Sevgili, okurlar. Ulubey Yorum Gazetemizden, ilçemizle ilgili haber, olay ve gelişmeleri tâkip ediyoruz. Köşelerden, gözlem, yorum, fikir ve teklifleri okuyoruz. Târihten yaprak yaprak fotoğraflara, reklâmlara, vefat haberlerine kadar bakıyoruz; ilgimizi çekiyor. Gazete bizim haftalık harmanımız oluyor bir nevî. Hissemizi almaya çalışıyoruz. Derip toplayanlar ve bizlere sunanların ellerine sağlık, gönüllerine âfiyet diyor, emeği geçen, katkısı bulunan herkese teşekkür ediyoruz.
Gazetemizin geçen haftaki son sayısında, ön sayfada, boydan boya denecek şekliyle, yeni Başbakanımız Binali YILDIRIM, arka sayfada da baştan aşağıya Kemâl KILIÇDAROĞLU yer almış. Dolayısıyla zâhiren de olsa, iktidar, muhâlefet arası bir denge, basında olması gerektiği söylenen objektifliğe riâyet edilmeğe çalışılıyor gördüğümüz kadarıyla. Bu hava diğer sayfalarda da kendisini hissettiriyor.
Son sayıda bir de Cansu YÜKSEL Haberi vardı. “Hayâli Öğretmen Olmaktı” başlığıyla verilmiş. Bu, bu ay içerisinde Ulubey’den 2. Genç yavrumuzun vefat haberiydi. Nitekim, Gençlik, Fetih ve Bahar ayımız olan Mayıs’ta, Ordu’muz, hayâtının baharında 4 gencimizin âni ölümleriyle âdetâ şok oldu. Bunlardan ikisi ilçemiz nüfûsundandı. Birisi yukarda sözünü ettiğimiz Cansu kızımız Şuayip’ten, diğeri Kübrâ kızımız da, Hocaoğlu Mahallemizdendi.
Rabbimiz taksirâtlarını afveylesin. Mekânları Cennet olsun. Yakınlarına sabırlar ihsan eylesin. İnşâllâh, bu genç ölümler bizlere de ders olsun, ibret olsun; Efendimiz’in(SAV) “Size, vâiz olarak ölüm yeter!” buyurduğu şekliyle îkazların en büyüğü olsun da aklımızı başımıza toplayalım inşâllâh.
Aslında, gözden kaçırdığımız bir şey var; her şey bizim için. Evet, bunu hep söyleriz de, üzerimize hiç almayız. Sâdece başkaları için tesellî mâhiyetinde söyleriz. Hâlbuki, hayâtın kendisi bu. Hayatla ölüm iç içe. Birisi diğerinin bir sâniye yanı başında. Bir nefesi alamadın, ya da veremedin; iş bitti! Hepsi bu kadar!
Bir varmış bir yokmuş. Bu sâdece bir masal değil; gerçeğin ta kendisi sevgili dostlar. Bunu bilmeli, ona göre yaşamalı. O zaman, hayâtı yaşamak daha da anlam kazanır, güzelleşir, bereketlenir.
AYRILIK MUKADDER, KAVUŞMAK ELİMİZDE!
Şunu bilmek gerekir ki, dünyâ ayrılık yeridir. Bugün olmasa yârın, yârın olmasa öbür gün, o gün de olmasa mutlakâ bir gün gidilecek. Hesabı ona göre yapıp, ona göre yaşayıp, sonsuz hayatta bir ve berâber olabilmenin çâresine bakmalıyız. Geçici dünyâ zevklerine, âhiretin bâkî, sonsuz berâberliğini fedâ etmemeliyiz.
Bakınız, şimdi bu gençlerimiz gitti. Bu bir mukadderât. Bizim de gideceğimiz yer orası. İşte asıl mesele, orada kavuşabilmek. Dünyâya dünyâlarca yatırım yapıp hayâller kurarken, âhiret için de gâye ve hazırlıklardan geri durmamak. Sonuçta bu hepimizin başına gelecek. Rabbimiz hayırlısından versin. İşte çocuğumuzla olsun, diğer sevdiklerimizle olsun öte tarafta kavuşmanın yolu, onlarla kavuşmayı gerçekten arzulamak, bunu Allâh’tan istemek, bu minvâlde gayretler göstermek. Allâh (CC) hepimize bu şuurla yaşamayı nasîp etsin.
