Ben anneler günü kelimesini hiç sevemedim. Belki anneler gününü hiç kutlayamadığımdandır, belki hiç 'anne' diyemediğimden.
Sen dünyanın en güzel kadınısın annem. Annem.. Bu kelimeyi söyleyebilmeyi o kadar isterdim ki..
Anneniz hayatta ise ona bol bol sarılın, öpün, koklayın, duasını alın. Sonra toprağı öpmek zor geliyor insana.
Anne kimi insan için dert, kimi insan için huzur ama benim için yeri doldurulamayan kocaman bir boşluk. Yani, anlatılamayan sözler gibi. Bana anneni anlat deseniz Karadeniz’i mürekkep yapar gökyüzüne yıldızlara yazardım. Ama yetmez ki. Annem, dayanır mı denizler mürekkep olup seni yazmaya? Sen aklıma gelince içimde kopan fırtınalara? Ağlaya ağlaya susuyorum, günüm anlamsızlaşıyor, sadece çaresiz, renksiz, yorgun, suskun. Hep bir yanım eksik yaşıyorum anne.
Biliyor musun anne ben hiç çocuk olmadım. Ellerim ayaklarım hep soğuktu, 'çorabını giy üşürsün, yağmur yağıyor sıkı giyin, şemsiyeni al ıslanma' diyen kimse olmadı. Dışarı çıkarken bana sarılıp yanaklarımı öpen, dikkatli ol diyen, ağlarken başımı göğsüne koyup, kokusunu içime çekip, annem diyip dakikalarca ağladığımda gözyaşlarımı silen bir meleğim olmadı. Hep sol yanım acıdı annem. Kaç yaşıma gelirsem geleyim yokluğun içimde hep bir ateş gibi, hiç sönmedi. Telefonum çaldığında ekranda 'ANNEM' yazısını görmek için, açtığımda bana ‘kızım nasılsın’ demen için neler vermezdim.. Ben bu hissi hiç yaşayamadım, hep içimde biriktirdim. Söz annem, söz sana burada anlatamadığım ne varsa hepsini kevser havuzunun başında anlatacağım inşallah. Ahirete irtihal eden bütün annelerimizi rahmetle yad ediyorum..