Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

KILAVUZU HOROZ OLANIN NEREDE SABAHLAYACAĞI BELLİ OLMAZ

Geçmişe dönüp küçük bir şeyi değiştirmeye kalktığınızda, günümüzdeki her şeyi etkilemesi muhakkaktır. Geçmişe de  her dönüşünüzde, geçirdiğiniz  sorunlu yaşantınızı veya yaptığınız işleri biraz daha değiştirmeye çalışırsınız.  Bu değişim  iyiye olduğu kadar kötüye doğru da olabiliyor. Bir ejderha bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri giderken ayının bağırmasını duydu. Ayı, ejderhadan feryat edince, o yiğit ayıyı onun pençesinden kurtardı... Ayı ejderhadan kurtulup o babayiğit adamdan o keremi görünce, Ashâb-ı Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı. O yiğit hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan onu bırakmadı, başında beklemeye başladı... Biri oradan geçerken o gence “Hâlin nasıl? Ayıyla ne işin var?” dedi. Yiğit adam ejderha hikâyesini nakletti... O adam, “Ayıya güvenme be ahmak!. Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi... Yiğit dedi ki; “Vallâhi bunu hasedinden söyledin, sen ayıya ne bakıyorsun, sevgisini görsene!..” Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir. Sen gel benimle bir ol da o ayıyı sür, def' et. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de adam, “Defol git hasedci herif, sen kendi işine bak” dedi. Adam, “İşim buydu ama sana nasip değil. Ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya onu bırak da dostun ben olayım. Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme. Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Seziş Tanrı nûrundandır, boş değildir. Ben mü'minim “mü'min Tanrı nûruyla bakar” sırrına mazharım. Kendine gel, kendine! Bu ateşgedeyi bırak!” dedi. Bu sözler adamın kulağına girmedi. Sû-i zan adama kuvvetli bir seddir. Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı. Adam da “Senin aklın başında değil, ben gidiyorum artık ” dedi. Yiğit dedi ki: “Git de benim kaydıma kalma. Boşboğaz herif! o derece bilirlikten dem vurup durma!” Adam tekrar “Ben senin düşmanın değilim. Peşimden gelirsen kendine lütfetmiş olursun” dedi. Yiğit, “Uykum geldi. Bırak beni işine git”dedi. Adam, “Yâhu, ne olur dosta uy da, akıllı birisinin himayesinde, gönül sahibi bir dostun civarında uyu” dedi. Yiğit, o adamın ısrarından hayallenip kızıverdi, yüzünü çevirip, “Bu galiba bir katil, bana kastetmeye geldi, yahut bir şey umuyor, dilenci ve külhani herifin biri. Yahut da beni bu ayıyla korkutma hususunda evvelce dostlarıyla bahse girişmiş olmalı” dedi. İçinin kötülüğünden hatırına iyi bir şey gelmedi. Bütün hüsn-i zannı ayıyaydı. Sanki ayıyla aynı cinstendi! Bir köpek uğruna bir akıllıyı ithâm etti ve o ayıyı muhabbet ve merhamet sâhibi bir dost bildi!     O Müslüman, kızarak içinden “lâ havle” diyerek ahmağı bırakıp gitti. “Benim ona ciddiyetle nasihat vermemden, üstüne düşmemden, gönlündeki hayalleri arttı, büsbütün vehimlendi. Demek ki nasihat yolu kapandı” dedi. Yiğit bir ara uykuya daldı... Ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kaçtı fakat inatla yine kalktığı yere gelip kondu. Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovduysa da sinek yine kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı, sineğe kızıp gitti ve dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi. Sinek yine uyuyan adamın suratına konunca, o koca taşı alıp sineği ezmek için adamın suratına fırlattı... Taş uyuyan gencin suratını paramparça etti. Bu kıssa da bütün âleme yayıldı!... Dikkat edin, dost diye seçtikleriniz hayatınızı, geleciğinizi, sözleriyle ve davranışlarıyla paramparça etmesinler.   Ahmağın sevgisi şüphesiz ayının sevgisi gibidir. Kini sevgidir, sevgisi kindir... son üç ay içerisinde bu milletin başından geçenleri bir hayal edin… Bu tip dostların ahdi gevşek, zayıf ve bozuktur. Sözü büyüktür, vefası ise artıktır. Yemin etse bile inanmayın. Eğri sözlü adam yeminini de bozar... Madem ki yeminsiz, sözü yalan, bunların hilesine yeminine sakın ha inanmayın. Çünkü onların aklı fikri, düşüncesi nefsinin esiridir. Nefis ise şeytandandır. Farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun! Mademki yeminsiz ahdi bozuyor, yemin etse de bozar onu!... Şu sözü sakın unutmayın; New York”da bir kelebek kanatlarını çırptığında Japonya”da kasırgaya yol açar. Öyleyse dostlar, yanınızda kanat çırpan kelebeklerin nelere yol açabileceklerini sakın göz ardı etmeyin. İster devletin en yüksek makamında olun, isterseniz en alt kademesinde bir yönetici olun, yanınıza aldığınız, sizinle birlikte uçacak kelebekleri çok iyi seçmelisiniz. Yoksa hata yaptım, tüm dost ve arkadaşlardan özür dilemeniz sizleri pek de masum saymaz… Onun için Müslüman bir defa aldatılır, özür diler; ikinci defa kesinlikle kandırılamaz. Bu ikinci özrün kabul görmeyeceğini bilmeniz gerekir. İkinci özür hem sizi gözden düşürür, hem de çevrenizdeki kişileri gözden düşürür. Yoksa yaptığınız en küçük hata en uzaktaki dostlarınızın da sizlerden ayrılacağını, sizlere güvenen sizleri sevenlerin ise kalbini kıracağınızı hiç unutmayın. Atalarımız; üzüm üzüme baka baka kararır… Körle yatan şaşı kalkar… Kılavuzu karga olanın burnu ... ….. diyerek bizleri olumsuz kişilerle birlikte olmamamız için uyarmıştır. Ben de bu uyarıları dostlarıma tekrar etmekte yarar görüyorum. Birlikte olacağınız kişileri seçerken hata yapmayın…. Doğru kişilerle birlikte olduğunuzdan emin olun… Efendim, ben niye başarılı olamadım, neden başarısız oldum. Nerede hata yaptım? Bu insanların gözünden niçin düştüm. Bu insanlar beni niçin eskisi kadar sevmiyorlar. Ben niçin emrim altındakilere sözümü dinletemiyorum. Ben nerde hata yaptım…. Diye dövünmeden önce birlik ve beraber olduklarınız ile danışmanlarınıza çok iyi bakın. Kılavuzu horoz olanın, nerede sabahlayacağının araştırmaya gerek var mı?
Ekleme Tarihi: 05 Eylül 2016 - Pazartesi

