Ak gömleğe kara leke
Yakışır mı, yakışır mı?
Som yerine, boş teneke
Yakışır mı, yakışır mı?
Kapladıkça reng-i siyâh
Çekilip gitmez mi sabah?
Pâk kâlplere kirli günâh
Yakışır mı, yakışır mı?
Işıklara çeksen perde
Ararsın; aydınlık nerde?
Kara çalmak, sil’cek yerde
Yakışır mı, yakışır mı?
Yanlıştan hicap duymamak
Eli vicdâna koymamak
Emr-i mâruf’a uymamak
Yakışır mı, yakışır mı?
Düşmek ayrı sevdâlara
Sırt çevirip dâvâlara
Girmek başka havalara
Yakışır mı, yakışır mı?
Makam bir fırsat, bilene
Yazık, istismâr edene!
Lâmba, onu söndürene
Yakışır mı, yakışır mı?
Güzel kente çirkin binâ
Azalan ar, artan zinâ
Dert etmemek, lnadına
Yakışır mı, yakışır mı?
Yükselmek deyince hep vinç
Betonlara bağlı sevinç!
“İlke, ülkü” diyene linç
Yakışır mı, yakışır mı?
Çıkmak hep göğün tâcına;
Hizmet, neyin amacına?
Ne vâdi, ne yamacına
Yakışır mı, yakışır mı?
Şâir, özet geç; bu defâ
Kısaca sor; nerde vefâ?
Dâvâ üzerinden sefâ;
Yakışır mı, yakışır mı?
Kent maddedir, şehir mânâ
Çok şey demek, anlayana!
Uyarmamak; sana, bana
Yakışır mı, yakışır mı?
O zaman hepimiz mes’ul
Sormak gerek usul usul
“Neme lâzım!” derse bir kul;
Yakışır mı, yakışır mı?...
Seçen, seçilen, eleman;
Dâvân için ol kahraman!
Sorumsuzluktan; el’aman!
Yakışır mı, yakışır mı?...