Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

BİZİ BİR İÇİM SUDA BOĞARLAR, DEVLETİN İKİ KANADI GÜÇLÜ OLMAZSA

Tarihimizde nice insanlar var ki, örnek alınacak, nice olaylar var ki ibret alınacak. İşte onlardan sadece bir tanesi. Orhan Gazi, bildiğiniz gibi Osmanlının kurucusu Osman Gazi”nin oğludur.  Orhan Gazi, Geyikli Baba namıyla bilinen zatın, Bursa'nın fethinde gösterdiği hizmetlerin den dolayı çok memnun olmuştur. Bu sebeple bir gün ziyaretine gelerek, minnettarlığını şöyle ifade eder: — Efendi Hazretleri, askerlerimizin arasında cihada katılmakla bizi büyük bir zafere kavuşturdunuz. Gazilerimiz ve biz, bu sebeple size minnettarız. Bu minnettarlığın bir ifadesi olarak da size İnegöl ve civarındaki yeşil yaylayı hediye etmek istiyoruz. Lütfen kabul buyurun ve şu andan itibaren üzerinize tapulu mülkünüz bilin. Geyikli Baba müteşekkir ve mütebessim... Şu karşılığı verir: — İhsanınıza teşekkür ederim. Lâyık olmadığımız şeyleri teklif buyurmaktasınız. Hâlbuki bizler savaşan askerlerimizin arasına girerken, sadece i‘lâ-yı kelimetullahı asıl maksat yapmıştık. Bunun dışında en küçük bir maksat, zihnimize hulûl etmemişti. Şayet bu niyetimizde muvaffak olmuşsak ecrini almış, karşılığına kavuşmuşuz demektir. Başka bir mükâfata hakkımız yoktur. Eğer bu niyetimizde muvaffak olamamışsak, zaten ihsanınıza da lâyık değiliz demektir. Bununla beraber bize münasip gördüğünüz yeşil yaylayı, tebaanızın göçebe olarak yaşamaya devam eden erenlerine ihsan ederseniz, bize vermiş gibi olursunuz.  Allah dostu, maneviyat eri Geyikli Baba'nın bu kanaat ve ihlâsı, Orhan Gazi’nin iyice hayranlığını celp eder. Artık Geyikli Baba'dan dua almaya, nasihat dinlemeye yönelir. Nitekim bir ziyaretinde, gittikçe genişleyen devletin yıkılmaması için dua etmesi isteği gelir aklına ve dileğini şöyle ifade eder: — Efendi Hazretleri, devletimiz her geçen gün genişlemekte, fetihlere muvaffak olup ilerlemektedir. Duanızı talep ediyorum; fetih durmasın, zafer dinmesin! Geyikli Baba'nın cevabı şöyle olur: — Her devletin madde ve mana olmak üzere iki kanadı vardır. Bu iki kanat sağlam olursa fetih durmaz, zafer dinmez. Yoksa kanadın biri kırılmışsa fetih şöyle dursun, boşlukta duramaz, kanadı kırık kuş gibi düşmekten kurtulamazsınız. Tarihimizi şöyle bir araştırırsanız, Ordunun yanında böyle İslam alimleri, Allah dostları, Tarikat müritleri bizzat savaşmamışlar amma, askerlere manevi kuvvet vermek için anların yanından ayrılmamışlardır. Amerika”nın veya İngiliz”in ordularının yanında mutlaka din adamlarından papaz veya Haham bulunur. İşte Osmanlının da Ordularının yanında böyle Geyikli baba gibi niceleri bulunmuşlardır. Devletin maddi gücü bildiğiniz gibi, silah. Ekonomisi güçlü olan devletin silah gücü de vardır. 1974 yılında Kıbrıs Barış harekatında bizlere ambargo uygulayan Amerika, aynı oyunu şu anda terörle mücadelemizde de oynuyor. Alman benim tankımla teröre silah atamazsın diye tankların bakım sözleşmesini aklıya aldı. Eğer F-16” lar bizde yapılmasaydı Amerika  uçak kaldırmayın diyebilirdi. Amma ne çare ki, kendi uçak ve helikopterlerimiz ve kendi tanklarımız bizleri başarıya ulaştırıyor. Kırk senedir ağır sanayi diye diye kendini feda eden, onun hiçbir sözüne kulak asmayan eski yöneticiler kalmadı artık. Kendi sanayimizi kendimiz kurabiliyoruz artık. Elhamdülillah… İkinci güçlü yanımız ise maneviyatımız. İnancımız. Bizlere ve Ordumuza önce gücümüz, sonra da inancımız, yani Allah yardım ediyor. Başarıdan başarıya bizleri sürükleyen sadece; kalırsak gazi, ölürsek şehit, anlayışı, düşüncesi ve inancıdır. Başka hiçbir şey değil. Bu maneviyatımızı hiçbir zaman yıkmamalıyız, bozmamalıyız. İnancımızı çok sağlam tutmalıyız. Yoksa bizi şu orta doğuda bir içim suda boğarlar. Bize bizden başka dost yoktur. Birliğimizi ve beraberliğimizi bozmadan, tek vücut ve tek yürek olmamız zamanıdır. Şu toplumuzda maneviyat büyükleri dediğimiz alimlerimizi birbirine çarpıştırıp da kendimizi küçük düşürmeyelim gavurların karşısında. Bir hoca şunu söylemiş, hemen peşine düşeriz. Bir hoca hatalı bir şey söylemiş hemen cephe alırız. Bırakalım da bu tartışmaları alimlerimiz yapsın. Bizlere ne oluyor. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir toplulukta sadece sanki tek düşman bizim hocalarımız gibi cephe alıyoruz. Sanki orkestra kurmuşlar, her telden bir ses geliyor, İslam aleminde…. Gelsinler bir araya, diyaneti, ilahiyatı ve medrese diye adlandırılan cemaat liderleri… Ses tek ağızdan ve tek kişiden çıkmalıdır. Şu falan hocanın cemaatinden, bu filanca tarikata mensup, ötekisi bilmem ne meşrebine mensup. Her cemaatin, mezhebin, meşrebin, gurubun veya topluluğun, partinin ayrı bir görüşü ve fetvası var sanki. Bu ayrıştırmalara devletin tek yetkilisi diyanet bur dur demeli, veya onları bir çatı altında toplamalıdır…. Yoksa devletin iki kanadından birisini yok ederiz kendi elimizle….
Ekleme Tarihi: 12 Mart 2018 - Pazartesi

