Ülkemiz çok şükür, kazâsız-belâsız târihî ve stratejik nitelikte bir seçimin ardından özlediği hedeflere doğru yepyeni ve büyük bir adım daha atarak, başkanlık diyebileceğimiz bir sisteme kavuştu. Artık her şey daha pratik olacak. İç ya da dış, kritik meselelerle karşı karşıya kalındığında oraya buraya bakıp oyalanmadan, prosedürlere takılmadan aktif hareket edilebilecek. Biz, bu yeni durumu –kestirmeden- böyle anlıyoruz.
Nitekim, hepimizin de artık görebildiğimiz şekliyle ülke alttan alta, yavaş yavaş bir değişiklik ve dönüşüm yaşadığını belli ediyor. Yeni hükümetin oluşum seyrinde bunu açıkça görüyoruz. Girdiğimiz bu kulvar inşâllâh, milletimizin azizliğiyle eşdeğerde bir açılım ve atılımın, maddî-mânevî şahlanmanın mihveri olacaktır. Artık kısır çekişmelere, zaman kayıplarına, tefrikalara ve bunların intâc edeceği güç, kaynak ve imkân ziyâına meydan verilmeyecektir.
Bir defâ başta, halkın oyuyla seçilecek başkanın zâten sağduyulu olacağı husûsu bir güvence olarak yetip artıyor geleceğe olumlu bakma noktasında. Nitekim, son 24 Hazîran seçimimiz milletimizin ne kadar aziz ve önsezili olduğunun açık göstergesi. Dünyâ birikse, hem içtekilere hem dıştakilere, hem sağa, hem sola, hem başkana, hem partisine, hem iktidara hem de muhâlefet partilerine ayrı ayrı bu kadar oturaklı mesajlar verilemezdi.
REİS, PARTİ, MİLLET, DÜNYÂ...
Nitekim, meselâ, millet, “REİS de REİS!” dedi, “BAŞKASINI TANIMAM-BİLMEM” dedi ve onu başının üstüne koydu ama söyleyeceğini de çekinmeden gâyet net ifâde etti; aynı şekilde Ak Parti merkez ve taşrâsına da. Milletimizle, bu irfânî yanı ve ferâseti dolayısıyla bir kez daha gurur duyduk. Rabbim kıyâmete kadar pâyidâr eylesin; dâhilî, hâricî düşmanlara, şer güçlere, ayrıcı-gayrıcılara, bölücü-parçalayıcılara fırsat vermesin. Âmiin…
Evet, bizler belki Ulubey’de, Ordu’da, evde, çarşıda, pazarda şurda burda her nerede olursa, hattâ bölgede ve de ülkede konuşulan gündemlerin çok ötesinde bir yerlerde olan bir ülkeyiz. Bunu günden güne daha bir hissediyor, bu bağlamda, sorumluluklarımızı daha bir anlamanın yanında bu şerefli konumumuzdan dolayı Rabbimize sonsuz şükürler ediyor, beklentilere cevap verme noktasında bizi muvaffak kılmasını niyâz ediyoruz.
Tüm bunlardan sonra, durum şunu gösteriyor ki, bu millet inşâllâh, dünyâ zulüm, işkence, tecrid, çeşitli hak ihlâlleri, kan ve gözyaşlarıyla dolsa da, o, insanlığın ölmediğini kıyâmete kadar her hâlükârda gösterecek, bir huzur adası ve de sığınılacak liman konumunda olarak, adâletin, insan haysiyet ve şerefinin aynası vasfını sürdürmeye devam edecektir.
MERKEZ, TAŞRÂ; ORDU, ULUBEY…
Vel’hâsıl, yeni dönem, durum ve de konumumuz tekar hayırlı olsun inşâllâh. Ulubeyimizi YORUM gazetemizden tâkip ediyoruz. Tayinler bağlamında yaprak dökümünden söz ediliyor. Bu vesîleyle biz de söylemek istiyoruz ki, devlette devamlılık esastır. Kimi gelir, kimi gider. Hayırlısı neyse o olur. Ne demişler; OLANDA HAYIR VARDIR. Mâmâfih, gidenlerin gitmesi kendileri için iyi olacaktır belki. Çünkü, belki böyle bir süreç, artık Ulubey’de bir takım değişikliklerin olması gerektiğine dâir kaderin bir hatırlatması da olabilir.
Aslında Ulubey siyâsetinin de bu gidişâta ayak uydurmasında fayda olabilir. Özellikle ilçenin sivil yüzü ve temsil noktasında, yıpranmamış, sevecen, yeni, takviye sîmâlara ihtiyâç bulunduğu düşünülebilir. Bu sâdece Ulubey için değil, her yer için böyle. Tıpkı hükümette olduğu gibi. Özellikle, 16 bakan içerisinde eskilerin oranı ne?
Bakınız bakanlar hep değişti. Mesele bitti mi yâni? Elbette hayır! Belki asıl şimdi başlayacak; öyle değil mi? Analar, daha ne yiğitler doğurmuştur, kim bilir? Nitekim hepimiz yepyeni ümitlerle doluyuz…
ATİLLA KOÇ, ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK…
Ulubey doğumlu bakana gelince; hayırlı olsun. İnşâllâh bereketli hizmetler yapacaktır. Nitekim, biyografisinde yer alan birikim ve faaliyet portföyü oldukça zengin. 78-79’lar bizim İstanbul’da okuduğumuz yıllardı. Tâkip ettiğimiz, daha sonraki yıllarda zaman zaman bizim de yazılarımızın yer aldığı bizim cenâhın fikir gazetesi YENİ DEVİR’de babası, Kültür Eski Bakanımız Atilla KOÇ’un yazıları yer alıyordu. Kendisi o zamanlar Ulubey ilçemizde kaymakamdı. Tanışmıyorduk ama, uzaktan uzağa yazılarıyla gurur duyuyorduk. Zamanın ilçe müftüsü Mehmet ÇELENK Hocamız onunla sohbetlerinden, mükemmel insanlığından falan söz ediyordu. O günlerin şartlarında, özellikle bir taşra için böyle bürokratlarının olması, ayrıca ulusal bir gazetede yazması nâdirattandı. Şimdi Allâh’a şükür; çok insan yetişti. Nitekim, sevgili bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk da dâhil, yaşadığımız bunun bereketi değil mi? Rabbim muvaffak eyleyip sayılarını daha da çoğaltsın inşâllâh. Âmin.
ALAADDİN YÜKSEL, ZEKERİYA KARA…
Son olarak, iyi ki gazetemiz var diyoruz. Zîrâ, Zekeriya KARA Hocamız’ın vefatını cenâzeden bir hafta sonra Alaaddin YÜKSEL Ağabey’in yazısından öğrendim. Bu gün asıl, fındık öncesi köy hazırlık günleriyle berâber onu yazacaktım. Merhûmun bende, dün kitaplar arasında karşılaştığım 18 sayfalık bir mektubu var el yazısıyla. Oradan paylaşacağımız yerler var. İnşâllâh bir başka sefere diyor, ölenlere rahmet, kalanlara sıhhat ve âfiyetlerle berâber sevdikleriyle sonsuz mutluluklar diliyor, gelecek günlerin hepimiz, gönül coğrafyamız ve de tüm insanlık için daha güzel olması niyâzıyla cümleye sevgiler, saygılar sunuyoruz ves’selâm…