Gülcan ÖZKAYA
Köşe Yazarı
Gülcan ÖZKAYA
 

GÖNLÜMÜN SOL YANIMDA BİR YER YANIYOR

         Her ne kadar şehirde yaşasak ta birçoğumuzun annesinin, babasının, dedesinin, akrabalarının köyü vardır. Şehirde yaşayanlar bayramda, seyranda hava değişikliği, sessizlik, huzur veya kafa dinlemek için köye koşarlar. Evet hayat yorar bazen huzura ihtiyaç duyarsınız. İşte o zaman bulunmaz bir nimettir köy. Kimi şehire hasret yaşar, kimi köye. Herkes gibi bizimde bir hayalimiz vardı ama çok erken ayrıldık köyümüzden. Peki hayalimiz neydi! Çocuklarımızı, büyütüp, okutup, evlendirip hatta emekli olup, işlerimizi yoluna koyarak çocukluğumuza, gençliğimize, hayallerimizi bıraktığımız köyümüze dönmekti. Hayatın size ne gibi sürprizler hazırladığını bilemezsiniz.          Pandemi sürecinde daha da bir anlam kazandı köyümüz, köylerimiz. Bu pandemi sürecinde kimi yazlığına kimi köyüne giderek bu süreci en iyi şekilde atlatmaya çalıştı. Çoğuları gibi bizde bu süreci köyümüzde geçirmeye karar verdik ve her yıl en fazla iki haftalığına geldiğimiz köyümüze uzun süre kalmak için “Ya Allah” dedik ve yola çıktık. Bu özlemimiz, hasretimiz dizelere dökülüverdi bir taraftan;   Yaktım sobayı köz dolu içi Kalbimin sızısı ciğerimi yakıyor Dostları bırakıp geldik sılaya Gönlümün solunda bir yer yanıyor   Topladım çiçekleri dağlardan, taştan Tpiden, borandan, zemheri kıştan Hep medet bekledim uçan kuştan Gönlümün solunda bir yer yanıyor   Zamana bıraktım sönmesi için Yağmuru, rüzgarı dinmesi için Meyveler diktim yenmesi için Gönlümün solunda bir yer yanıyor   Köy hayatı, şehir hayatından elbette çok farklıydı. Bambaşkaydı köyde yaşamak. Şırıl şırıl akan dereleri, farklı duran dağları, tepeleri, bağları, bahçeleri havası ve doğası. Yeşil sarı yaprakları, ılık serin rüzgarları, huzur ve toprak kokan yağmurları. Kuzine sobasında köy ekmeği, eti, sütü, yoğurdu, tereyağı. Hele bir de turşu kavurması hepsi ayrı bir lezzet, tatmayan da bilemez. Sessiz ve sakin bir hava ki tertemiz. Köyde çok erken kalkarsın güneş doğmadan önce horoz sesiyle uyanırsın. Kuş cıvıltıları ile sabahın alaca karanlığı ile başlar. Köy, şehir hayatındaki, gibi iki oda bir salondan ibaret değildir. Yakacağın odunu dağdan, bahçeden getirip sobada yakacak şekilde önce keseceksin. Sonra ekmiş olmalısın bahçeyi, fasulyeleri toplayıp kışlık turşu yapmak, konserve ve tarhana yapmak için. Mısırlar biçilip, kurutulup değirmende öğütülür. Mısır ekmeğini seviyorsan elbette bir bedeli var. Köyde insanlar hayatları boyunca çalışıyor. Üzücüdür ki eskisi gibi değil köylerimizde çok az insan yaşıyor ve çoğu ev boş, virane. Yaşayanlarımızın birçoğu ise yaşlı, ya çocukları şehirlerde çalışıyor veya okuyor. Üretmeyi iyi bilen köyde kalanlar da yoğurdu, sütü, yumurtayı, pekmezi, turşuyu şehirde yaşayan çocuk veya akrabalarıyla paylaşıyor. Elbette şehirdekiler için bu paylaşımlar bulunmaz birer nimet.   Köyde yaz ne kadar güzelse, kış ta bir o kadar zordur. Hele kar çok yağdıysa evden de pek çıkılmaz. Hayvanları olanlar için ayrı bir meşakkat getirir kış. Çoğu zaman onlara ahırda bakılacaktır artık. Hatırlarsanız yaz boyunca yiyecek hazırlamıştık değil mi? Evet şimdi tüketme vaktidir. Kuzine sobanın fırınında patates, üzerinde kestane, çayın yanında kavrulmuş fındık ta ayrı bir güzeldir. Hele bir de dostlarla birlikte ve muhabbet varsa tadına da doyum olmaz.   İşte böyle güzel insan! Dünyayı gezip, her yeri göremeyebilirsin belki ama olduğun yerde yeni bir dünya kurabilirsin. Unutmadan söyleyeyim. “Hayat güzel şeyleri erteleyecek kadar uzun değildir.
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2021 - Pazartesi

