Bir çiftçinin bir tarlası varmış. Çiftçi tarlasını eker biçer bir türlü istediği ürünü alamazmış. Tarla çorakmış (verimsiz). Çiftçi bakıyor ki elde ettiği ürün yaptığı masrafı karşılamıyor ve zarar ediyor. Demiş ki “Amaaan ben bir daha bu tarlayı ekmeyeceğim. Bu tarla beş para etmez” diyerek gitmiş köy kahvesine oturmuş. Kara kara düşünürken köy kahvesine eli ayağı düzgün yakışıklı bir adam gelmiş. Çiftçinin adını söylemiş, göstermişler. Genç adam çiftçinin yanına gelmiş;
– Şu tarla senin mi? demiş.
– Evet
– O tarlayı bana satar mısın?
– Hayır
– Neden
– Beş para etmez o tarla demiş kendi tarlası için. Gelen adam demiş ki
– Olsun ben o tarlayı satın almak istiyorum. Çiftçi demiş ki;
– Ben seni kandırmak istemem. Benim tarlam beş para etmez senin hiç bir karın olmaz zarar edersin.
– Ben tarlanı almak istiyorum diye ısrar etmiş adam ve
– Satmıyorsan kirala o zaman demiş.
– Olmaz ben bişi kazanamıyorum ki sende kazanamazsın. Bunun üzerin gelen adam
– Ben petrol mühendisiyim. Buralarda yaptığımız araştırmalarda senin tarlanda çok zengin petrol rezervi tespit ettik. Petrol çıkacak oradan demiş.
Çiftçi kafasını kaldırmış adama bakmış demiş ki;
– Çiftçiyim diye dalga mı geçiyorsun. Benim tarlamda arpa buğday bile çıkmıyor petrol nasıl çıksın demiş.
Gelen adam bakmış ki çiftçi ikna olmuyor.
– Madem ki tarlanı satmıyorsun. Onu bir yıllığına bana kirala petrol çıkarsa yarısı senin. Çıkmazsa tarla senin. Ne kaybedeceksin ki?
Çiftçi adamın ısrarı karşısında “Tamam” demiş. “Nasıl istersen git başımdan ya. Zaten borçlarımı ödeyemiyorum. Bir sürü borçlanmışım kara kara düşünüyorum”
Gelen adam tarlaya gitmiş teşkilatı kurmuş petrol aramaları başlamış. Tabi çiftçinin pek umudu yok. Köylüler dalga geçiyorlarmış “Petrol zengini mi olacaksın, bizi de görürsün” falan diye. Bir hafta geçmiş, bir ay geçmiş. Gelen adam kuyu kaza kaza belirli bir derinliğe geldiğinde oradaki makinalardan petrol fışkırmaya başlamış. Petrolün satışı başlayınca bir ay içinde o çiftçi çok zengin olmuş.
Peki şöyle bir düşünelim. Sizce o çiftçi bir ay da mı zengin oldu? Aslında çok daha önceden zengindi de bundan haberi mi yoktu? Ne dersiniz dostlar?
Peki sizler kendinizi nasıl görüyorsunuz. Birisi size senin kafan taş, senin kafan çorak, senin kafan verimsiz dese ne düşünürsünüz.
Dıştan gördüğünüz insanları “yahu bunun toplumda değeri hiç yok. Kimse ona değer vermiyor. Hem de fazla kaliteli bir kişiliği de yok. Bunlardan hayır gelmez.” Dediğinizde ne olur dostlar, bunu düşünen kişi öz güven fakiridir.
Bunu düşünen kişi sevgi fakiridir.
Bunu düşünen kişi kapasite yoksunudur.
Niçin, çünkü bir başkasını bu düşüncelerle addettiğin için. Siz ilk önce kendinize güvenin, kendinizi bilin diğer insanlar da sizleri aynı şekilde tanıyacaktır.
Bazen sosyal medyada bazı ilginç paylaşımlar yapıyorum da bana sen “cesaret hapı mı yuttun?” diyen arkadaşlar oluyor.
Kimseyi eleştirmiyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim ki, ilk önce kendimi eleştiriyorum. Yazılarımın tamamında ki eleştiriler ne bir siyaset adamına, ne de bir devlet yetkilisinedir. Tüm eleştirim sadece kendimedir.
Bundan pay alan eş, dost ve arkadaşlar olursa ne mutlu bana.
Ne yani, kendimi de eleştiremez miyim?
Komşunun meyvesini kıskanırım.
Komşunun arazisini kıskanırım.
Komşunun hayvanlarını kıskanırım.
Komşunun yoldan geçmesini istemem.
Komşumun arazisine yolların yağmur sularını akıtır arazının göçmesine sebep olurum.
Beni defalarca uyarsalar bile bunları yine de yaparım.
Yahu ben kimim. Ben yoksa bir komşu değil canavar mıyım?
Allah bu gibi kişilerin şerrinden insanları korusun.
Berim için ne düşünüyorsanız Allah sizlere iki misli versin.
Belki dıştan bakıp “Yahu bu adam ne saygısızmış” ya da sizlerin böyle kendinizi ifade edemeyişinize bakıp “Ya bundan hayır çıkmaz” dediğinizi hissediyorum.
Siz kendinize öz güven fakiri, sevgi fakiri, kapasite yoksunu olarak görmüş olabilirsiniz.
Sahi beyninizin derinliklerine, ruhunuzun derinliklerine, kendi kapasitenize, iç aleminize doğru bir yolculuk yapmaya ne dersin?