Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

SARIMSAK TARLASI HİZMETİ YAPIYORUZ

Günlük yaşantımızda, hayatın çilesini ve dayanılmaz yükünü taşırken omuzlarımızı dik tutma gayretinde oluruz. İşte o zaman yüce yaradan sanki bizlerin durup dinlenmesi için zamanı durdurur insanoğlu farklı algılasa bile. Geriye dönüp de bir baktığınızda, onlarca dost bildiğiniz insanların yollarda takılıp kaldığına şahit olmuşsunuzdur. Bu yalnızlığın dayanılmaz acısını beklide ta yüreğinizin derinliklerinde hmişsinizdir. Gözlerinizin içine baka baka dostum deyip, hatta otuz iki dişini birden göstererek, sırıtan yüzsüzleri görünce; peki bunlar insansa, benim yanımda dik duranlar acaba kimler diye kendi kendinize sormuşsunuzdur. Dostlar, gerçekten gerçek dost mu arıyoruz, buyurun: Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; -Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'. Baba, itiraz eder, -Olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki. Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki... Devam eder durur konuşma...Tabii aralarında başlar bir tartışma. Karar verirler bir sınava. Dostun hakikisini anlamak için.Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna, -Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'. Çuvaldan kanlar damlamaktadır. Sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala. Dışarıdan böyle sanılmaktadır. Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı. Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını. Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner. Ama tabi içten yıkılır... Babasına dönerek; -Haklıymışsın baba ' der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana. Baba -Hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı alda bir kere de git ona. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlaya damlaya gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte. Çuvalın içerisine hiç bakmadan çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye de sarımsak dikerler. Genç adam gelir babasına; -Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; -Daha erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, hiç çekinmeden at onun suratına iki tokat. İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel o zaman olanları anlat bana...' Genç adam, aynen yapar babasının dediğini. Maksadı anlamaktır dostun hakikisini. Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen DOST; 'Git söyle babana, biz sarımsak tarlasını böyle iki tokada satmayız! Sarımsak tarlası bildiğiniz gibi çok derin olmaz, toprağın yüzeyine dikilir, sarımsağın yukarı gelen ucu toprakla aynı seviyededir. Herhangi bir kümes hayvanı zarar vermesin diye üzerlerine çalılardan korkuluk yapılır. Şöyle izliyorum toplumumuzu, yıllarca beraber omuz omuza her türlü zorlukları aşmış, nice hakaretlere ve nice iftiralara karşı birlikte mücadele etmiş insanları bakıyorum da şimdilerde sanki birbirleriyle asırlarca süren bir düşmanlığı var gibi. Ne oluyoruz dostlar, hani kol kırılır yen içinde kalır idi. Başınıza ufak bir musibet gelse hemen günah keçisini buluyoruz. Falancadır… Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz. Emri bizlere gelmedi mi yoksa. Şüphesiz ki, Müminler ancak kardeştirler; öyleyse, kardeşlerinizin arasını düzeltin… dendiği halde biz değil ara düzeltmek, onları nasıl birbirine düşürürüz, nasıl kavga ettiririz diye açılarını kolluyoruz. Tabii onlar da bunları bildiği halde ben yaptım oldu, kimse bana hesap soramaz diye akıllarına ne geliyorsa söylüyorlar veya yapıyorlar. Başkalarının eline isteyerek koz vermiş oluyorlar. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı(n ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü onu(n ayıbını) örter. Kardeşimizin ayıplarını araştırmayalım. Onların başarısızlıklarını, becerisizliklerini onlara karşı silah olarak kullanmayalım.  Dostlarımızın hatalarını elinizle veya dilinizle düzeltelim ki Allah da bizim hatalarımızı düzeltsin. Dostlarımızın ihtiyaçlarını giderirsek Allah da bizim ihtiyaçlarımızı giderir. Dostlarımızı sıkıntıdan kurtarırsak Allah da bizi sıkıntıdan kurtaracağını unutmayalım. Müslüman müslümanın kusurlarını ve ayıplarını örter, onlara toplumda söz ettirmez. Ama bizler bir araya geldiğimiz zaman ne kadar kirli çamaşırlar var ise ortaya dökeriz. Bu ne insanlığa sığar, ne Müslümanlığa sığar, ne de toplum ahlakına sığar. Yarın utanacağımız söz söylemeyelim, utanacağımız fiil işleyelim. İşte hakiki dostluk budur. Sarımsak tarlası hizmeti veya sarımsak tarlası dostluğu yapalım. Ufak menfaatlere nice dostlukları ve kardeşlikleri satmayalım.  İşte hakiki dost zor anlarında bile senin sırrını koruyandır. Ya sizin kaç tane var!!  Ben hiç hmiyorum. 
Ekleme Tarihi: 11 Aralık 2019 - Çarşamba

SARIMSAK TARLASI HİZMETİ YAPIYORUZ

Günlük yaşantımızda, hayatın çilesini ve dayanılmaz yükünü taşırken omuzlarımızı dik tutma gayretinde oluruz. İşte o zaman yüce yaradan sanki bizlerin durup dinlenmesi için zamanı durdurur insanoğlu farklı algılasa bile.

