Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

İSTANBUL'DAN SELAM, ULUBEY'E DEVAM...

Sevgili okurlar. Sizlere bu yazıyı, çarşamba sabâhı, bir doğum vesîlesiyle geldiğimiz ve Rabbimizin lütfuyla Perşembe akşamı îtibârıyle torun hanımın teşrîfiyle berâber, bizim de dedeliğe doğup bu sıfatı iktisap ettiğimiz İstanbul'dan yazıyoruz.         Elhamdülillâh; Rabbimizin lütfuna sonsuz şükürler olsun. Yavrumuz hayırlı bir evlât, bizler de hayırlı büyükler ve de dede olalım inşâllâh deyip, sizlerin de gerek yavrumuz, gerekse bizler için hayır duâlarınızı beklediğimizi belirttikten sonra köşenin, Ulubey eksenli, kestâne çiçeği esintili konularına geçebiliriz.         Bunu derken, -lâf aramızda- geçen haftanın yazısına şöyle başlamıştık aslında :  "Burada daha çok, ilçemiz ve coğrafyasına dâir notlar düşmeye çalışıyoruz. Bir nevî tutanak niteliği taşıyor yazdıklarımız bize göre. Gezdiklerimizi, gördüklerimizi, buralarla ilgili gözlemlerimizi, duyup düşündüklerimizi yazıyoruz. Geçmişle günümüz üzerinden değerlendirmelerle berâber yakın ve uzak geleceğe dâir tekliflerimizi ortaya koyuyoruz. Böylelikle, ilçemizin dağarcığına, her anlamda, kendi bilgi, birikim ve tecrübelerimiz miktârınca bir şeyler katmaya çalışıyoruz. İnşâllâh, sizleri bir müddet alıkoyup tuttuğumuz bu satırları okurken geçirdiğiniz zamanlar hebâ hânesine yazılmıyordur. Faydasız ilimden, bir şey vermeyen yazıdan, boşa harcanan zamandan Allâh’a sığınırız."         En son, "Bu kısa girişten sonra artık yola koyulabiliriz."demiş, yaptığımız köy turunu, işleri, ziyâretlerimizi, gözlemlerimizi, EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ, DERE YOLU, ÇATALKAYA VİYADÜĞÜ, tüm bunların Ulubey için önemi eksenli düşüncelerimizi bir güzel serdetmiş, kendimizce beğenmiş, hoş da bir yazı çıktığını düşünmüştük. HAYAT BİR FİLİM Mİ?!         Her neyse, tamam deyip yazıyı kesip kopyaladık, sonra da göndermek üzere posta sayfasına yapıştırdık. Başlığı da yazıp gönderme aşamasına geldiğimizde ne oldu anlayamadık, dokunduğumuz bir tuş yazıyı uçurdu. Ara, tara, bir türlü  bulamadık daha. Yeniden yazmaya kalksak vakit yok. Hem aynı yazıyı yazmak mümkün değil. Tıpkı, konuşurken de, her zaman aynı anlatışın aynı şekilde tekrarlanamadığı gibi. Sonuçta bu da bir dem ve tutturma meselesi.         Ama, başta büyük konuşmuştuk, burada hep yerel yazmaya çalışıyoruz diye. İşte yerel yazı son anda uçup gitmişti. Sonra da hazır yazılarımızdan birini paylaştık sizlerle. Onlar da gerekli ve de güzel şeyler elbette ama, yerel yazma prensibimize halel gelmiş oldu.         Diğer yandan, bunun ibret tarafları da var. Kendimizce dersler çıkarmaya çalıştık bundan da yâni. İnsanın emeklerinin boşa gitmesi rahatsız edici. Buradan düşünüyoruz ki, ya koskoca hayâtı yaşadıktan sonra, bir hatâmız yüzünden her şey sıfırlanırsa!          Burada böyle düşünmek ve bir de ibret çıkarmak gerekir sevgili okurlar. Şöyle hayatlarımıza bir bakalım, sonra da eğri oturup doğru konuşalım; o kadar lüzumsuz, ne kendimize, ne millete, ne memlekete zerre faydası olmayan öyle işler, tavırlar, edâlar ve hareketlerimiz, öylesine edebi zorlayan, haddi aşan, densiz, konrolsüz, ölçüsüz sözlerimiz var ki! Belki onlar yüzünden arada yaptığımız iyilikler de hebâ oluyor! Öyle değil mi? İYİLİKLER, KÖTÜLÜKLER; HASTALIKLAR...         Rabbimizden, -ne kadar az da olsa- yaptığımız iyiliklerin cümle kötülüklerimizi silmesini istiyoruz ve de bekliyoruz elbette ama, bunun için de asgarîden bir gayret, samîmiyet ve de her şeyden önce kul gibi bir kul olma niyet ve ciddiyetinin  gerektiği âşikâr. Yâni biz, elimizden geleni yapmaya niyet edip buna çabalarsak, Rabbimiz yapamadıklarımızı afveder. Ama, ya böyle bir dert yoksa! İşte, asıl mesele burada. İşte bundan dolayı; Rabbimiz bizleri böyle dertleri olanlardan ve sonuç îtibârıyla insanlık imtihanını kazananlardan eylesin inşâllâh diyoruz. Ve de hep birlikte sonsuz âminleri ekliyoruz...         Bu duygu ve düşüncelerle, geçen haftaki yazıda uçan dileklerimizi -kısaca da olsa- yeniden dillendirmek istiyoruz: Bahçede çalışırken bışkıyı bacağına kaçıran muhtarımız Ferhat PALA'ya, kendisi de bir dönem muhtarlık yapan ve kâlpten anjiyo olan amcam Dursun Ali KAHRAMAN'a ve ziyâretlerde hastalıkları konuşulan, kimisini yeni öğrendiğimiz diğer komşularımıza buradan geçmiş olsun diyor, Rabbimizin daha beterlerinden saklaması, bundan sonraki hayatlarının da sıhhat-âfiyet, din-îman selâmeti üzre geçmesi dileklerimizi iletiyoruz. EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ          Bu arada, köye yaptığı hizmetlerle çevrede örnek olarak gösterilen sâbık muhtarımız, şimdiki meclis üyemiz Haşmet DURMUŞ Ağabey'in, gerek DEREYOLU konseptine, gerekse ULUBEY'e ve de köylerimize çok şey katacak, her şeyden önce ilçe merkezimizi besleyip büyütecek EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ projesinin, fonksiyon ve şânına lâyık boyutta bir eser olarak karara bağlanıp, bir an önce gerçekleşmesi noktasında, -her ne kadar görev ve yetki Belediye Başkanları, Kaymakamlık ve hükümetin elinde olsa da, son tahlilde- tâkibinin uhdesinde bulunduğunun şuurunda olduğunu biliyor, kendisine hepimiz ve ilçemiz adına başarılar diliyoruz. Sevgili dostlar; bu defâlık da bu kadar. Vedâ ederken, hepinize, gönül coğrafyamızın pâyitahtı, medeniyet merkezimiz İstanbul'dan sevgiler, saygılar sunuyor; yaşarken, başta ilçemiz, ilimiz, ülkemiz, din ve kan kardeşlerimiz olmak üzere tüm insanlığın iyi günlerini görmek, sonrasında da hep birlikte sonsuz mutluluklara ermek, Rabbimizin bizleri dünyâda da ukbâda da iyilikler, güzellikler üzere görüştürmesi niyâzıyla berâber cümleye FÎ EMÂNİLLÂH; ves'selâm...
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2016 - Salı

