Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

EYMÜR'ÜN BAYRAM'I, ULUBEY'İN GELECEĞİ

Bir Kızılderili Atasözü var, dünyâca meşhur, ülkemizde de çok kullanılan;“Doğduğunda sen ağlamıştın, herkes bayram etmişti; öyle bir hayatın olsun ki öldüğünde herkes ağlasın, sen bayram et!” diye. Geçtiğimiz cumâ Eymür’de toprağa verdiğimiz Ali Amca(85) bu sözü getirdi aklımıza. Bayramın Ali Amca desek daha doğru. Çünkü öyle bilinip anılıyor kısaca. Soy isimleri Öztürk, ama temâyüz etmiş etkili bir kişilik olan dedelerinin isminin Bayram oluşundan dolayı âileye Bayramlar deniliyor. Bu arada, tâziye için ayrıca evlerine de gittiğimizde iltifatlarıyla bizlere sıla-i rahim ve sosyâl ilişkilerin önemini hissettiren kardeş Hilmi Ağabey, yengemiz hanımefendi ve çocukları; kendisi gibi biri Ankara, diğeri İstanbul’da yüksek mevkîlerde görev yapan kardeşlerimize, Ali amcamızın gurbetlerden koşup gelen çocukları, yeğenleri, komşuları ve diğer eş, dost ve sevdiklerine buradan tekrar sabr-ı cemîller diliyoruz. BAYRAMIM İMDİ, BAYRAMIM İMDİ...  Bayram, güzel bir kelime. Akla iyilikler, güzellikler, sevinç ve mutluluklar getiriyor.  Kaşgârlı Mahmud'un tesbitine göre kelimenin aslı Farsça bezrem/bezrâm olup “sevinç ve eğlence günü” demektir ve "beyrem/bayram" telâffuzu Oğuzlar'a aittir. Kısaca Kafkas kökenli diyebileceğimiz bu kelime her şeyiyle bizden ve güzel çağrışımları olan, fonetiği de hoş bir kelime. Bayram’ın Ali Amca da, halim-selim ahlâkı, güler yüzüyle gönüllerde bayram güller açtıran bir isimdi. O gün cenâzede konuşulanlar da bu minvâldeydi. Zâten merâsime katılım da güzel hâtıralarla, sıcak dostlukların, iyi komşulukların bereketinin bir yansımasıydı. Nitekim, başta İstanbul olmak üzere gurbette yaşayan bir çok eski komşumuzu, okul arkadaşlarımızı kucaklama imkânı bulduk bu vesîleyle. Köyümüzde 23 yıl imam-hatiplik yapan Ergün Köse Hoca köye ilk atandığında onunla karşılaşmasını, câmiyi sorduğunda önüne düşüp tâ oraya kadar götürüşünü, evine yerleşene kadar yardım edişini ve sonralarını kısaca anlattı. Hamdi Karaca Ağabey de ta İstanbul'dan gelenlerdendi. 50 kişilik büyük otobüsten başka olarak Havil Teyze'nin oğlu Hikmet Öztürk gibi özel arabasıyla gelenler de çoktu. İşte iyiliklerin sağladığı bu çekim gücü önemli. İnanıyoruz ki, ötede de yardımcı olacaktır bu kendisine... GÜNÜN CÜMLESİ HAMDİ AĞABEY'DEN! Hamdi Ağabey dedik ya o, hep yine o Hamdi Ağabey. Kendisine öyle dedim. Ben bildim bileli hep aynı Hamdi Ağabeysin dedim. "Hocam dedi, ne gerek var dünyâyı omuzuna bindirip de altında kendini ezdirmeye. Sonuçta hep bırakıp gidecek değil miyiz?" İşte günü vaazı, Hamdi Ağabey'in dilinden! Sizce de öyle değil mi? Bu bağlamda vefa(t)lar vefâların sergilendiği, sevginin görünür kılındığı, dostlukların tâzelendiği, hâtıraların depreştiği, hatırların muhkemleştiği, birlikte yaşama duygusunun pekiştiği müstesnâ vesîleler oluyor. Ali Amca’nın cenâzesi bu anlamda bir bayram kıvamındaydı. İnşâllâh onun için de