Bu arada, Ramazanın eşiğine geldik. Ne mutlu. Yine bir rahmet iklîmi sürecine girdik. Rabbimiz değerini bilerek azamî istifâdeyi nasîp eylesin cümlemize. Ramazan’ın adı bile insanın gönlüne bir rahmet, bir bereket, bir ferahlık, bir inşirâh veriyor. Şimdiden mübârek olsun.
Bu arada, konu yine vefatlardan gidecek herhâlde. Ne yapalım; bu bizim hayattan da daha önde gelen bir gerçeğimiz ve de can alıcı bir meselemiz. Korkunun ecele faydası yok. Onu düşünüp hazırlıklı bulunarak ölüme karşı kendimizi rahat hissederiz. Aslında ölümden değil, hazırlıksız yakalanmaktan korkmak gerekir. Korkanların çoğunun da en büyük sebebleri budur.
Bu Ramazan, işte bu anlamda yeni bir hamle yapma fırsatıdır. Bakınız her şey, nîmetler ne güzel. Pazar gün Gündüzlü Mahallesi’ndeydik. Nihat-Hatîce Öztürk âilesinin umre ve ev dâvetleri vardı. Çalışan insanlar toprağı ne hâle getiriyor. Sebzeler, meyveler, seralar, çeşit çeşit çiçekler; sanki cennetten bir köşe. Bölgemizin her yanı böyle, topraklarımız bereketli, lâkin emekle, alın teriyle bu verimliliği cennete dönüştürmek bizim elimizde.
İşte âhiret te böyle. Dünyânın bolluk ve bereketlerini, sağladığı imkânları, Mevlâ’nın maddî-mânevî sayısız lütuflarını, cennet güzelliklerine dönüştürmek bizim elimizde. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. Âhiret te böyle. Çalışırsak, oranın da cennet olmaması için sebep yok.
İKİ REHBER, ÜÇ ŞEY...
Bu anlamda; İşte Kur’an Rehberi ve Hz. Muhammed (SAV) Öğretmen Hadisleri, sünnetleriyle berâber sonsuza kadar önümüzde. İşte şimdi yoğunlaştırılmış kamp dönemine giriyoruz. Ramazanımız tekrar feyizli, bereketli, mübârek olsun, bize, çelik-çocuğumuz, cümle sevdiklerimiz ve tüm insanlığa hayırlar getirsin inşâllâh.
Ve inşâllâh, Efendimiz(SAV) in; “ÜÇ ŞEY MUTLULUK SEBEBİDİR: İYİ BİNEK, SÂLİHA EŞ, GENİŞ EV” hadîsi ışığında, Rabbimiz, dünyâ nîmeti olarak cümlemize her şeyin hayırlılarını nasîp eylesin. Âhirette de nîmetlere ulaşmak için gayret şuuru versin.
Diğer yandan, bu dünyâda ayrılsak ta,-ki kaçınılmaz- öbür dünyâda anne-baba, dede-nine, çelik-çocuk, eş-dost cümle sevdiklerimizle buluşma, cennetle-cemâlle, Efendimiz SAV’in komşuluğuyla müşerref olma mutluluğunu yaşatsın inşâllâh.
Bu duygu ve düşüncelerle berâber hepinize sevgiler, saygılar sunuyor, gelecek günlerimizin hatâlarımızın afvına, kötülüklerin, çirkinliklerin, iğrençliklerin, fitnelerin, fesatların mahvına, hepimizin, tüm İslâm Âlemi ve mazlum insanlığın güzel bahtına vesîle olması temennîsiyle Allâh’a emânet olunuz, sağlıcakla ve esen kalınız sevgili dostlar diyoruz ves’selâm…