BİZİ BİR İÇİM SUDA BOĞARLAR, DEVLETİN İKİ KANADI GÜÇLÜ OLMAZSA

Tarihimizde nice insanlar var ki, örnek alınacak, nice olaylar var ki ibret alınacak.

İşte onlardan sadece bir tanesi.

Orhan Gazi, bildiğiniz gibi Osmanlının kurucusu Osman Gazi”nin oğludur.  Orhan Gazi, Geyikli Baba namıyla bilinen zatın, Bursa'nın fethinde gösterdiği hizmetlerin den dolayı çok memnun olmuştur. Bu sebeple bir gün ziyaretine gelerek, minnettarlığını şöyle ifade eder:

— Efendi Hazretleri, askerlerimizin arasında cihada katılmakla bizi büyük bir zafere kavuşturdunuz. Gazilerimiz ve biz, bu sebeple size minnettarız. Bu minnettarlığın bir ifadesi olarak da size İnegöl ve civarındaki yeşil yaylayı hediye etmek istiyoruz. Lütfen kabul buyurun ve şu andan itibaren üzerinize tapulu mülkünüz bilin.

Geyikli Baba müteşekkir ve mütebessim... Şu karşılığı verir:

— İhsanınıza teşekkür ederim. Lâyık olmadığımız şeyleri teklif buyurmaktasınız. Hâlbuki bizler savaşan askerlerimizin arasına girerken, sadece i‘lâ-yı kelimetullahı asıl maksat yapmıştık. Bunun dışında en küçük bir maksat, zihnimize hulûl etmemişti. Şayet bu niyetimizde muvaffak olmuşsak ecrini almış, karşılığına kavuşmuşuz demektir. Başka bir mükâfata hakkımız yoktur. Eğer bu niyetimizde muvaffak olamamışsak, zaten ihsanınıza da lâyık değiliz demektir. Bununla beraber bize münasip gördüğünüz yeşil yaylayı, tebaanızın göçebe olarak yaşamaya devam eden erenlerine ihsan ederseniz, bize vermiş gibi olursunuz.