KILAVUZU HOROZ OLANIN NEREDE SABAHLAYACAĞI BELLİ OLMAZ

Geçmişe dönüp küçük bir şeyi değiştirmeye kalktığınızda, günümüzdeki her şeyi etkilemesi muhakkaktır. Geçmişe de  her dönüşünüzde, geçirdiğiniz  sorunlu yaşantınızı veya yaptığınız işleri biraz daha değiştirmeye çalışırsınız.  Bu değişim  iyiye olduğu kadar kötüye doğru da olabiliyor.

Bir ejderha bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri giderken ayının bağırmasını duydu. Ayı, ejderhadan feryat edince, o yiğit ayıyı onun pençesinden kurtardı...

Ayı ejderhadan kurtulup o babayiğit adamdan o keremi görünce, Ashâb-ı Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı. O yiğit hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan onu bırakmadı, başında beklemeye başladı...

Biri oradan geçerken o gence “Hâlin nasıl? Ayıyla ne işin var?” dedi. Yiğit adam ejderha hikâyesini nakletti...

O adam, “Ayıya güvenme be ahmak!. Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi...

Yiğit dedi ki; “Vallâhi bunu hasedinden söyledin, sen ayıya ne bakıyorsun, sevgisini görsene!..”

Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir. Sen gel benimle bir ol da o ayıyı sür, def' et. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de adam, “Defol git hasedci herif, sen kendi işine bak” dedi.

Adam, “İşim buydu ama sana nasip değil. Ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya onu bırak da dostun ben olayım. Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme. Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Seziş Tanrı nûrundandır, boş değildir. Ben mü'minim “mü'min Tanrı nûruyla bakar” sırrına mazharım. Kendine gel, kendine! Bu ateşgedeyi bırak!” dedi.

Bu sözler adamın kulağına girmedi. Sû-i zan adama kuvvetli bir seddir. Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı.

Adam da “Senin aklın başında değil, ben gidiyorum artık ” dedi.

Yiğit dedi ki: “Git de benim kaydıma kalma. Boşboğaz herif! o derece bilirlikten dem vurup durma!”

Adam tekrar “Ben senin düşmanın değilim. Peşimden gelirsen kendine lütfetmiş olursun” dedi.

Yiğit, “Uykum geldi. Bırak beni işine git”dedi.