GÖNLÜMÜN SOL YANIMDA BİR YER YANIYOR

         Her ne kadar şehirde yaşasak ta birçoğumuzun annesinin, babasının, dedesinin, akrabalarının köyü vardır. Şehirde yaşayanlar bayramda, seyranda hava değişikliği, sessizlik, huzur veya kafa dinlemek için köye koşarlar. Evet hayat yorar bazen huzura ihtiyaç duyarsınız. İşte o zaman bulunmaz bir nimettir köy. Kimi şehire hasret yaşar, kimi köye. Herkes gibi bizimde bir hayalimiz vardı ama çok erken ayrıldık köyümüzden. Peki hayalimiz neydi! Çocuklarımızı, büyütüp, okutup, evlendirip hatta emekli olup, işlerimizi yoluna koyarak çocukluğumuza, gençliğimize, hayallerimizi bıraktığımız köyümüze dönmekti. Hayatın size ne gibi sürprizler hazırladığını bilemezsiniz.

         Pandemi sürecinde daha da bir anlam kazandı köyümüz, köylerimiz. Bu pandemi sürecinde kimi yazlığına kimi köyüne giderek bu süreci en iyi şekilde atlatmaya çalıştı. Çoğuları gibi bizde bu süreci köyümüzde geçirmeye karar verdik ve her yıl en fazla iki haftalığına geldiğimiz köyümüze uzun süre kalmak için “Ya Allah” dedik ve yola çıktık. Bu özlemimiz, hasretimiz dizelere dökülüverdi bir taraftan;

 

Yaktım sobayı köz dolu içi

Kalbimin sızısı ciğerimi yakıyor

Dostları bırakıp geldik sılaya

Gönlümün solunda bir yer yanıyor

 

Topladım çiçekleri dağlardan, taştan

Tpiden, borandan, zemheri kıştan

Hep medet bekledim uçan kuştan

Gönlümün solunda bir yer yanıyor

 

Zamana bıraktım sönmesi için

Yağmuru, rüzgarı dinmesi için

Meyveler diktim yenmesi için

Gönlümün solunda bir yer yanıyor

 

Köy hayatı, şehir hayatından elbette çok farklıydı. Bambaşkaydı köyde yaşamak. Şırıl şırıl akan dereleri, farklı duran dağları, tepeleri, bağları, bahçeleri havası ve doğası. Yeşil sarı yaprakları, ılık serin rüzgarları, huzur ve toprak kokan yağmurları. Kuzine sobasında köy ekmeği, eti, sütü, yoğurdu, tereyağı. Hele bir de turşu kavurması hepsi ayrı bir lezzet, tatmayan da bilemez. Sessiz ve sakin bir hava ki tertemiz. Köyde çok erken kalkarsın güneş doğmadan önce horoz sesiyle uyanırsın. Kuş cıvıltıları ile sabahın alaca karanlığı ile başlar. Köy, şehir hayatındaki, gibi iki oda bir salondan ibaret değildir. Yakacağın odunu dağdan, bahçeden getirip sobada yakacak şekilde önce keseceksin. Sonra ekmiş olmalısın bahçeyi, fasulyeleri toplayıp kışlık turşu yapmak, konserve ve tarhana yapmak için. Mısırlar biçilip, kurutulup değirmende öğütülür. Mısır ekmeğini seviyorsan elbette bir bedeli var. Köyde insanlar hayatları boyunca çalışıyor. Üzücüdür ki eskisi gibi değil köylerimizde çok az insan yaşıyor ve çoğu ev boş, virane. Yaşayanlarımızın birçoğu ise yaşlı, ya çocukları şehirlerde çalışıyor veya okuyor. Üretmeyi iyi bilen köyde kalanlar da yoğurdu, sütü, yumurtayı, pekmezi, turşuyu şehirde yaşayan çocuk veya akrabalarıyla paylaşıyor. Elbette şehirdekiler için bu paylaşımlar bulunmaz birer nimet.

 

Köyde yaz ne kadar güzelse, kış ta bir o kadar zordur. Hele kar çok yağdıysa evden de pek çıkılmaz. Hayvanları olanlar için ayrı bir meşakkat getirir kış. Çoğu zaman onlara ahırda bakılacaktır artık. Hatırlarsanız yaz boyunca yiyecek hazırlamıştık değil mi? Evet şimdi tüketme vaktidir. Kuzine sobanın fırınında patates, üzerinde kestane, çayın yanında kavrulmuş fındık ta ayrı bir güzeldir. Hele bir de dostlarla birlikte ve muhabbet varsa tadına da doyum olmaz.

 

İşte böyle güzel insan! Dünyayı gezip, her yeri göremeyebilirsin belki ama olduğun yerde yeni bir dünya kurabilirsin. Unutmadan söyleyeyim. “Hayat güzel şeyleri erteleyecek kadar uzun değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.