böyle olmuştur. Nitekim, Efendimiz (SAV)in beyânına göre; “Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.” İnşâllâh o gün, yüzlerce kilometrelerden cenâzesine gelen yüzler onu omuzlarında sonsuz âlemdeki dostlarına uğurlamışlardır. Orada da ifâde edildiği gibi, Rabbimiz onu, Hz. Ali efendimize komşu eylesin. Âmin. Emekli öğretmen, yazar Durmuş Ali Öztürk Bey de Ali amcanın en yakın komşusu ve de ayrıca yakın akrabası. Onlar da âilece oradaydı. Hattâ, namazını da babası, köyümüzün yaşayan çınarlarından Yusuf Ziya Öztürk Hocamız kıldırdı. YAŞAYAN ÇINARLAR, DÖKÜLEN YAPRAKLAR!... Konu buraya gelmişken, Durmuş Ali hocamız ve oğlu, Altınordu Belediyesi Fen İşleri Müdürü Cem Öztürk’le yaptığımız, Ziyâ Hocamızın hayâtı ve hâtıralarının bir şekilde kaleme alınması, bu bağlamda Muzaffer Günay Bey’e başvurulabileceğini, onun biyografi çalışmalarının örnek, aynı zamanda kendisinden yardım alınabileceğini konuştuk. Telefonla ulaştığımız Muzaffer Bey de, kendilerine yardımcı olabileceklerini ifâde ettiler. Keşke böyle bir çalışma yapılsa. Keşke hepimiz çevremizde, geçmişe dâir özellik ve güzellikleri hâvî hâtıraları, anlatacakları bulunan insanlarla konuşsak, kaydetsek, ya da bu konuda çalışmaları olanlarla irtibata geçsek. Meselâ, hiç olmazsa gazetelerimizden, dergilerimizden biriyle buluşturarak onları konuşturup yazıya geçmesini sağlasak. Çünkü, onların anlatacakları, tıpkı bir eski eser gibi, kale gibi, câmi gibi, köprü gibi önemli. Özellikle teknolojinin bizi, bırakın çevremizden, kendimizden dahî kopardığı süreçlerde, meçhûllere savrulmamak adına âidiyetlerimizi not etmek, köşe taşlarımızı işâretlemek, sonsuzluğa giden yolda bizim geçmişten geleceğe istikâmeti kaybetmememiz için en önemli rehberimiz, yol haritamız olacaktır. ULUBEY'E SELÂM, GENÇLERE MERHABÂ!... Yine bu cenâze ve sonrasında bulunduğumuz ortamlar, görüştüğümüz, tanıştığımız gençler Ulubeyimiz başta olmak üzere ilimiz, ülkemiz ve de geleceğimize dâir ümitlerimizin artmasına sebep oldu. Çok yetenekli, nitelikli, ehil, işini bilen, çalışkan, iddia sâhibi,zirvelere yürüyen, cevvâl gençlerimiz var. Geleceğimiz geçmişimizden daha parlak olacak gibi. Onları da yazarız inşâllâh dem gelip imkân elverdiğinde... Eveet... Ali Amca dedik, Ali Bey dedik, "Allâh ismini taşıdığı Ali efendimize komşu yapsın dedik. O zaman, Hz. Ali’(kv) den bir sözle yazımızı bağlayalım inşâllâh: “İnsanlara öyle davranınız ki düşmanlarınız bile ölümünüze ağlasınlar.” En'netîce; Allah’tan En Çok İstenecek İki Nimet: HAYIRLI ÖMÜR, HAYIRLI ÖLÜM. Allâh(CC) cümlemize nasîp eylesin inşâllâh sevgili dostlar; wes’selâm…
Ekleme Tarihi: 27 Şubat 2018 - Salı

EYMÜR'ÜN BAYRAM'I, ULUBEY'İN GELECEĞİ

Bir Kızılderili Atasözü var, dünyâca meşhur, ülkemizde de çok kullanılan;“Doğduğunda sen ağlamıştın, herkes bayram etmişti; öyle bir hayatın olsun ki öldüğünde herkes ağlasın, sen bayram et!” diye. Geçtiğimiz cumâ Eymür’de toprağa verdiğimiz Ali Amca(85) bu sözü getirdi aklımıza.

