Geçen yazımızda, muhtarımız Ferhat Pala’nın güreş günü, karşı köyden getirdiği, Hikmet Pala’nın ŞAYİB, yine, talebemiz Ümit Yusuf Felek’in SENDEN SONRA adlı kitaplarını zikretmiş, İnşâllâh onları da ilerde, değerlendirmek imkânı buluruz ifâdeleriyle konuyu bağlamıştık.
Her iki kitap ta aynı hafta içerisinde elimize geçti ve ikisinde de bizimle ilgili bölümler vardı. Geçen hafta bu anlamda BİR TEVÂFUKLAR ve de MUTLULUKLAR HAFTASI oldu diyebiliriz. 2. Kitapta talebemiz bizimle ilgili hâtıralarına da yer vermiş. İnşâllâh oraya geleceğiz. Önce 1.den başlayalım.
Hikmet Pala, ŞAYİB Kitabı’nın GACAROĞLU HOCA ile ilgili bölümünde bizim bir yazımızdan iktibas yapmış. Merhum müderris hocanın talebeleriyle ilgili kısmı nurikahraman.com’dan almış. Kendisine buradan tekrar teşekkür ediyoruz. Hem bu jestinden, hem de böyle bir kitabı bizlere kazandırmış olmasından.
ŞAYİB, EYMÜR, DELİKKAYA…
Nitekim ilk fırsatta kendisini bulup bizzat bu duygularımızı paylaştık. Benzer kitaplar devam edecekmiş. DELİKKAYA’yı yazmış. Şimdi, âilesinin de kökeninin burası olduğu EYMÜR’ü yazıyor. Bu, gerek köyümüz, gerekse yöremiz için çok güzel bir haber. İnşâllâh bu böyle adım adım devam eder.
Her neyse, bununla ilgili bizimle de irtibatta olacağını belirtti. En kısa zamanda köyü şöyle bir gezip görelim birlikte dedi. Biz de seve seve katkıda bulunacağımızı söyledik.
Daha önce, köyümüzle ilgili kapsamlı bir makâlesi yayınlanmıştı zâten. Bu doyurucu yazı şimdi kitaplaşacaktı. Heyecanla bekleyeceğiz. Zîrâ, o gün de paylaştığımız gibi EYMÜR, târihî anlamda simge isimlerden bir tânesi. Türklerin bu topraklara ilk geliş zamanlarının hâtırası bir isim.
ULUBEY’DE HER KÖŞE TÂRİH
Sâdece EYMÜR de değil. O gün de konuştuğumuz gibi, Ulubey bu anlamda, ta o günlerin izlerini taşıyan, ŞUAYİPLÜ de dâhil olmak üzere, nice SEVDEŞ gibi, BAHADUN gibi, KUMANLAR gibi târihî özellikleri bulunan, tâ köklere uzanan isimlere sâhip. ULUBEY’in kendi adı da öyle. Dolayısıyla, eli kalem tutan herkesi köyüyle, yöresiyle ilgili yazmaya dâvet ediyoruz.
Velhâsıl, branşı târih, kalemi de akademik nitelikler taşıyan Hikmet Bey’in EYMÜR kitabını sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu kitap bu yönüyle bölgenin de ötesinde, ülkemize, hattâ tüm Türk coğrafyasına hitap edecek bir özellik arz edecektir.
Neden derseniz, bir defâ ülkemizde 20’nin üzerinde yerde EYMÜR ismi var. Belki diğer Türk illerinde de bunun örnekleri olabilecektir. Bu kitap bizlere, anayurdumuzdan, Oğuzlardan, Altaylardan, Kayı boylarından esintiler getirecek, uçma ve uçukluklarımızın önüne geçerek, ayaklarımızı yere, toprağımıza, memleketimize sağlam basmamıza yardımcı olacaktır.
BİZİM ŞU EYMÜRNÂME!…
Bu kitap diğer yandan bizi de harekete geçirecektir inşâllâh. Bizim de bir EYMÜRNÂME’miz var mâlum. Manzum yazılmış, neredeyse destan boyutunda uzun. Ancak tamâmen duygusal diyebileceğimiz, geçmişten, gelecekten, günümüzden izler taşıyan, fotoğraftan ziyâde bir resim niteliğinde. 15 yıldan bu yana gündemde. Web sitemizde yer alıyor.
