Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

BİZ NEYİMİZİ KAYBETTİK HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

İman; insanı insan eder belki de sultan eder,küfür ise insanı bir hayvan belki hayvandan öte bir canavar eder.  Toplumun şu ruh haline bir bakın, akla ziyan bir halde.. .Baksanıza... Gazete, televizyon, internet ile cep telefonu, tablet ve bilgisayar ile tam müptela edilmişiz hiç tanımadığımız bir hayata. Bu arada dinimizi öğrenmeye hiç vakit ayırmamışız şu bize mecbur tutulan önemli işlerimizden. Tabii dinimizi öğrenemediğimizden de, Caniliğin.. Hainliğin… Ve tabi ki, alçaklığın bini bir para! Uyuşturucu taa ilkokullara kadar inmiş. Ahlaksızlık diz boyutunu daha yukarı aşmış. Üç veya üç buçuk yaşındaki küçük görpe kız çocuklarına yapılan sarkıntılık mı ararsınız, ilk okulda öğretmenin, hele de okul müdürünün on bir yaşlarındaki kız çocuklarına yaptığı sarkıntılıkları mı ararsınız, ve daha insanın sözünü edemeyeceği insanlık dışı bir çok ahlaksızlık ve vicdansızlıklardan mı ararsınız. Vicdan mı?.. İzan mı?.. İnsanlık mı, bunların hiç birisi, hak getire!.. İnsanlık körleşti…  Toplumumuz canileşti… Hayvandan da daha aşağı bir hal aldı sanki. Şuursuzca ve fütursuzca; bir yaşama mahkum edildi sanki toplum. Mide kaldırmaz bir hal… insanın aklına gelince midesi bulanıyor. Bize ne oldu. Biz hale düşecek toplum muyduk. Doğrusu yaşanan ve yaşatılan hadiselere baktığımızda, vaki olan şu görülmeyen ruh halimiz "canice" bir hal sanki. Cani, vahşi, insanlık dışı. Sahi; "biz, siz, onlar" ne ara "insanlığımızı ve benliğimizi" kaybettik. Bu kadar canavarlaşacak duruma ne zaman geldik. Bu duruma gelene kadar hiç bize “Dur” diyen olmadı mı? Biz insanlığın neresindeyiz? Hangi mertebesindeyiz. İnsanlığın mertebesi yok mu yoksa, siz ne dersiniz? Hiç zannetmiyorum. Eğer ki; "insanlıktan nasip almış”  olsaydık,  ki, milli ve manevi değerlerimize, geçmişimize ve kültürümüze, hatta ve hatta dinimize,  Kur'anımıza, Peygamberimize, Allahın birliğine ve yüce kuvvetine inanmış olsaydık biz böyle mi olurduk, siz söyleyin? Aramızda ne Sevgi kalmış, ne de  Saygı ve Merhamet… baba evladını öldürebiliyor, evlat annesini boğazlayabiliyor, kişi kardeşine merhametsizce zulüm yapabiliyor. Cennetin annelerin ayaklarının altında olduğuna inandığımız Anne,  varlığımıza sebep olan babanın bütün olduğu ailenin kıymetini bilmedik. En derin ve çirkef bir çukur fikriyatıyla; acımasızca iğrençleştik. Alçaldık, adileştik.. Anne evladını boğazlıyorsa, Baba, çocuğunu öldürüyorsa Evlat babasını, ailesini kurşuna diziyorsa... Dövüp, sokağa atabiliyorsa en iğrençlik karakteriyle; "kızına-oğluna" tecavüz ediyorsa… Aile yetkilileri fuhşa teşvik ediyorsa… Kendi canına- kanına girebiliyorsa…Demek ki ; aile mefhumu  diye bir şey kalmamışdemektir. Kişinin gözünü para bürümüşse…Mal, mülk, miras üzerine "evlilik ve sözde aile birlikteliği" inşa edilmeye çalışılıyorsa, ailenin kaçınılmaz, hali böyle olur... Toplumun çekirdek kadrosu olan; aile bu ise, toplum, yani millet ne olmaz ki? Toplum büyük ailedir. Toplumun  çekirdek kadrodan geri kalır yanı mı var? Bilakis; kat be kat! Toplumda uzlaşı yok,  Birbirlerine karşı tahammülsüzlük hat safhada. Bencillik ilk sıralarda. Sonrası; şiddet mi arasınız? Kan mı, gözyaşı mı ararsınız?.. yani enva-i şekli var... tabi bunların yanında fuhuş, uyuşturucu, alkol, kumar, yolsuzluk, usulsüzlük..  Rüşvet ve adam kayırma; sektörel bir mafyalaşma devam ediyor.  Küçük esnafı kimse adam yerine koymuyor. Kimin gücü kime yeterse. Hak… Hukuk… Adalet... hepsi hak getire. Hepsi kendi meşrebinde; "orman kanunu" gibi! Sanki  toplum burnundan soluyor… Şöyle bir baksanıza! Trafikte yol vermedi diye, beni solladı diye, korna çaldı diye, trafikte benim önüme geçti diye korna çaldı diye, araç seyir halinde iken el-kol hareketi yapıldı diye; "birbirlerine" kurşun yağdırıyorlar.. küfürler savuruyorlar. Kötü sözlerin bini bir para …Ölenler oluyor, yaralananlar oluyor. İnsanlarımız, yolda, kaldırımda, işyerinde, kurumlarda mayın tarlası gibi. Dokun, hemen patlayacak.  Haraç, gasp, üçkağıtcılık, gasp sanki sıradan bir olay gibi, veya kabullendiği gibi, icra etmeyen yok gibi. Gençlik gayri meşru bir hayat yaşıyor. Makamların, Koltukların,  Unvanların " rant üzerine" inşa edildiği bir çark döngüsü hakim. Mutlaka, Ya siyasi gücün olacak?…Ya Ankara'da dayın olacak?  Derlerdi ya eskiden, demek ki doğru imiş. Ya da; "parayla" koltuğu, makamı ve "istihdam kadrosunu" alabilirsin? Hani derler ya; ya cebin kaba, ya da ensen kalın olacak… İman mı, akıl mı, diye soruya; Önce akıl denir. Çünkü aklın olmadığı yerde iman olmaz. Akıllı olmak, imanlı olmak. Akıllı davranmak. Biz neyimizi kaybetmişiz anlayabildiniz mi?
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2018 - Cuma