İSTANBUL'DAN SELAM, ULUBEY'E DEVAM...

Sevgili okurlar. Sizlere bu yazıyı, çarşamba sabâhı, bir doğum vesîlesiyle geldiğimiz ve Rabbimizin lütfuyla Perşembe akşamı îtibârıyle torun hanımın teşrîfiyle berâber, bizim de dedeliğe doğup bu sıfatı iktisap ettiğimiz İstanbul'dan yazıyoruz.

        Elhamdülillâh; Rabbimizin lütfuna sonsuz şükürler olsun. Yavrumuz hayırlı bir evlât, bizler de hayırlı büyükler ve de dede olalım inşâllâh deyip, sizlerin de gerek yavrumuz, gerekse bizler için hayır duâlarınızı beklediğimizi belirttikten sonra köşenin, Ulubey eksenli, kestâne çiçeği esintili konularına geçebiliriz.

        Bunu derken, -lâf aramızda- geçen haftanın yazısına şöyle başlamıştık aslında 

"Burada daha çok, ilçemiz ve coğrafyasına dâir notlar düşmeye çalışıyoruz. Bir nevî tutanak niteliği taşıyor yazdıklarımız bize göre. Gezdiklerimizi, gördüklerimizi, buralarla ilgili gözlemlerimizi, duyup düşündüklerimizi yazıyoruz. Geçmişle günümüz üzerinden değerlendirmelerle berâber yakın ve uzak geleceğe dâir tekliflerimizi ortaya koyuyoruz. Böylelikle, ilçemizin dağarcığına, her anlamda, kendi bilgi, birikim ve tecrübelerimiz miktârınca bir şeyler katmaya çalışıyoruz. İnşâllâh, sizleri bir müddet alıkoyup tuttuğumuz bu satırları okurken geçirdiğiniz zamanlar hebâ hânesine yazılmıyordur. Faydasız ilimden, bir şey vermeyen yazıdan, boşa harcanan zamandan Allâh’a sığınırız."

        En son, "Bu kısa girişten sonra artık yola koyulabiliriz."demiş, yaptığımız köy turunu, işleri, ziyâretlerimizi, gözlemlerimizi, EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ, DERE YOLU, ÇATALKAYA VİYADÜĞÜ, tüm bunların Ulubey için önemi eksenli düşüncelerimizi bir güzel serdetmiş, kendimizce beğenmiş, hoş da bir yazı çıktığını düşünmüştük.

HAYAT BİR FİLİM Mİ?!

