Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

TEMİZLİK TÜKÜRÜK VAKFI

Dostlar, bu yazımda kendilerini beğenmediğimiz ama takdir ettiğimiz geçmişimiz, tarihimiz olan Osmanlıda uygulanan ilginç bir vakıf medeniyetinden bahsedeceğim. Maalesef ne okuyoruz, ne de bilenleri dinliyoruz. O kadar mükemmel bir medeniyet kurmuş ki atalarımız, bu medeniyete Vakıf medeniyeti diyoruz. Bunlardan da beklide en ilgi çekicisi Tükürük Vakfıdır. Maalesef yerlere tükürenlerin sayısı bugün geçmişe nazaran biraz fazla. Ama unutmayalım ki, bu kötü alışkanlık önceki devirlerde de görülüyordu. Eskiden de maalesef caddeler ve sokaklar, yerlere tükürülmek suretiyle kirletiliyordu. Ne yazık ki bu iğrenç davranışa son vermek için alınan tedbirler işe yaramıyordu. Yerlere tükürmek belediye zabıta talimatnamesiyle yasak edildiği halde, sokaklar yine kirletilmeye devam ediliyordu. Şimdilerde pek görülmüyor ama yakın geçmişte şurada burada karşımıza çıkan “Yerlere tükürmeyiniz” levhası, kendini bilmez densizleri ikaz ediyordu. Sözle, para cezasıyla bu çirkin alışkanlığın önüne geçilemeyeceğini anlayan dedelerimiz, başka bir yöntem kullanmak zorunda kalmışlardı. Devletten veya vakıflardan maaş alan bir takım görevliler, ellerinde birer kap kül ile sokak sokak geziyorlar, nerede tükürük ve balgam görürlerse, üzerlerine bir miktar kül serpmek suretiyle kapatıyorlardı. Böylece gelip geçenleri iğrendiren çirkin manzaraların ortadan kalkmasını sağlıyorlardı. Fatih Sultan Mehmed’in “tababetle ilgili” vasiyetnamesinde ise, konu hakkında şunlar söyleniyor: “Ben ki İstanbul Fatihi abd-i âciz(Allahın zayıf kulu) Fatih Sultan Mehmet bizatihi(bizzat) alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle(paralarımla) satın aldığım, İstanbul’un taşlık mevkiinde kâin ve malumü’l- hudut olan(yerleri belirlenmiş olan) 136 bap(adet) dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde(içerisinde) vakf-ı sahih eylerim(bağışlarım). Şöyle ki: Bahis edilen bu gayr-i menkulatımdan (dükkanlarımdan) elde olunacak nemalarla(paralarla) İstanbul’un her sokağına, ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20’şer akçe alsınlar.” Peki ya şimdiki zamanımızda böyle bir vakıf kurulamaz mı? Hatta sokakları kirleten evcil hayvanlar için de bir vakıf kurulamaz mı? Sabah saat 07 ile 08 arasında şöyle bir ilçemizi bir dolaşın. Neler göreceksiniz. Sizlerin gördüklerinizi şu anda hayal ettiğinizi biliyorum. Belki de aklınızdan kötü sözler geçiyor, amma yukarıda da izah ettiğimiz gibi, bu alışkanlığımız maalesef ta eskiden beri varmış. İnsanlığın en yüce değerlerden biri kuşkusuz ki yardımlaşma ve dayanışma ruhudur. Tarih boyunca kurulan sayısız vakıf insanlığa, çevreye hizmet konusunda önemli bir işlevi yerine getirmişlerdir. Ama maalesef bu gibi vakıflar pek yok gibidir. Kurulan vakıflar ya hayvanları koruma vakfı, ya doğayı koruma vakfı vs. ya insanları konuma vakfı yok mu. Biz insanların sağlığı hastalık taşıyan, sokaklarımızı pis eden uyuz enikler kadar değerli değil mi? Bana beklide hayvan severler karşı çıkacak amma, hayvanları korurken insanların da sağlığını ve hayatını korumaya çalışmalı değil miyiz? Köpek kaldırıma pislemiş, üzerine de bir insan basmış, ayağını kaldırım taşlarında temizlemeye çalışmış olduğunda sizlerin midesi ne hale gelir bilmiyorum. Yolun ortasındaki köpek pisliğinin üzerinden araba geçerse ne olur? Biz insanlar böyle bir çevreye layık mı olmalıyız. Bizleri kimler yönetiyor diye sorarsak beklide hata etmiş olmayız. Ey yetkililer, sizlerin kapısının önünde böyle bir pislik veya tükürük görseniz ne düşünürsünüz. Gerçi ilçede durmuyoruz başka ilçeden geliyoruz amma, olsun, kendi ikamet ettiğimiz kapı önü, sokok veya caddede orunsa ne düşünürsünüz. Ya küçük ilçelerde ikamet edenlerin kaderi böyle kirli ve paslı ortamlarda yaşamak mı olmalı? Arabanızın tekerine sokak köpeği bevletse mideniz kabarır. Bizim yürüdüğümüz kaldırımlara, sokak ortalarına pisliyor fakat gıkınız bile çıkmıyor. Görüyorsunuz ki. Arabanızdan inip de, ilçenin girişinden çalıştığınız işyerine kadar yaya olarak hiç yürüdünüz mü? Allah aşkına erken saat 07”de ilçeye bir gelin, yanınıza arkadaşınızı alın, şöyle bir dolaşın ilçenin içerisini. Neler göreceksiniz neler. Özel arabanızla işyerinin kapısına kadar gelip, sadece öyle yemek yemek için belirli bir lokantaya kadar gidip belirli birkaç esnafın yanında öyle vaktinizi geçirmek, veya yemekten hemen sonra öyle namazınızı kılıp doğru işyerine giderseniz, hiçbir şey görmezsiniz, göremezsiniz. Beğenmediğiniz veya devamlı ağzınızdan düşürmediğiniz atalarımız nasıl yönetti şu koca devleti bir okuyun. Okuyun, başkalarının söylediğini tekrarlamayın. Devletin en zirvesindeki şahıs söylüyor, bizler de dinliyoruz. Sadece dinliyoruz, ne muhteşem atalarımız varmış diye. Niçin kendimiz okumuyoruz. O söylediği zaman hemencecik kendiniz “Evet doğru söylüyor,ben falanca yazarın filanca ezerinde de okumuştum.. vs.” diyebilmelisiniz. Amma nerede. Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf diye bir vakıf duydunuz mu? Belki de hayır. Peki, Herkese Meyve Vakfı duydunuz mu? Ve daha nice vakıflar. Vakıflar Genel Müdürlüğünün internet sitesine girin ilginç vakıflar okuyacaksınız. Şaşıracaksınız… Biz sokağa tükürürüz, bir de üzerine basarız, onu ayağımızın altında birçok yerlere bulaştırırız. Sözde çok bilmişiz. Hayvan pisliğine basarız, ayağımızla eve de gideriz, camiye de gideriz, resmi kuruma da gideriz, lokantaya da gideriz. Acaba şu İş Kur denilen kurum olmasa idi, memleketimizdeki Belediyeler hizmetleri nasıl yürüteceklerdi bir türlü anlayamıyorum. Hangi kuruma giderseniz gidin, İş Kur elemanı. Allah razı olsun bu kurumu kuranlardan. Yoksa işimiz harap olurdu.
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2017 - Pazar