Ancak, kitaplaştırma konusunu bir türlü gerçekleştiremedik. Daha doğrusu bir yerde de duramadık. Çünkü, olaylarla berâber gün gün ilâveler devam ediyor. Ama, kendi hayâtımız noktalanmadan bir yerde noktalamamız gerekiyor.
Bundan dolayı yüzlerce, belki binlerce fotoğraflar da çektik. Çoğu bu süreçte kayıp ta oldu. Artık bir şekilde atağa geçmemiz gerekiyor ama her hâlde biraz tembeliz, ya da müşkülpesendiz diyelim de meseleyi biraz hafif geçmiş olalım. Ama bir şekilde bu işi netîcelendirmek gerek. Rûhen rahatlamak, hem piyasaya yeni bir şey katmak, hem de onca fotoğrafı değerlendirmek, yarınlara bir şeyler göndermek adına.
Meselâ, Hikmet Bey’e de dediğimiz gibi, kitabının arka sayfasındaki fotoğraflar az da olsa çok güzel olmuş. Hattâ daha çok olsaydı diye bir nevî serzenişte bulunduğumuzda, temin edemediğini, insanların çekingen davrandığını, belki ilk anda tahayyül edemediklerini, ama kitap yayınlanınca da hayıflananların olduğunu ifâde etti.
Bizim köyde, bu tecrübeden de istifâde ile böyle bir şey olmayacağını, gerek bilgi, gerekse kaynak ve de fotoğraf açısından bol verili, ses getirecek, heyecan uyandıracak zengin bir kitabın ortaya çıkacağını düşünüyoruz.
MÂRİFET, İLTİFAT; ÖZNUR KULOĞLU…
Bu arada, ŞAYİB Kitabı’nın yayınlanmasını tekeffül eden Öznur Özkul da gerçek bir tebrik ve de teşekkürü hak ediyor. İçimizde kitabı, târihi, kültürü, kimliği, bilgiyi, araştırmayı önemseyen kişilerin çıkması ümit verici. Öznur kardeşin ceddine rahmet. Rabbimiz sayılarını çoğaltsın inşâllâh.
Yazara da ifâde ettiğimiz gibi, EYMÜR KİTABI konusunda da maddî-mânevî her hangi bir sıkıntı yaşanmayacak, kendisine yardımcı olunacaktır. Muhtarımız da bu teminâtı vermiştir. İşin bu tarafı da elbette ki ve mutlakâ önemli. Ne demişler; MÂRİFET İLTİFÂTA TÂBÎDİR; MÜŞTERİSİZ METÂ’ ZÂYÎDİR!
KİTAPLAR, KESTÂNE ÇİÇEKLERİ, TEMMUZ SICAĞI…
Diğer kitap ve aslında geçtiğimiz dönem daha bir iç içe olduğumuz kitaplar konusu yine çerçeve dışı kaldı. Aslında onlara da kestâne çiçekleri altında değinmek isterdik. Lâkin onlar da tamâmen dökülmüş durumda olmalı şu sıralar. Belki daha yüksek rakımlarda hâlâ kalmıştır. Ama, yapraklar altında da konuşabiliriz. Tabiî fındıklar ve de fındıklı gündemler izin verirse. İnşâllâh diyerek sözü noktalamaya çalışalım inşâllâh.
Gel gör ki TEMMUZ ayındayız. Sıcak bir ay. Ama geçen yıl ülkemiz onu kor sıcaklığında yaşadı. Tamâmen yanıp-yakılmaktan ve de yıkılmaktan Yüce Mevlâ kurtardı. Rabbimiz, ülkemizi işgâl sadedindeki böylesi felâketlerden bizleri ve de Ümmet-i Muhammedi muhâfaza buyursun. Âmin.
Bu güzel duâ ile berâber yazımızı noktalıyor, sizlere fındık öncesi hazırlıklar sürecinde kolaylıklar diliyor, kitapları da unutmamak temennîsiyle cümleye içten sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…