        Her neyse, tamam deyip yazıyı kesip kopyaladık, sonra da göndermek üzere posta sayfasına yapıştırdık. Başlığı da yazıp gönderme aşamasına geldiğimizde ne oldu anlayamadık, dokunduğumuz bir tuş yazıyı uçurdu. Ara, tara, bir türlü  bulamadık daha. Yeniden yazmaya kalksak vakit yok. Hem aynı yazıyı yazmak mümkün değil. Tıpkı, konuşurken de, her zaman aynı anlatışın aynı şekilde tekrarlanamadığı gibi. Sonuçta bu da bir dem ve tutturma meselesi.

        Ama, başta büyük konuşmuştuk, burada hep yerel yazmaya çalışıyoruz diye. İşte yerel yazı son anda uçup gitmişti. Sonra da hazır yazılarımızdan birini paylaştık sizlerle. Onlar da gerekli ve de güzel şeyler elbette ama, yerel yazma prensibimize halel gelmiş oldu.

        Diğer yandan, bunun ibret tarafları da var. Kendimizce dersler çıkarmaya çalıştık bundan da yâni. İnsanın emeklerinin boşa gitmesi rahatsız edici. Buradan düşünüyoruz ki, ya koskoca hayâtı yaşadıktan sonra, bir hatâmız yüzünden her şey sıfırlanırsa! 

        Burada böyle düşünmek ve bir de ibret çıkarmak gerekir sevgili okurlar. Şöyle hayatlarımıza bir bakalım, sonra da eğri oturup doğru konuşalım; o kadar lüzumsuz, ne kendimize, ne millete, ne memlekete zerre faydası olmayan öyle işler, tavırlar, edâlar ve hareketlerimiz, öylesine edebi zorlayan, haddi aşan, densiz, konrolsüz, ölçüsüz sözlerimiz var ki! Belki onlar yüzünden arada yaptığımız iyilikler de hebâ oluyor! Öyle değil mi?

İYİLİKLER, KÖTÜLÜKLER; HASTALIKLAR...

        Rabbimizden, -ne kadar az da olsa- yaptığımız iyiliklerin cümle kötülüklerimizi silmesini istiyoruz ve de bekliyoruz elbette ama, bunun için de asgarîden bir gayret, samîmiyet ve de her şeyden önce kul gibi bir kul olma niyet ve ciddiyetinin  gerektiği âşikâr. Yâni biz, elimizden geleni yapmaya niyet edip buna çabalarsak, Rabbimiz yapamadıklarımızı afveder. Ama, ya böyle bir dert yoksa! İşte, asıl mesele burada. İşte bundan dolayı; Rabbimiz bizleri böyle dertleri olanlardan ve sonuç îtibârıyla insanlık imtihanını kazananlardan eylesin inşâllâh diyoruz. Ve de hep birlikte sonsuz âminleri ekliyoruz...

        Bu duygu ve düşüncelerle, geçen haftaki yazıda uçan dileklerimizi -kısaca da olsa- yeniden dillendirmek istiyoruz: Bahçede çalışırken bışkıyı bacağına kaçıran muhtarımız Ferhat PALA'ya, kendisi de bir dönem muhtarlık yapan ve kâlpten anjiyo olan amcam Dursun Ali KAHRAMAN'a ve ziyâretlerde hastalıkları konuşulan, kimisini yeni öğrendiğimiz diğer komşularımıza buradan geçmiş olsun diyor, Rabbimizin daha beterlerinden saklaması, bundan sonraki hayatlarının da sıhhat-âfiyet, din-îman selâmeti üzre geçmesi dileklerimizi iletiyoruz.

EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ 

        Bu arada, köye yaptığı hizmetlerle çevrede örnek olarak gösterilen sâbık muhtarımız, şimdiki meclis üyemiz Haşmet DURMUŞ Ağabey'in, gerek DEREYOLU konseptine, gerekse ULUBEY'e ve de köylerimize çok şey katacak, her şeyden önce ilçe merkezimizi besleyip büyütecek EYMÜR-ŞUAYİP KÖPRÜSÜ projesinin, fonksiyon ve şânına lâyık boyutta bir eser olarak karara bağlanıp, bir an önce gerçekleşmesi noktasında, -her ne kadar görev ve yetki Belediye Başkanları, Kaymakamlık ve hükümetin elinde olsa da, son tahlilde- tâkibinin uhdesinde bulunduğunun şuurunda olduğunu biliyor, kendisine hepimiz ve ilçemiz adına başarılar diliyoruz.

Sevgili dostlar; bu defâlık da bu kadar. Vedâ ederken, hepinize, gönül coğrafyamızın pâyitahtı, medeniyet merkezimiz İstanbul'dan sevgiler, saygılar sunuyor; yaşarken, başta ilçemiz, ilimiz, ülkemiz, din ve kan kardeşlerimiz olmak üzere tüm insanlığın iyi günlerini görmek, sonrasında da hep birlikte sonsuz mutluluklara ermek, Rabbimizin bizleri dünyâda da ukbâda da iyilikler, güzellikler üzere görüştürmesi niyâzıyla berâber cümleye FÎ EMÂNİLLÂH; ves'selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.