Bayramın Ali Amca desek daha doğru. Çünkü öyle bilinip anılıyor kısaca. Soy isimleri Öztürk, ama temâyüz etmiş etkili bir kişilik olan dedelerinin isminin Bayram oluşundan dolayı âileye Bayramlar deniliyor.

Bu arada, tâziye için ayrıca evlerine de gittiğimizde iltifatlarıyla bizlere sıla-i rahim ve sosyâl ilişkilerin önemini hissettiren kardeş Hilmi Ağabey, yengemiz hanımefendi ve çocukları; kendisi gibi biri Ankara, diğeri İstanbul’da yüksek mevkîlerde görev yapan kardeşlerimize, Ali amcamızın gurbetlerden koşup gelen çocukları, yeğenleri, komşuları ve diğer eş, dost ve sevdiklerine buradan tekrar sabr-ı cemîller diliyoruz.

BAYRAMIM İMDİ, BAYRAMIM İMDİ... 

Bayram, güzel bir kelime. Akla iyilikler, güzellikler, sevinç ve mutluluklar getiriyor.  Kaşgârlı Mahmud'un tesbitine göre kelimenin aslı Farsça bezrem/bezrâm olup “sevinç ve eğlence günü” demektir ve "beyrem/bayram" telâffuzu Oğuzlar'a aittir.

Kısaca Kafkas kökenli diyebileceğimiz bu kelime her şeyiyle bizden ve güzel çağrışımları olan, fonetiği de hoş bir kelime. Bayram’ın Ali Amca da, halim-selim ahlâkı, güler yüzüyle gönüllerde bayram güller açtıran bir isimdi. O gün cenâzede konuşulanlar da bu minvâldeydi. Zâten merâsime katılım da güzel hâtıralarla, sıcak dostlukların, iyi komşulukların bereketinin bir yansımasıydı. Nitekim, başta İstanbul olmak üzere gurbette yaşayan bir çok eski komşumuzu, okul arkadaşlarımızı kucaklama imkânı bulduk bu vesîleyle.

Köyümüzde 23 yıl imam-hatiplik yapan Ergün Köse Hoca köye ilk atandığında onunla karşılaşmasını, câmiyi sorduğunda önüne düşüp tâ oraya kadar götürüşünü, evine yerleşene kadar yardım edişini ve sonralarını kısaca anlattı. Hamdi Karaca Ağabey de ta İstanbul'dan gelenlerdendi. 50 kişilik büyük otobüsten başka olarak Havil Teyze'nin oğlu Hikmet Öztürk gibi özel arabasıyla gelenler de çoktu. İşte iyiliklerin sağladığı bu çekim gücü önemli. İnanıyoruz ki, ötede de yardımcı olacaktır bu kendisine...

GÜNÜN CÜMLESİ HAMDİ AĞABEY'DEN!

Hamdi Ağabey dedik ya o, hep yine o Hamdi Ağabey. Kendisine öyle dedim. Ben bildim bileli hep aynı Hamdi Ağabeysin dedim. "Hocam dedi, ne gerek var dünyâyı omuzuna bindirip de altında kendini ezdirmeye. Sonuçta hep bırakıp gidecek değil miyiz?" İşte günü vaazı, Hamdi Ağabey'in dilinden! Sizce de öyle değil mi?

