Eskiden yalnızca, YARIYIL TATİLİ vardı. Geçen hafta, eğitim târihimizde ilk olarak, okullarda bir de ARA TÂTİLİ uygulanmaya başlandı. Bu, Nisan’da da tekrarlanacak bildiğimiz kadarıyla.
24 Kasım Öğretmenler günü de buna tevâfuk etti. Bu ara tâtiller özellikle hep bu güne mi denk getirilecek, yoksa sâdece bu yıla mı mahsus, bilemiyoruz?!
Her neyse, öğrenciler olmayınca öğretmenlere hafta boyunca bilgilendirme, kurumsal kaynaşma veyâ tecrübe paylaşımı sadedinde günlerini değerlendirme programları uygulandı. Bu anlamda haftanın her günü okullarına gittiler.
Böyle olunca, biz emeklilere de mürâcaat edildi. Konuşur musun teklifine tereddüdsüz evet dedik. Ancak, geçtiğimiz cumâ günü okula gelinceye kadar hep, talebelere konuşacağımız heyecânını yaşadık. Hiç düşünmedik ki, okullar tâtil! Hattâ kendi oğlum da var Akyazı’daki İHL sonda; tâtili bizzat yaşıyoruz yâni. Hanım da, bir Kur’an Kursu Hocası olarak, Çarşamba günü, kendi meslekdaşlarına, tecrübe paylaşımı meyânında konuşturulmuştu.
İHTİYÂRLIK ya da İHTİYÂRSIZLIK!...
Tüm bunlara rağmen biz o dakkaya kadar, nasıl öğrencilere konuşacağımızı düşünme durumunda olduk; hayret doğrusu?! Bunun adını saflık değil, belki, okul deyince talebelere odaklanmak olarak koymak daha doğru olacaktır. Kim bilir, BELKİ DE İHTİYÂRLIK! Daha da doğrusu, bir hocaya okul deyince ve talebeler akla gelince “İHTİYÂRIN ELDEN GİTMESİ!” gibi bir şey de denebilir mi, bilemiyorum!…
Her neyse, o gün karşımızda meslekdaşlarımızı görünce şaşırdık. Nerden başlayacağımızı, ne yapacağımızı pek bilemedik. Gerekli-gereksiz, çamdan-kavaktan, köyden-çarşıdan, kırık-dökük, özel-genel bir şeyler anlattık. Şiirden mûsikîye, kitaptan deftere, Lüleburgaz’dan Gölköy’e, Ankara’dan Akkuş’a daldan dala uçtuk gittik.
Daha çok, tanışma gibi bir şey oldu. Beraber çalıştığımız arkadaşlar var olsa da yeniler de çoktu. Biz de 2005’de emekliye ayrılmasaydık onların arasında olacaktık. Hattâ, 65 yaş göz önüne alındığında daha 2-3 senemiz bile vardı. Ama o gün de söylediğimiz gibi o zamanlar bir-kaç sebebin bir araya gelmesiyle emekliye ayrılmıştık. Bu günkü gibi şartlar müsâit olup ta, devlet te, 65’e kadar kalmayı âdetâ tercih ve teşvik etme durumunda bulunsaydı ben de seve seve çalışmayı düşünebilirdim. Sağlığımız yerinde çok şükür. Heyecanımızdan da bir şey kaybetmiş değiliz.
EMEKLİLİK NE ZAMAN BAŞLAR?…
Tüm bunları söylerken, elbette ki, o günkü şartlarda verdiğimiz kararla ilgili bir problemimiz yok… Her şeyin hayırlısı deyip, sorumluluk anlamında kâbiliyet ve imkânlarımız elverdiği ölçüde üzerimize düşeni yapma, görevlerimizi unutmama bilinci, kısaca, HOCANIN EMEKLİSİ OLMAZ sözü muvâhecesinde hayâtımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Rabbimiz, bu meyânda cümleyi muvaffak kılsın ve de o gün bitirdiğimiz, “Mevlâ bizleri Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluştursun” duâsının bereketiyle emâneti teslîm etmeyi nasîp eylesin… Âmin…
ORDU MERKEZ İMAM-HATİP LİSESİ
Doğrusunu söylemek gerekirse, o gün bir çok şeyler eksik kaldı elbette. Ama, tam olması zâten mümkün değil. Bunun bir sıra etkinliklerle devam etmesi lâzım. Şu anlamda söylüyorum: Sözünü ettiğimiz okul, herkesin İmam-Hatip deyince aklına gelen eski okul. Burası Ordu’daki İmam-Hatiplerin ilki. İmam-Hatip şuurunun merkezi. Çınar niteliğinde kök hatırası olan, temel binâsı diyebileceğimiz bir yer. Buranın hâtırası canlı tutulmalı. Ordu’da İmam-Hatip ekseni, bu merkez üzerinden canlılığını idâme ettirmeli.
TERBİYE, RABB; TA’LİM, MUALLİM!...
Her neyse, asıl konumuz olan öğretmenler günüyle alâkalı da kısaca şunları söyleyebiliriz: Başta, mâlum, RABBİMİZ bizâtihî eğiticidir, eğitendir, RABBdir. Terbiye RABB’den gelir. Tıpkı MÜREBBÎ(YE) gibi. İlk emri hatırlayalım: “OKU! Yaratan Rabbinin adıyla… ki O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (ALAK SÛRESİ)
Diğer yandan, Rabbimizin en güzel örnek ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği yegâne rehberimiz Efendimiz (SAV) de;
"Ben insanlara MUALLİM olarak, gönderildim." buyuruyor.
“En çok sevilen öğretmen, en çok seven öğretmendir.”diye bir söz var. Ne kadar doğru. Peygâmberimiz(SAV), ümmetine sevgisi ve tebliğdeki başarısıyla da bunun en güzel timsâli olmuştur.
Son olarak, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü watshap grubu arkadaşlarımızdan iktibaslarla huzurunuzdan ayrılıyoruz:
Sâlih YAZICI; Çocuklarımızın ruhunu emanet ettiğimiz öğretmenlerimizi puan ve maaş olarak en önlere geçirmedikçe öğretmenliğin önemini kavramış sayılamayız.
Bu meslek Peygamber mesleğidir de aynı zamanda. DÜNYAYA BİR DAHA GELMEK MUKADDER OLSA İNANINHİÇ TEREDDÜT ETMEDEN YİNE ÖĞRETMEN OLURDUM”
ÖRNEK, REHBER, ROL MODEL!...
Öğretmenlik peygamber mesleği olduğuna göre her öğretmenin de rol model olmak için, peygamberlerin SIDK, EMÂNET, FETÂNET, TEBLİĞ ve İSMET sıfatlarıyla berâber ahlâkî özelliklerini yüzde yüz olamasa da âzâmi bir şekilde uygulamaya gayret göstermesi gerekir. Bu temennîlerle bütün öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.”
Ömer ÖZDEMİR akadaşımızın “EVRENSEL BAŞ ÖĞRETMENİ ÖRNEK ALANLARA SELÂM OLSUN!.” temennîsiyle sözlerimizi bağlarken, biz de tüm öğretmenlerimizin günlerini tebrik ediyor, saygıdeğer okurlarımız ve sevgili öğrencilerimiz başta olmak üzere cümleye sevgiler, saygılar, sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluklar diliyor, bir Müslüman olarak bilgiden, öğenmeden kopuk yaşamamanın gerek ve önemini hatırlatarak huzurlarınızdan ayrılıyoruz, wes’selâm…