Çok eski zamanda, bir hükümdar varmış. Zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.
Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken hükümdar şöyle bir soru sormuş:
“Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savaşçılar denli onurlu olsun ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, Benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?”
Bilge bu soru karşısında hükümdarın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş:
“Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?”
“Verirdim tabii.”
“Zaman geçti diyelim susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?”
Hükümdar biraz düşünür ve ardından “Ölmemek için evet” der. Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş: “Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim, sizin servetiniz yalnızca; iki bardak sudur.”
Peki Müslümanlar nasıl, İslam alemi ne yapıyor? Müslümanlar habire birbirini yiyip tüketiyor. Oysa camilerde sürekli ‘Müslümanlar kardeştir’ diyen vaazlar veriliyor. Kardeşlik hukukundan bahsediliyor. Ancak Müslümanlar birbirlerini boğazlıyor.
Yusuf İslam’ın, “Müslümanlığı tanımadan önce Müslümanları tanısaydım, Müslüman olmazdım” şeklinde bir değerlendirmesi vardı. Yusuf İslam, bu değerlendirmesinde haksız mı?
İslam aleminin gıpta edilecek, imrenilecek veya sempati duyulacak buluşu, icadı veya hali var mı?
İslam alemi 63 ülkeden ve 1 milyar 700 milyon nüfustan oluştuğu halde, 80 milyonluk Almanya kadar bile üretimi bulunmamaktadır.
Bu islam alemi ne yapıyor? İslam alemi devamlı birbirini yiyip bitiriyor. Oysa camilerde sürekli “Müslümanlar kardeştir” diyen vaazlar veriliyor. Kur”an”da da bizzat Allah kardeşliği emrediyor.
Kardeşlik hukukundan bahsediyor. Tabi bu arada Müslümanlar birbirlerini boğazlıyor nitekim.
Geçmişte Müslümanların birbirlerini boğazlamalarını şöyle bir tarafa bırakalım; ya bugünlerde de Müslümanlar birbirlerini boğazlamıyorlar mı?
Mesela Irak”da, Suriye’de olduğu gibi. Mısır”da, Libya”da Yemen’de olduğu gibi.
Daha birçok örnekler de bulmak mümkün. Yemen’de Müslüman’ın Müslüman’ı boğazlıyor, bu sebepten insanlar açlıktan ölme noktasına geldi.
Yemen Birleşmiş Milletler Koordinatörü, “Ülkenin her yerinde çocuklar açlıktan ölüyor” itirafını yapıyor.
Suriye’deki kavga sonucunda süt içmesi gereken bebekler kan kusuyor. Hele narkozsuz ameliyat edilen minicik çocukların feryatları vicdanları sızlatıyor.
Müslüman’ın Müslüman’a yaptığı zulme, vahşete, neredeyse insanlıktan nasibini almamış gayri Müslimler hariç, dünyanın en vahşi hayvanları bile gözyaşı dökebiliyor.
Peki, Müslüman Müslüman’a neden böyle yapıyor diye sorulunca da her Müslüman kendine göre bir mazeret uyduruyor, gerekçe buluyor. Kimisi - onlar Şii- deyip Şiileri suçluyor. Kimileri de -Onlar Sünni- deyip Sünnileri suçlayabiliyor.
Öyle bir duruma geldik ki, Müslümanlar Müslümanları Müslüman olmamakla suçluayabiliyor.
Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman edin…. (Nisa, 4/136) ayeti bu gibi düşünenlere gelmedi mi? İman edenler daha nasıl iman etsin. Atanızdan dedenizden, çevrenizden, büyüklerinizden duyduğunuz imanı bırakın, kuranda emredildiği gibi Allaha ve Kitaplara iman edin diye bizlere söylüyor Allah(cc).
İran İslam Cumhuriyeti. Diyorsunuz; kimileri - Onların ki İslam değil- diyor. Suudi Arabistan şeriat devleti, diyorsunuz; bazıları -Onların ki şeriat değil- diyor. Ve daha nice İslam ülkelerini şöyle bir tahayyül edin, hepsi kendi içerisinde ve diğer İslam ülkelerince değişik bir İslam anlayışına tabiiler.
Müslüman’ım” diyenler, kendi dışındakileri Müslüman’dan saymamaktalar. Uzaklara gitmeye gerek yok, kendi ülkemizde bile birkaç tane diyanet var desem bana gücenmezsiniz değil mi?
Cemaatler kendi aleminde değişik bir itikat ve ibadet anlayışında, tarikatlar kendi aleminde ayrı bir itikat ve ibadet anlayışındalar. Üniversitelerdeki sözde İslam alimleri, ilahiyat profesörleri bile böyle davranmakta, kendince sanki ayrı bir İslam inancı varmış gibi söz edebiliyorlar. Ve daha nice guruplar…
Birbirlerini İslam dışı, Müslümanlık dışı olmakla suçlamakta. Şöyle bir araştırın hiçbirinin anlattığı İslam, Müslümanlık, diğerinin anlattığına uymuyor. En basiti, beş vakit namazı üçe vakte indiren Prof. vardı bizim memlekette.
Herkes kendi yaşam tarzına göre bir İslam, bir Müslümanlık anlatıyor. Herkes nasıl yaşıyorsa, öyle inanıyor. Servetini bir bardak suya bile verebileceğimiz durumda, niçin bu kadar övünüyoruz, neden bu kadar hiç ölmeyecekmiş gibi dimdik yürüyoruz, neden o makamlar hiç bitmeyecekmiş gibi övünerek, kibirlenerek, böbürlenerek yürüyoruz.
Allah Kardeşlik hukukumuzu bozmasın. Yoksa Müslümanlar kardeş değil de; menfaatler mi kardeştir! Toplumumuzda kardeşlik hukuku değil, menfaatçilik hukuku geçerli olmaya başladı. Yöneticiler, amirler, memurlar ve vatandaşlar, menfaatlerine göre hareket etmektedir.
İnsanlar, menfaat söz konusuysa kardeşlik teferruattır, demeye başladı.