Hafta sonu Ordu ve de Ulubey’in yoğun gündemleri vardı. Cumartesi Kardeşler Köyü’ndeki Kutlu Doğum Programı,Sevdeş’in Ordu târihinde ve de özellikle Ulubey’de farklı bir ağırlık ve misyonunun bir sonucu ve de göstergesiydi. Benzer bir etkinlik te Güzelyurt’ta vardı. Turizm Haftası etkinliklerinin açılış programı burada icrâ edildi.
Yâni Turizm ateşi bu defâ Şuayip’te yakıldı. SEVDEŞ’teki programı Muzaffer Günay Bey ayrıntılarıyla yazdı. ŞUAYİP te gazetemizde yer alacaktır. Biz burada sâdece şu vurguyu yapalım ki, gördüğümüz gibi âidiyetlerimiz bizim en büyük zenginliğimiz. İlçemize ve ilimize değer katan iki büyük etkinliğin, târihî bir karşılığı ve müktesebâtı olan iki yerleşim birimimizde yapılması bir raslantı değildir. Öteden beri gelen birikimin dışa vurmuş hâlidir. Dolayısıyla, bunun farkında olup, misyonu ve geleneği yaşatmak, üzerine bir şeyler katmaya, zenginleştirmeye çalışarak bölgelerimizi canlandırmak, toplamda ülkemize de canlılık getirmek, geleceğimize hayâtiyet katmak anlamına gelir ki, bizlere düşen görev de bunlardan geri durmamak, güzelliklere güzellik katmaya çalışmaktır.
SITKI ÇEBİ-MUZAFFER GÜNAY ve ULUBEY
Kur’ân’ın tavsif ettiği şekliyle, “insanlar içerisinden çıkarılmış hayırlı bir topluluk” olmak için bulunduğu yerlere güzellik katmaya çalışanlara, bu meyanda çalışma, çaba ve faaliyette bulunanlara selâm olsun. Rabbimiz cümlemizi hayır peşinde koşanlardan, hayâtı da, memâtı da hayırlı olanlardan eylesin inşâllâh…
Bu arada, Muzaffer Günay Bey’in gazetemizde yazmaya başlaması hepimiz için sevindirici. Daha ilk yazısında Ulubey için önemli bir teklifle başladı işe. ULUBEY KİTABI. Aslında çok doğru. Rahmetli Sıtkı ÇEBİ’nin kitabı yazılalı çok oldu. Bu ay îtibârıyle vefâtının 10. Yılını idrak edeceğimiz merhum üstad, Ordu ve ilçelerine dâir yazılan kitapların ve de Ulubey Şeyh Abdullah Anmaları ve Derviş Salih konularının, değirmenlerimizin gündeme getirilmesinin öncüsü oldu. Bizde yerel coğrafya tanımaları, kültürü ve sevgisi, onunla değirmen peşinde, ilçemizin derelerinde, tepelerinde, mısır tarlalarında koşuşturmalarımızla başladı.
Muzaffer Bey, üstadın peşinden gitmeye çalışan değer isimlerimizin başında geliyor. Böylesine birikimli bir hemşehrimizin gazetemizde yazmaya başlamasının çok bereketli sonuçları olacağını hep birlikte göreceğiz inşâllâh. Biz de buradan, bir çok site ve gazetede birlikte yazılarımız yayınlanan Muzaffer Bey kardeşimize hayırlı olsun, burada da buluşmak çok güzel, aramıza hoş geldin diyor; burada ve bundan sonraki tüm işlerinde hayırlı başarılar diliyoruz.
BALIKTAŞI'NDA İSTİŞÂRE TOPLANTISI
Bize gelince, Pazar’ı Ordu Balıktaşı Otel’de yapılan, Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ’un başkanlık ettiği, Valimiz İrfan BALKANLIOĞLU, başkanlarımız Enver Yılmaz, Engin TEKİNTAŞ’la berâber 300 kadar STK başkan ve temsilcilerinin katıldığı istişârî mâhiyette bir toplantıya dâvetliydik. TDED Ordu Şûbesi adına gittiğimiz, nâdiren yapılan bu toplantıya, Ziver Kahraman, Mustafa Poyraz, Servet Şahin gibi ticârî çevrelerden başka, sendikalardan, derneklerden, barodan, tabibler odası vs. oldukça geniş yelpâzeli bir katılım vardı.
Bu arada, kısaca değinmek gerekirse; Numan Bey Fındık konusunun gündemlerinde olduğunu, tekelleşme konusunda tedbirler düşündüklerini söyledi. Sanırız bir-iki hafta içerisinde hükûmetin bu noktada bir tasarruf ya da açıklaması olacaktır.
Daha öncekilerde olmamıştı. Bu defâ cesâretimizi toplayıp, ayrıca bir yazı konusu olacak boyutta bir konuşma da biz yaptık. Daha çok Ordu merkezin yapılaşması bağlamında madde-mânâ, ruh-beden dengesi misâli, şehre ruh verme bağlamında kültürel merkez ve yapılanmaların olması gerektiği noktasında bir şeyler söylemeye çalıştık. Bunları zâten hep yazıyoruz da, bir de seslendirelim istedik. Çünkü, onca yazmamıza rağmen, zerre miktârı da olsa, olumlu ya da olumsuz bir tepki almıyoruz.
VARSA-YOKSA ARSA, BİNÂ!
Bu, Ulubey için de böyle. Onca yazı yazdık, sizler şâhitsiniz. İnanın ki, biz yazıp biz okuyoruz sanki; yetkililerden tık yok. Ulubey için hiç mi bir şey yapamayız? Sayın beyim, bir şeyler yazıyorsunuz, birlikte bir şeyler yapalım, ne yapabiliriz; gâyemiz Ulubey, çocuklarımız ve geleceğimiz. Geleceğe mektup mâhiyetinde neler ortaya koyabiliriz? Ama, söylüyorum ki, belediyelerimizin maalesef böyle bir dertleri yok. Varsa-yoksa bina, turizm, yol, köprü, yayla, kayak, oyun, eğlence.
Ama, hayat sâdece bunlardan ibâret değil. Bunlar da olsun elbette ama, gelecekte bunlar çok bir anlam ifâde etmeyecek. Kültürel ve mânevî eserler yaşayacak ve adınızı yaşatacak; ve de mezarda çok ihtiyâcınız olacak duâyı celb’edecek. Aslında Balıktaşı’ndaki toplantıda söylediklerimiz de bu meâldeydi.
DİKKÂTTEN RİKKÂTE!...
Dikkâte alınacağından şüpheliyim maalesef. Bizleri dinleyecek olsalardı, şimdiye kadar bir şekilde bunun ortamı oluşurdu. Ama, öyle bir dünyâ olmadığı, özellikle son iki yıllık tecrübeyle sâbit.
Ama, olsun. bizim yapabileceğimiz yazmak, mikrofon uzatırlarsa konuşmak. Üzerimizdeki sorumluluğu atmak. Bu da bir bencillik belki ama, susmak ta Hakk’a ve de halka saygısızlık olur diye endîşeleniyoruz. Çünkü bizler yeryüzünde, yine Kur’ân’ın ifâdesiyle Hakk’ın şâhitleri olmaya, olan-biteni hakkâniyet gözlüğüyle değerlendirmeye memuruz. Söyleyince ne oluyoruz çok net bilemiyoruz ama, susarsak dilsiz şeytan olmaktan korkuyoruz Allâh korusun.
Bu duygu ve düşüncelerle berâber hepinizi Allâh’a emânet ediyor, cümleye kalbî sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…