 Allah dostu, maneviyat eri Geyikli Baba'nın bu kanaat ve ihlâsı, Orhan Gazi’nin iyice hayranlığını celp eder. Artık Geyikli Baba'dan dua almaya, nasihat dinlemeye yönelir. Nitekim bir ziyaretinde, gittikçe genişleyen devletin yıkılmaması için dua etmesi isteği gelir aklına ve dileğini şöyle ifade eder:

— Efendi Hazretleri, devletimiz her geçen gün genişlemekte, fetihlere muvaffak olup ilerlemektedir. Duanızı talep ediyorum; fetih durmasın, zafer dinmesin! Geyikli Baba'nın cevabı şöyle olur:

— Her devletin madde ve mana olmak üzere iki kanadı vardır. Bu iki kanat sağlam olursa fetih durmaz, zafer dinmez. Yoksa kanadın biri kırılmışsa fetih şöyle dursun, boşlukta duramaz, kanadı kırık kuş gibi düşmekten kurtulamazsınız.

Tarihimizi şöyle bir araştırırsanız, Ordunun yanında böyle İslam alimleri, Allah dostları, Tarikat müritleri bizzat savaşmamışlar amma, askerlere manevi kuvvet vermek için anların yanından ayrılmamışlardır.

Amerika”nın veya İngiliz”in ordularının yanında mutlaka din adamlarından papaz veya Haham bulunur. İşte Osmanlının da Ordularının yanında böyle Geyikli baba gibi niceleri bulunmuşlardır.

Devletin maddi gücü bildiğiniz gibi, silah. Ekonomisi güçlü olan devletin silah gücü de vardır. 1974 yılında Kıbrıs Barış harekatında bizlere ambargo uygulayan Amerika, aynı oyunu şu anda terörle mücadelemizde de oynuyor.

Alman benim tankımla teröre silah atamazsın diye tankların bakım sözleşmesini aklıya aldı.

Eğer F-16” lar bizde yapılmasaydı Amerika  uçak kaldırmayın diyebilirdi. Amma ne çare ki, kendi uçak ve helikopterlerimiz ve kendi tanklarımız bizleri başarıya ulaştırıyor.

Kırk senedir ağır sanayi diye diye kendini feda eden, onun hiçbir sözüne kulak asmayan eski yöneticiler kalmadı artık. Kendi sanayimizi kendimiz kurabiliyoruz artık. Elhamdülillah…

İkinci güçlü yanımız ise maneviyatımız. İnancımız. Bizlere ve Ordumuza önce gücümüz, sonra da inancımız, yani Allah yardım ediyor.

Başarıdan başarıya bizleri sürükleyen sadece; kalırsak gazi, ölürsek şehit, anlayışı, düşüncesi ve inancıdır. Başka hiçbir şey değil.

Bu maneviyatımızı hiçbir zaman yıkmamalıyız, bozmamalıyız. İnancımızı çok sağlam tutmalıyız.

Yoksa bizi şu orta doğuda bir içim suda boğarlar.

Bize bizden başka dost yoktur.

Birliğimizi ve beraberliğimizi bozmadan, tek vücut ve tek yürek olmamız zamanıdır.

Şu toplumuzda maneviyat büyükleri dediğimiz alimlerimizi birbirine çarpıştırıp da kendimizi küçük düşürmeyelim gavurların karşısında.

Bir hoca şunu söylemiş, hemen peşine düşeriz. Bir hoca hatalı bir şey söylemiş hemen cephe alırız. Bırakalım da bu tartışmaları alimlerimiz yapsın. Bizlere ne oluyor.

Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir toplulukta sadece sanki tek düşman bizim hocalarımız gibi cephe alıyoruz. Sanki orkestra kurmuşlar, her telden bir ses geliyor, İslam aleminde….

Gelsinler bir araya, diyaneti, ilahiyatı ve medrese diye adlandırılan cemaat liderleri… Ses tek ağızdan ve tek kişiden çıkmalıdır. Şu falan hocanın cemaatinden, bu filanca tarikata mensup, ötekisi bilmem ne meşrebine mensup. Her cemaatin, mezhebin, meşrebin, gurubun veya topluluğun, partinin ayrı bir görüşü ve fetvası var sanki. Bu ayrıştırmalara devletin tek yetkilisi diyanet bur dur demeli, veya onları bir çatı altında toplamalıdır….

Yoksa devletin iki kanadından birisini yok ederiz kendi elimizle….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.