Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

SAADETİN VE HUZURUN KAYNAĞI AKILLI OLMAKTIR

Hadisi şerifte bizlere şöyle bir öğüt verilmektedir. Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Ey Müslüman! Sen, sadece kendi elini zulümden çekmekle yetinme! Kendini zulümden uzak tuttuğun gibi; hizmetçilerini, yakınlarını, görevlilerini ve kapınızı bekleyenleri de terbiye edip güzelleştirmen gerekir. Onların zulmüne razı olma, çünkü sen, kendi zulmünden sorgulanacağın gibi; onların işlediği zulümlerden de hesaba çekileceksin. Ben ona yetkiyi verdim. Tüm yetki ve sorumluluk onda diye sakın kendini bir kenara çekme. Sorumluluk verdiğin kişi senin adını kullanarak ne işler yaptığını, hangi zulmü işlediğini hiç biliyor musun? Bilmelisin ve bilmek zorundasın. Hele de idareci konumda bulunan kişiler, arkadaşlar, dostlar; bu seslenişim biraz da sizleredir. Hz. Ömer, valisi olan Ebu Mûsâ el-Eşari'ye şöyle bir mektup gönderir: "En mutlu liderlik, halkına iyilikle; en kötü liderlik ise halkına zulüm ile davrandığında olur. Gevşek ve laubali davranışlardan sakın; çünkü görevli memurların sana uyarlar. Senin durumun, yeşil bir otlak görüp ondan çokça yiyen, hatta onunla iyice beslenen, fakat bunun, kendisinin helakine sebep olacağını bilmeyen bir hayvanın durumuna benzer. Zira hayvan iyi beslendiğinde kesilir ve eti yenilir." Amir, memurlarının yapmış olduğu zulmü bildiği halde susarsa, bu zulüm sonuçta ondan bilinir; bir gün mutlaka kendisinden hesap sorulur ve cezalandırılır. Dünyada olmasa bile mutlaka Ahiret alemini unutmamak gerekir. Orada mahkeme-i kübranın olduğunu bilin. Şunu aklımızdan çıkarmayalım;  Başkasının dünyası için, dininizi ve ahretinizi  satmayın, çünkü bu kimseden daha fazla aldanan yoktur.  İnsanların çoğu, hatta hepimiz şehvetlerimize hizmet ediyoruz.  Gerçekten insanlar, şehvetlerine ve nefislerinin kötü arzularına ulaşmak için gizli yoldan bir çok hilelere başvururlar. Devlet işlerinde görevli memurlar da böyledir. Onlar bir takım dünyevî nazlarına ulaşmak için, vali ve idareciyi aldatırlar, zulüm ve haksızlık olan işleri ona güzel gösterirler, böylece hedeflerine ulaşmak için onları ateşe atarlar.  Elde edeceği az bir menfaat için seni ve kendisini ateşe atan kimseden daha zalim kim olabilir? Halkına karşı adaleti korumak isteyen bir idarecinin, hizmetçilerini ve görev yapan memurlarını adalet üzere tutması, amirlerinin hallerini gözetmesi, ailesinin, çocuklarının ve evinin durumunu görüp gözettiği gibi; onların da geçimlerini görüp gözetmesi gerekir. Hz.Ebu Bekir halifeliği döneminde hazineden aldığı tüm aylıklarını küçük bir sandıkta biriktirmiş. Ölmeden önce de vasiyet edip yeni seçilecek halifeye verilmesini istemiş. Hz.Ömer sandığı alır, içini açar ve içinden bir not çıkar. Bu güne kadar hazineden maaş olarak verilen parayı biriktirip, Ondan sonra gelecek halifenin gözetiminde yine hazineye verilmesi için not vardır. Ya şimdiki bizlere bir bakalım….. Emriniz altındakilerin tüm sağlık ve geçimlerini sağlamak için idarecinin önce kendi içinde adaleti koruması gerekir. Bu da, şehvetini ve kızgınlığını aklına ve dinine hâkim etmemesi, aklını ve dinini şehvet ve gazabın esiri yapmaması, hatta bunları aklın ve dinin emrine bağlamasıyla mümkün olur. Adalet güneşinin, ortaya çıkacağı ilk yer idarecinin kalbidir. Bu güneşin ışığı onun ailesi ve özel çevresi içinde yayılır, sonra bu güneşin