Bu bağlamda vefa(t)lar vefâların sergilendiği, sevginin görünür kılındığı, dostlukların tâzelendiği, hâtıraların depreştiği, hatırların muhkemleştiği, birlikte yaşama duygusunun pekiştiği müstesnâ vesîleler oluyor. Ali Amca’nın cenâzesi bu anlamda bir bayram kıvamındaydı. İnşâllâh onun için de böyle olmuştur.

Nitekim, Efendimiz (SAV)in beyânına göre; “Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.” İnşâllâh o gün, yüzlerce kilometrelerden cenâzesine gelen yüzler onu omuzlarında sonsuz âlemdeki dostlarına uğurlamışlardır. Orada da ifâde edildiği gibi, Rabbimiz onu, Hz. Ali efendimize komşu eylesin. Âmin.

Emekli öğretmen, yazar Durmuş Ali Öztürk Bey de Ali amcanın en yakın komşusu ve de ayrıca yakın akrabası. Onlar da âilece oradaydı. Hattâ, namazını da babası, köyümüzün yaşayan çınarlarından Yusuf Ziya Öztürk Hocamız kıldırdı.

YAŞAYAN ÇINARLAR, DÖKÜLEN YAPRAKLAR!...

Konu buraya gelmişken, Durmuş Ali hocamız ve oğlu, Altınordu Belediyesi Fen İşleri Müdürü Cem Öztürk’le yaptığımız, Ziyâ Hocamızın hayâtı ve hâtıralarının bir şekilde kaleme alınması, bu bağlamda Muzaffer Günay Bey’e başvurulabileceğini, onun biyografi çalışmalarının örnek, aynı zamanda kendisinden yardım alınabileceğini konuştuk. Telefonla ulaştığımız Muzaffer Bey de, kendilerine yardımcı olabileceklerini ifâde ettiler. Keşke böyle bir çalışma yapılsa.

Keşke hepimiz çevremizde, geçmişe dâir özellik ve güzellikleri hâvî hâtıraları, anlatacakları bulunan insanlarla konuşsak, kaydetsek, ya da bu konuda çalışmaları olanlarla irtibata geçsek. Meselâ, hiç olmazsa gazetelerimizden, dergilerimizden biriyle buluşturarak onları konuşturup yazıya geçmesini sağlasak. Çünkü, onların anlatacakları, tıpkı bir eski eser gibi, kale gibi, câmi gibi, köprü gibi önemli. Özellikle teknolojinin bizi, bırakın çevremizden, kendimizden dahî kopardığı süreçlerde, meçhûllere savrulmamak adına âidiyetlerimizi not etmek, köşe taşlarımızı işâretlemek, sonsuzluğa giden yolda bizim geçmişten geleceğe istikâmeti kaybetmememiz için en önemli rehberimiz, yol haritamız olacaktır.

ULUBEY'E SELÂM, GENÇLERE MERHABÂ!...

Yine bu cenâze ve sonrasında bulunduğumuz ortamlar, görüştüğümüz, tanıştığımız gençler Ulubeyimiz başta olmak üzere ilimiz, ülkemiz ve de geleceğimize dâir ümitlerimizin artmasına sebep oldu. Çok yetenekli, nitelikli, ehil, işini bilen, çalışkan, iddia sâhibi,zirvelere yürüyen, cevvâl gençlerimiz var. Geleceğimiz geçmişimizden daha parlak olacak gibi. Onları da yazarız inşâllâh dem gelip imkân elverdiğinde...

Eveet... Ali Amca dedik, Ali Bey dedik, "Allâh ismini taşıdığı Ali efendimize komşu yapsın dedik. O zaman, Hz. Ali’(kv) den bir sözle yazımızı bağlayalım inşâllâh: “İnsanlara öyle davranınız ki düşmanlarınız bile ölümünüze ağlasınlar.”

En'netîce; Allah’tan En Çok İstenecek İki Nimet: HAYIRLI ÖMÜR, HAYIRLI ÖLÜM. Allâh(CC) cümlemize nasîp eylesin inşâllâh sevgili dostlar; wes’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.