Geriye dönüp de bir baktığınızda, onlarca dost bildiğiniz insanların yollarda takılıp kaldığına şahit olmuşsunuzdur. Bu yalnızlığın dayanılmaz acısını beklide ta yüreğinizin derinliklerinde hmişsinizdir.

Gözlerinizin içine baka baka dostum deyip, hatta otuz iki dişini birden göstererek, sırıtan yüzsüzleri görünce; peki bunlar insansa, benim yanımda dik duranlar acaba kimler diye kendi kendinize sormuşsunuzdur. Dostlar, gerçekten gerçek dost mu arıyoruz, buyurun:

Genç adamın biri, dermiş babasına her gün;

-Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'. Baba, itiraz eder,

-Olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki. Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...

Devam eder durur konuşma...Tabii aralarında başlar bir tartışma. Karar verirler bir sınava. Dostun hakikisini anlamak için.Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna,

-Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.

Çuvaldan kanlar damlamaktadır. Sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala. Dışarıdan böyle sanılmaktadır.

Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı. Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını.

Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner. Ama tabi içten yıkılır... Babasına dönerek;

-Haklıymışsın baba ' der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana. Baba

-Hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı alda bir kere de git ona.

Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlaya damlaya gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte. Çuvalın içerisine hiç bakmadan çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak. Belli olmasın diye de sarımsak dikerler. Genç adam gelir babasına;

-Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası;

-Daha erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, hiç çekinmeden at onun suratına iki tokat. İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel o zaman olanları anlat bana...'

Genç adam, aynen yapar babasının dediğini. Maksadı anlamaktır dostun hakikisini. Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen DOST;

'Git söyle babana, biz sarımsak tarlasını böyle iki tokada satmayız!

Sarımsak tarlası bildiğiniz gibi çok derin olmaz, toprağın yüzeyine dikilir, sarımsağın yukarı gelen ucu toprakla aynı seviyededir. Herhangi bir kümes hayvanı zarar vermesin diye üzerlerine çalılardan korkuluk yapılır.

Şöyle izliyorum toplumumuzu, yıllarca beraber omuz omuza her türlü zorlukları aşmış, nice hakaretlere ve nice iftiralara karşı birlikte mücadele etmiş insanları bakıyorum da şimdilerde sanki birbirleriyle asırlarca süren bir düşmanlığı var gibi.

Ne oluyoruz dostlar, hani kol kırılır yen içinde kalır idi. Başınıza ufak bir musibet gelse hemen günah keçisini buluyoruz. Falancadır…

Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz. Emri bizlere gelmedi mi yoksa.

Şüphesiz ki, Müminler ancak kardeştirler; öyleyse, kardeşlerinizin arasını düzeltin… dendiği halde biz değil ara düzeltmek, onları nasıl birbirine düşürürüz, nasıl kavga ettiririz diye açılarını kolluyoruz.

Tabii onlar da bunları bildiği halde ben yaptım oldu, kimse bana hesap soramaz diye akıllarına ne geliyorsa söylüyorlar veya yapıyorlar.

Başkalarının eline isteyerek koz vermiş oluyorlar.

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı(n ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü onu(n ayıbını) örter.

Kardeşimizin ayıplarını araştırmayalım. Onların başarısızlıklarını, becerisizliklerini onlara karşı silah olarak kullanmayalım. 

Dostlarımızın hatalarını elinizle veya dilinizle düzeltelim ki Allah da bizim hatalarımızı düzeltsin.

Dostlarımızın ihtiyaçlarını giderirsek Allah da bizim ihtiyaçlarımızı giderir.

Dostlarımızı sıkıntıdan kurtarırsak Allah da bizi sıkıntıdan kurtaracağını unutmayalım.

Müslüman müslümanın kusurlarını ve ayıplarını örter, onlara toplumda söz ettirmez. Ama bizler bir araya geldiğimiz zaman ne kadar kirli çamaşırlar var ise ortaya dökeriz.

Bu ne insanlığa sığar, ne Müslümanlığa sığar, ne de toplum ahlakına sığar.

Yarın utanacağımız söz söylemeyelim, utanacağımız fiil işleyelim.

İşte hakiki dostluk budur. Sarımsak tarlası hizmeti veya sarımsak tarlası dostluğu yapalım. Ufak menfaatlere nice dostlukları ve kardeşlikleri satmayalım. 

İşte hakiki dost zor anlarında bile senin sırrını koruyandır.

Ya sizin kaç tane var!!  Ben hiç hmiyorum. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.