ışıkları bütün halka ulaşır. Bu ışığı güneşten başka bir yerde arayan kimse, imkansız bir şeyin peşine düşmüş ve ulaşılmayacak bir şeye heves etmiş demeketir. Dostlar, şunu bil ki, adil olmak aklının kemalini gösterir. Aklın kemali; her şeyi asıl haliyle olduğu gibi görmek, işin içindeki gizli hakikati bilmek ve onun dış görüntüsü ile aldanmamaktır. Eğer  dünya hırsı ile insanlara zulmediyorsanız, önce durup, dünyadaki maksadınızın ne olduğuna bir bakmanız gerekir. Allah bizleri sadece kendisine ibadet etmemiz için yaratmıştır. Eğer dünyadaki gayemiz güzel yemekler yemekse, bilin ki bu, insan suretinde ortaya çıkan hayvanî bir arzudur. Neden, çünkü yemeye aşırı düşkünlük hayvanlarda mlevcuttur. Eğer yaşamaktaki amacımız başımıza süslü taçlar takmak ise, bu durumda bizler, kadın tabiatlı birisiyiz demektir. Çünkü süslenmek ve güzel elbiseler içinde zevk almak kadınların mahsustur. Yok amacımız, düşmanlarımıza olan öfkelerimizi tatmin etmek ise, bu durumda bizler, insan şekline bürünmüş bir aslan veya yırtıcı bir hayvan oluruz. Çünkü kalpte öfke ve kızgınlık bulundurmak, yırtıcı hayvanların tabiatıdır. ya amacımız insanların bizlere hizmet etmesini istemekse, bu durumda bizler, akıllı görüntüsünde bir cahil sayılırız. Çünkü akıllı olsaydık, bize hizmet edenlerin bunu ancak karınlarını doyurmak, keyiflerini yerine getirmek ve arzularına ulaşmak için yaptıklarını anlardık. Onların hizmet ve hürmetleri bizlere değil, aslında kendilerinedir. Bir ay işçinin aylığını verme o işi bırakır gider. Sana yapacağı hizmeti o belirli bir bedel karşılığında yapmaktadır.  Eğer onlar, idarenin senden alınıp başkasına verildiği işitseler, hepsi senden yüz çevirip ona giderler; para nerede ve kimdeyse ona hizmet eder, hürmet gösterirler. Gerçekte bu, bir hizmet değildir, ancak gülünç bir olaydır. Eğer aklımızı iyi kullanabiliyorsak  her şeyin içine ve hakikatine bakar, dışı ile aldanmayız. Bu yalan dünyanın hakikati, gerçeği, bu söylediğimiz ve açıkladığımız gibidir. Bu açıkladıklarımıza yakinen inanmayan kimse, akıllı kimse değildir. Akıllı olmayan kimse de, adaleti sağlayamaz, adil olamaz. Maide suresi 8 ayette;Ey iman edenler, Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan,adalet ve şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. … Allah, insanların arasında hakim ve hakem olduğumuz zaman adaletle hükmetmemizi emrediyor. (Nisa 58) Her Cuma imam hutbeden inmeden önce okur ya; Allah adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder…( Nahl:90)  ama maalesef bizler tam tersini yapıyoruz Allah muhafaza… enseniz kalın ve cebiniz kaba ise toplumda değeriniz vardır, eğer bunlar yoksa ne iş yapabilirsiniz, ne hizmet alabilirsiniz ne de saygınlığınız vardır. Fakir olmak suç mu? Veya gariban olmak suç mu? Veya mahkemede dayısı olmamak suç mu? Zenginin kapısının eşiğine kadar sıcak asfalt veya beton yol yapılır, fakirin ise yoluna bir kürek çakıl dahi dökülmez. İşte adil olmak, adaletli davranmak budur.  Fakir fukaranın iki elleri yakanızdadır, eğer adil olmazsanız, yoksa iyi bilin ki inşallah,  Adaletli olmayan kimsenin varacağı yer cehennemdir bunu iyi belleyin. Bu kadar sözden sonra diyebiliriz ki;  saadetin ve huzurun kaynağı akıllı olmaktır.
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2017 - Çarşamba

SAADETİN VE HUZURUN KAYNAĞI AKILLI OLMAKTIR

Hadisi şerifte bizlere şöyle bir öğüt verilmektedir.

Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz.

Ey Müslüman! Sen, sadece kendi elini zulümden çekmekle yetinme! Kendini zulümden uzak tuttuğun gibi; hizmetçilerini, yakınlarını, görevlilerini ve kapınızı bekleyenleri de terbiye edip güzelleştirmen gerekir. Onların zulmüne razı olma, çünkü sen, kendi zulmünden sorgulanacağın gibi; onların işlediği zulümlerden de hesaba çekileceksin.

Ben ona yetkiyi verdim. Tüm yetki ve sorumluluk onda diye sakın kendini bir kenara çekme. Sorumluluk verdiğin kişi senin adını kullanarak ne işler yaptığını, hangi zulmü işlediğini hiç biliyor musun?

Bilmelisin ve bilmek zorundasın.

Hele de idareci konumda bulunan kişiler, arkadaşlar, dostlar; bu seslenişim biraz da sizleredir.

Hz. Ömer, valisi olan Ebu Mûsâ el-Eşari'ye şöyle bir mektup gönderir:

"En mutlu liderlik, halkına iyilikle; en kötü liderlik ise halkına zulüm ile davrandığında olur. Gevşek ve laubali davranışlardan sakın; çünkü görevli memurların sana uyarlar. Senin durumun, yeşil bir otlak görüp ondan çokça yiyen, hatta onunla iyice beslenen, fakat bunun, kendisinin helakine sebep olacağını bilmeyen bir hayvanın durumuna benzer. Zira hayvan iyi beslendiğinde kesilir ve eti yenilir."

Amir, memurlarının yapmış olduğu zulmü bildiği halde susarsa, bu zulüm sonuçta ondan bilinir; bir gün mutlaka kendisinden hesap sorulur ve cezalandırılır. Dünyada olmasa bile mutlaka Ahiret alemini unutmamak gerekir. Orada mahkeme-i kübranın olduğunu bilin.

Şunu aklımızdan çıkarmayalım;  Başkasının dünyası için, dininizi ve ahretinizi  satmayın, çünkü bu kimseden daha fazla aldanan yoktur.

 İnsanların çoğu, hatta hepimiz şehvetlerimize hizmet ediyoruz.

 Gerçekten insanlar, şehvetlerine ve nefislerinin kötü arzularına ulaşmak için gizli yoldan bir çok hilelere başvururlar.

Devlet işlerinde görevli memurlar da böyledir. Onlar bir takım dünyevî nazlarına ulaşmak için, vali ve idareciyi aldatırlar, zulüm ve haksızlık olan işleri ona güzel gösterirler, böylece hedeflerine ulaşmak için onları ateşe atarlar.

 Elde edeceği az bir menfaat için seni ve kendisini ateşe atan kimseden daha zalim kim olabilir?

Halkına karşı adaleti korumak isteyen bir idarecinin, hizmetçilerini ve görev yapan memurlarını adalet üzere tutması, amirlerinin hallerini gözetmesi, ailesinin, çocuklarının ve evinin durumunu görüp gözettiği gibi; onların da geçimlerini görüp gözetmesi gerekir.

Hz.Ebu Bekir halifeliği döneminde hazineden aldığı tüm aylıklarını küçük bir sandıkta biriktirmiş. Ölmeden önce de vasiyet edip yeni seçilecek halifeye verilmesini istemiş. Hz.Ömer sandığı alır, içini açar ve içinden bir not çıkar.

Bu güne kadar hazineden maaş olarak verilen parayı biriktirip, Ondan sonra gelecek halifenin gözetiminde yine hazineye verilmesi için not vardır.

Ya şimdiki bizlere bir bakalım…..

Emriniz altındakilerin tüm sağlık ve geçimlerini sağlamak için idarecinin önce kendi içinde adaleti koruması gerekir. Bu da, şehvetini ve kızgınlığını aklına ve dinine hâkim etmemesi, aklını ve dinini şehvet ve gazabın esiri yapmaması, hatta bunları aklın ve dinin emrine bağlamasıyla mümkün olur.

Adalet güneşinin, ortaya çıkacağı ilk yer idarecinin kalbidir.