BİZ NEYİMİZİ KAYBETTİK HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

İman; insanı insan eder belki de sultan eder,küfür ise insanı bir hayvan belki hayvandan öte bir canavar eder.

 Toplumun şu ruh haline bir bakın, akla ziyan bir halde.. .Baksanıza...

Gazete, televizyon, internet ile cep telefonu, tablet ve bilgisayar ile tam müptela edilmişiz hiç tanımadığımız bir hayata. Bu arada dinimizi öğrenmeye hiç vakit ayırmamışız şu bize mecbur tutulan önemli işlerimizden.

Tabii dinimizi öğrenemediğimizden de, Caniliğin.. Hainliğin… Ve tabi ki, alçaklığın bini bir para!

Uyuşturucu taa ilkokullara kadar inmiş. Ahlaksızlık diz boyutunu daha yukarı aşmış. Üç veya üç buçuk yaşındaki küçük görpe kız çocuklarına yapılan sarkıntılık mı ararsınız, ilk okulda öğretmenin, hele de okul müdürünün on bir yaşlarındaki kız çocuklarına yaptığı sarkıntılıkları mı ararsınız, ve daha insanın sözünü edemeyeceği insanlık dışı bir çok ahlaksızlık ve vicdansızlıklardan mı ararsınız.

Vicdan mı?.. İzan mı?.. İnsanlık mı, bunların hiç birisi, hak getire!..

İnsanlık körleşti…  Toplumumuz canileşti… Hayvandan da daha aşağı bir hal aldı sanki.

Şuursuzca ve fütursuzca; bir yaşama mahkum edildi sanki toplum.

Mide kaldırmaz bir hal… insanın aklına gelince midesi bulanıyor. Bize ne oldu. Biz hale düşecek toplum muyduk.

Doğrusu yaşanan ve yaşatılan hadiselere baktığımızda, vaki olan şu görülmeyen ruh halimiz "canice" bir hal sanki. Cani, vahşi, insanlık dışı.

Sahi; "biz, siz, onlar" ne ara "insanlığımızı ve benliğimizi" kaybettik. Bu kadar canavarlaşacak duruma ne zaman geldik. Bu duruma gelene kadar hiç bize “Dur” diyen olmadı mı?