TEMİZLİK TÜKÜRÜK VAKFI

Dostlar, bu yazımda kendilerini beğenmediğimiz ama takdir ettiğimiz geçmişimiz, tarihimiz olan Osmanlıda uygulanan ilginç bir vakıf medeniyetinden bahsedeceğim.

Maalesef ne okuyoruz, ne de bilenleri dinliyoruz. O kadar mükemmel bir medeniyet kurmuş ki atalarımız, bu medeniyete Vakıf medeniyeti diyoruz. Bunlardan da beklide en ilgi çekicisi Tükürük Vakfıdır.

Maalesef yerlere tükürenlerin sayısı bugün geçmişe nazaran biraz fazla. Ama unutmayalım ki, bu kötü alışkanlık önceki devirlerde de görülüyordu. Eskiden de maalesef caddeler ve sokaklar, yerlere tükürülmek suretiyle kirletiliyordu. Ne yazık ki bu iğrenç davranışa son vermek için alınan tedbirler işe yaramıyordu. Yerlere tükürmek belediye zabıta talimatnamesiyle yasak edildiği halde, sokaklar yine kirletilmeye devam ediliyordu. Şimdilerde pek görülmüyor ama yakın geçmişte şurada burada karşımıza çıkan “Yerlere tükürmeyiniz” levhası, kendini bilmez densizleri ikaz ediyordu.

Sözle, para cezasıyla bu çirkin alışkanlığın önüne geçilemeyeceğini anlayan dedelerimiz, başka bir yöntem kullanmak zorunda kalmışlardı. Devletten veya vakıflardan maaş alan bir takım görevliler, ellerinde birer kap kül ile sokak sokak geziyorlar, nerede tükürük ve balgam görürlerse, üzerlerine bir miktar kül serpmek suretiyle kapatıyorlardı. Böylece gelip geçenleri iğrendiren çirkin manzaraların ortadan kalkmasını sağlıyorlardı.

Fatih Sultan Mehmed’in “tababetle ilgili” vasiyetnamesinde ise, konu hakkında şunlar söyleniyor:

“Ben ki İstanbul Fatihi abd-i âciz(Allahın zayıf kulu) Fatih Sultan Mehmet bizatihi(bizzat) alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle(paralarımla) satın aldığım, İstanbul’un taşlık mevkiinde kâin ve malumü’l- hudut olan(yerleri belirlenmiş olan) 136 bap(adet) dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde(içerisinde) vakf-ı sahih eylerim(bağışlarım). Şöyle ki:

Bahis edilen bu gayr-i menkulatımdan (dükkanlarımdan) elde olunacak nemalarla(paralarla) İstanbul’un her sokağına, ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20’şer akçe alsınlar.”