Bu güneşin ışığı onun ailesi ve özel çevresi içinde yayılır, sonra bu güneşin ışıkları bütün halka ulaşır. Bu ışığı güneşten başka bir yerde arayan kimse, imkansız bir şeyin peşine düşmüş ve ulaşılmayacak bir şeye heves etmiş demeketir.

Dostlar, şunu bil ki, adil olmak aklının kemalini gösterir. Aklın kemali; her şeyi asıl haliyle olduğu gibi görmek, işin içindeki gizli hakikati bilmek ve onun dış görüntüsü ile aldanmamaktır.

Eğer  dünya hırsı ile insanlara zulmediyorsanız, önce durup, dünyadaki maksadınızın ne olduğuna bir bakmanız gerekir. Allah bizleri sadece kendisine ibadet etmemiz için yaratmıştır.

Eğer dünyadaki gayemiz güzel yemekler yemekse, bilin ki bu, insan suretinde ortaya çıkan hayvanî bir arzudur. Neden, çünkü yemeye aşırı düşkünlük hayvanlarda mlevcuttur.

Eğer yaşamaktaki amacımız başımıza süslü taçlar takmak ise, bu durumda bizler, kadın tabiatlı birisiyiz demektir. Çünkü süslenmek ve güzel elbiseler içinde zevk almak kadınların mahsustur.

Yok amacımız, düşmanlarımıza olan öfkelerimizi tatmin etmek ise, bu durumda bizler, insan şekline bürünmüş bir aslan veya yırtıcı bir hayvan oluruz. Çünkü kalpte öfke ve kızgınlık bulundurmak, yırtıcı hayvanların tabiatıdır.

ya amacımız insanların bizlere hizmet etmesini istemekse, bu durumda bizler, akıllı görüntüsünde bir cahil sayılırız.

Çünkü akıllı olsaydık, bize hizmet edenlerin bunu ancak karınlarını doyurmak, keyiflerini yerine getirmek ve arzularına ulaşmak için yaptıklarını anlardık. Onların hizmet ve hürmetleri bizlere değil, aslında kendilerinedir.

Bir ay işçinin aylığını verme o işi bırakır gider. Sana yapacağı hizmeti o belirli bir bedel karşılığında yapmaktadır.

 Eğer onlar, idarenin senden alınıp başkasına verildiği işitseler, hepsi senden yüz çevirip ona giderler; para nerede ve kimdeyse ona hizmet eder, hürmet gösterirler.

Gerçekte bu, bir hizmet değildir, ancak gülünç bir olaydır.

Eğer aklımızı iyi kullanabiliyorsak  her şeyin içine ve hakikatine bakar, dışı ile aldanmayız.

Bu yalan dünyanın hakikati, gerçeği, bu söylediğimiz ve açıkladığımız gibidir.

Bu açıkladıklarımıza yakinen inanmayan kimse, akıllı kimse değildir. Akıllı olmayan kimse de, adaleti sağlayamaz, adil olamaz.

Maide suresi 8 ayette;Ey iman edenler, Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan,adalet ve şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. …

Allah, insanların arasında hakim ve hakem olduğumuz zaman adaletle hükmetmemizi emrediyor. (Nisa 58)

Her Cuma imam hutbeden inmeden önce okur ya; Allah adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder…( Nahl:90)  ama maalesef bizler tam tersini yapıyoruz Allah muhafaza… enseniz kalın ve cebiniz kaba ise toplumda değeriniz vardır, eğer bunlar yoksa ne iş yapabilirsiniz, ne hizmet alabilirsiniz ne de saygınlığınız vardır.

Fakir olmak suç mu?

Veya gariban olmak suç mu? Veya mahkemede dayısı olmamak suç mu? Zenginin kapısının eşiğine kadar sıcak asfalt veya beton yol yapılır, fakirin ise yoluna bir kürek çakıl dahi dökülmez. İşte adil olmak, adaletli davranmak budur.

 Fakir fukaranın iki elleri yakanızdadır, eğer adil olmazsanız, yoksa iyi bilin ki inşallah,  Adaletli olmayan kimsenin varacağı yer cehennemdir bunu iyi belleyin.

Bu kadar sözden sonra diyebiliriz ki;  saadetin ve huzurun kaynağı akıllı olmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.