bir hale girersiniz. Ne sendikaya sığınıyor, ne de kanuna sığınıyor. Memurun eşi anne-babası ve çocukları ve eşinin anne babasının ölümünde yedi gün yasal izin hakkı var.

Kimsenin kanuni izin hakkını kullanan çalışanı  mesaiye zorlama hakkı yoktur.

İşte böyle sırf insanlara ve insanlığa faydalı olabilmek için, sırf Allah rızası için taziyeye kalamadan, cenazeye gelen misaf2irlerini uğurlamadan doğruca can kurtarmaya gidebiliyor. İşte böyle çalışan, çalışmak isteyen tüm görevlilerden Allah razı olsun.

Tabi burada işi ehline vermeyi de unutmamak lazım. Kişiye göre iş değil de, işe göre kişi alırsanız o zaman bu tip olumsuzluklar toplumumuzda yaşanmaz.

 

Allaha emanet olun….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.