Peki ya şimdiki zamanımızda böyle bir vakıf kurulamaz mı? Hatta sokakları kirleten evcil hayvanlar için de bir vakıf kurulamaz mı?

Sabah saat 07 ile 08 arasında şöyle bir ilçemizi bir dolaşın. Neler göreceksiniz. Sizlerin gördüklerinizi şu anda hayal ettiğinizi biliyorum. Belki de aklınızdan kötü sözler geçiyor, amma yukarıda da izah ettiğimiz gibi, bu alışkanlığımız maalesef ta eskiden beri varmış.

İnsanlığın en yüce değerlerden biri kuşkusuz ki yardımlaşma ve dayanışma ruhudur. Tarih boyunca kurulan sayısız vakıf insanlığa, çevreye hizmet konusunda önemli bir işlevi yerine getirmişlerdir.

Ama maalesef bu gibi vakıflar pek yok gibidir. Kurulan vakıflar ya hayvanları koruma vakfı, ya doğayı koruma vakfı vs. ya insanları konuma vakfı yok mu. Biz insanların sağlığı hastalık taşıyan, sokaklarımızı pis eden uyuz enikler kadar değerli değil mi?

Bana beklide hayvan severler karşı çıkacak amma, hayvanları korurken insanların da sağlığını ve hayatını korumaya çalışmalı değil miyiz?

Köpek kaldırıma pislemiş, üzerine de bir insan basmış, ayağını kaldırım taşlarında temizlemeye çalışmış olduğunda sizlerin midesi ne hale gelir bilmiyorum.

Yolun ortasındaki köpek pisliğinin üzerinden araba geçerse ne olur?

Biz insanlar böyle bir çevreye layık mı olmalıyız.

Bizleri kimler yönetiyor diye sorarsak beklide hata etmiş olmayız.

Ey yetkililer, sizlerin kapısının önünde böyle bir pislik veya tükürük görseniz ne düşünürsünüz. Gerçi ilçede durmuyoruz başka ilçeden geliyoruz amma, olsun, kendi ikamet ettiğimiz kapı önü, sokok veya caddede orunsa ne düşünürsünüz.

Ya küçük ilçelerde ikamet edenlerin kaderi böyle kirli ve paslı ortamlarda yaşamak mı olmalı?

Arabanızın tekerine sokak köpeği bevletse mideniz kabarır.

Bizim yürüdüğümüz kaldırımlara, sokak ortalarına pisliyor fakat gıkınız bile çıkmıyor.

Görüyorsunuz ki. Arabanızdan inip de, ilçenin girişinden çalıştığınız işyerine kadar yaya olarak hiç yürüdünüz mü? Allah aşkına erken saat 07”de ilçeye bir gelin, yanınıza arkadaşınızı alın, şöyle bir dolaşın ilçenin içerisini. Neler göreceksiniz neler.

Özel arabanızla işyerinin kapısına kadar gelip, sadece öyle yemek yemek için belirli bir lokantaya kadar gidip belirli birkaç esnafın yanında öyle vaktinizi geçirmek, veya yemekten hemen sonra öyle namazınızı kılıp doğru işyerine giderseniz, hiçbir şey görmezsiniz, göremezsiniz.

Beğenmediğiniz veya devamlı ağzınızdan düşürmediğiniz atalarımız nasıl yönetti şu koca devleti bir okuyun. Okuyun, başkalarının söylediğini tekrarlamayın. Devletin en zirvesindeki şahıs söylüyor, bizler de dinliyoruz. Sadece dinliyoruz, ne muhteşem atalarımız varmış diye.

Niçin kendimiz okumuyoruz. O söylediği zaman hemencecik kendiniz “Evet doğru söylüyor,ben falanca yazarın filanca ezerinde de okumuştum.. vs.” diyebilmelisiniz. Amma nerede.

Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf diye bir vakıf duydunuz mu? Belki de hayır.

Peki, Herkese Meyve Vakfı duydunuz mu? Ve daha nice vakıflar. Vakıflar Genel Müdürlüğünün internet sitesine girin ilginç vakıflar okuyacaksınız. Şaşıracaksınız…

Biz sokağa tükürürüz, bir de üzerine basarız, onu ayağımızın altında birçok yerlere bulaştırırız. Sözde çok bilmişiz.

Hayvan pisliğine basarız, ayağımızla eve de gideriz, camiye de gideriz, resmi kuruma da gideriz, lokantaya da gideriz.

Acaba şu İş Kur denilen kurum olmasa idi, memleketimizdeki Belediyeler hizmetleri nasıl yürüteceklerdi bir türlü anlayamıyorum.

Hangi kuruma giderseniz gidin, İş Kur elemanı. Allah razı olsun bu kurumu kuranlardan. Yoksa işimiz harap olurdu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.