Biz insanlığın neresindeyiz? Hangi mertebesindeyiz. İnsanlığın mertebesi yok mu yoksa, siz ne dersiniz?

Hiç zannetmiyorum. Eğer ki; "insanlıktan nasip almış”  olsaydık,  ki, milli ve manevi değerlerimize, geçmişimize ve kültürümüze, hatta ve hatta dinimize,  Kur'anımıza, Peygamberimize, Allahın birliğine ve yüce kuvvetine inanmış olsaydık biz böyle mi olurduk, siz söyleyin?

Aramızda ne Sevgi kalmış, ne de  Saygı ve Merhamet… baba evladını öldürebiliyor, evlat annesini boğazlayabiliyor, kişi kardeşine merhametsizce zulüm yapabiliyor.

Cennetin annelerin ayaklarının altında olduğuna inandığımız Anne,  varlığımıza sebep olan babanın bütün olduğu ailenin kıymetini bilmedik.

En derin ve çirkef bir çukur fikriyatıyla; acımasızca iğrençleştik. Alçaldık, adileştik..

Anne evladını boğazlıyorsa, Baba, çocuğunu öldürüyorsa Evlat babasını, ailesini kurşuna diziyorsa... Dövüp, sokağa atabiliyorsa en iğrençlik karakteriyle; "kızına-oğluna" tecavüz ediyorsa…

Aile yetkilileri fuhşa teşvik ediyorsa… Kendi canına- kanına girebiliyorsa…Demek ki ; aile mefhumu  diye bir şey kalmamışdemektir.

Kişinin gözünü para bürümüşse…Mal, mülk, miras üzerine "evlilik ve sözde aile birlikteliği" inşa edilmeye çalışılıyorsa, ailenin kaçınılmaz, hali böyle olur...

Toplumun çekirdek kadrosu olan; aile bu ise, toplum, yani millet ne olmaz ki? Toplum büyük ailedir.

Toplumun  çekirdek kadrodan geri kalır yanı mı var? Bilakis; kat be kat! Toplumda uzlaşı yok,  Birbirlerine karşı tahammülsüzlük hat safhada.

Bencillik ilk sıralarda.

Sonrası; şiddet mi arasınız? Kan mı, gözyaşı mı ararsınız?.. yani enva-i şekli var... tabi bunların yanında fuhuş, uyuşturucu, alkol, kumar, yolsuzluk, usulsüzlük..

 Rüşvet ve adam kayırma; sektörel bir mafyalaşma devam ediyor.  Küçük esnafı kimse adam yerine koymuyor. Kimin gücü kime yeterse. Hak… Hukuk… Adalet... hepsi hak getire.

Hepsi kendi meşrebinde; "orman kanunu" gibi!

Sanki  toplum burnundan soluyor…

Şöyle bir baksanıza!

Trafikte yol vermedi diye, beni solladı diye, korna çaldı diye, trafikte benim önüme geçti diye korna çaldı diye, araç seyir halinde iken el-kol hareketi yapıldı diye; "birbirlerine" kurşun yağdırıyorlar.. küfürler savuruyorlar. Kötü sözlerin bini bir para …Ölenler oluyor, yaralananlar oluyor.

İnsanlarımız, yolda, kaldırımda, işyerinde, kurumlarda mayın tarlası gibi. Dokun, hemen patlayacak.  Haraç, gasp, üçkağıtcılık, gasp sanki sıradan bir olay gibi, veya kabullendiği gibi, icra etmeyen yok gibi. Gençlik gayri meşru bir hayat yaşıyor.

Makamların, Koltukların,  Unvanların " rant üzerine" inşa edildiği bir çark döngüsü hakim.

Mutlaka, Ya siyasi gücün olacak?…Ya Ankara'da dayın olacak?  Derlerdi ya eskiden, demek ki doğru imiş. Ya da; "parayla" koltuğu, makamı ve "istihdam kadrosunu" alabilirsin? Hani derler ya; ya cebin kaba, ya da ensen kalın olacak…

İman mı, akıl mı, diye soruya;

Önce akıl denir. Çünkü aklın olmadığı yerde iman olmaz.

Akıllı olmak, imanlı olmak.

Akıllı davranmak.

Biz neyimizi kaybetmişiz anlayabildiniz mi?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.