Adam, “Yâhu, ne olur dosta uy da, akıllı birisinin himayesinde, gönül sahibi bir dostun civarında uyu” dedi.

Yiğit, o adamın ısrarından hayallenip kızıverdi, yüzünü çevirip, “Bu galiba bir katil, bana kastetmeye geldi, yahut bir şey umuyor, dilenci ve külhani herifin biri. Yahut da beni bu ayıyla korkutma hususunda evvelce dostlarıyla bahse girişmiş olmalı” dedi. İçinin kötülüğünden hatırına iyi bir şey gelmedi. Bütün hüsn-i zannı ayıyaydı. Sanki ayıyla aynı cinstendi! Bir köpek uğruna bir akıllıyı ithâm etti ve o ayıyı muhabbet ve merhamet sâhibi bir dost bildi!

 

 

O Müslüman, kızarak içinden “lâ havle” diyerek ahmağı bırakıp gitti. “Benim ona ciddiyetle nasihat vermemden, üstüne düşmemden, gönlündeki hayalleri arttı, büsbütün vehimlendi. Demek ki nasihat yolu kapandı” dedi.

Yiğit bir ara uykuya daldı... Ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kaçtı fakat inatla yine kalktığı yere gelip kondu. Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovduysa da sinek yine kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı, sineğe kızıp gitti ve dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi. Sinek yine uyuyan adamın suratına konunca, o koca taşı alıp sineği ezmek için adamın suratına fırlattı...

Taş uyuyan gencin suratını paramparça etti. Bu kıssa da bütün âleme yayıldı!...

Dikkat edin, dost diye seçtikleriniz hayatınızı, geleciğinizi, sözleriyle ve davranışlarıyla paramparça etmesinler.  

Ahmağın sevgisi şüphesiz ayının sevgisi gibidir. Kini sevgidir, sevgisi kindir... son üç ay içerisinde bu milletin başından geçenleri bir hayal edin…

Bu tip dostların ahdi gevşek, zayıf ve bozuktur. Sözü büyüktür, vefası ise artıktır. Yemin etse bile inanmayın. Eğri sözlü adam yeminini de bozar...

Madem ki yeminsiz, sözü yalan, bunların hilesine yeminine sakın ha inanmayın. Çünkü onların aklı fikri, düşüncesi nefsinin esiridir. Nefis ise şeytandandır.

Farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun! Mademki yeminsiz ahdi bozuyor, yemin etse de bozar onu!...

Şu sözü sakın unutmayın; New York”da bir kelebek kanatlarını çırptığında Japonya”da kasırgaya yol açar.

Öyleyse dostlar, yanınızda kanat çırpan kelebeklerin nelere yol açabileceklerini sakın göz ardı etmeyin.

İster devletin en yüksek makamında olun, isterseniz en alt kademesinde bir yönetici olun, yanınıza aldığınız, sizinle birlikte uçacak kelebekleri çok iyi seçmelisiniz.

Yoksa hata yaptım, tüm dost ve arkadaşlardan özür dilemeniz sizleri pek de masum saymaz…

Onun için Müslüman bir defa aldatılır, özür diler; ikinci defa kesinlikle kandırılamaz. Bu ikinci özrün kabul görmeyeceğini bilmeniz gerekir.

İkinci özür hem sizi gözden düşürür, hem de çevrenizdeki kişileri gözden düşürür.

Yoksa yaptığınız en küçük hata en uzaktaki dostlarınızın da sizlerden ayrılacağını, sizlere güvenen sizleri sevenlerin ise kalbini kıracağınızı hiç unutmayın.

Atalarımız; üzüm üzüme baka baka kararır…

Körle yatan şaşı kalkar…

Kılavuzu karga olanın burnu ... ….. diyerek bizleri olumsuz kişilerle birlikte olmamamız için uyarmıştır.

Ben de bu uyarıları dostlarıma tekrar etmekte yarar görüyorum.

Birlikte olacağınız kişileri seçerken hata yapmayın….

Doğru kişilerle birlikte olduğunuzdan emin olun…

Efendim, ben niye başarılı olamadım, neden başarısız oldum. Nerede hata yaptım? Bu insanların gözünden niçin düştüm. Bu insanlar beni niçin eskisi kadar sevmiyorlar. Ben niçin emrim altındakilere sözümü dinletemiyorum. Ben nerde hata yaptım…. Diye dövünmeden önce birlik ve beraber olduklarınız ile danışmanlarınıza çok iyi bakın.

Kılavuzu horoz olanın, nerede sabahlayacağının araştırmaya gerek var mı?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.