Gülcan ÖZKAYA
Köşe Yazarı
Gülcan ÖZKAYA
 

SABAH 8:30’DA ODAMDA OLUN!

Hava soğuk ve yağmurlu, günlük ev işleri, uzun bir aradan sonra akşama ailecek yenecek yemeğin tatlı telaşı var evde. Her şey yolunda derken akşama doğru bir anda eklem ağrıları, ateş, halsizlik, vücut kırgınlığı.   İlk başta basit bir grip diye düşünsem de oğlumun ısrarıyla yaptırdığımız test 11 Aralık Cumartesi sabahı testimin pozitif olduğu, filyasyon ekibinin gelinceye kadar evden dışarı çıkmamamız gerektiğini bildiren bir mesaj düşüyor telefonumuza. Ve böylece 14 günlük karantina sürecimiz başlamış oluyor. Benden 2 gün sonra aynı şikayetle eşime de test yapıldı, haydi geçmiş olsun yine bir pozitif mesajı. Her gün kapıya ambulans geliyor birimizi götürüyor, birimizi getiriyor.   Eşimin kronik hastalığı olması nedeniyle büyük bir endişeye kapılıyoruz. Samatya Hastanesinde müdür arkadaşım Seyhan hanımla konuşuyoruz durumu. Sabah 8:30’da odamda olun.   O soğuk ve yağmurlu gecenin sabaha uzanan saatlerinde onun fersiz gözlerini zorla açtırdım. Kendini oturduğu koltuğa bırakı vermişti. Kolları iki yana düştü. Belli ki çok halsizdi, ağrıları vardı. Oğlum ve ben kollarına girerek arabaya bindirdik ama hala şehrin gece olunca uyanan dev gibi büyüyen sokaklarında ilerlerken Galata Köprüsünde gece kaçta geldikleri bilinmeyen balık tutan insanlara takılıyor gözlerim. Kovaların içinde oynayan balıkları görünce bir an içimden kovaları denize boşaltıp balıkları özgürlüğüne kavuşturmak geçiyor.   Gün yeni ağarırken Seyhan Hanımın odasına girdik. Oda kalabalıktı, yanımıza verdiği personelle bütün tetkikler yapıldı. Samatya Hastanesi 6. kata yatış, yatağına yattı. Uzun uzun düşündü, neyi niçin düşündüğünü anlayamadım. O gece gözüme uyku girmedi.  Ağlayacak bir hal vardı içimde, yerini kestiremediğim bir nokta çok şiddetli ağrıyordu. Pencerenin önünde oturuyordum, oradan oraya koşturan insanları izlerken aşağıda soğuğa rağmen yaprakları dökülmüş ağaçların altında, tahta iskemlelerin üzerinde kır kahvesi misali hastalar, hasta yakınları, kimi sigarasını içiyor, kimi çay simit yerken koyu bir sohbete dalmış. Ben ise burada ne kadar kalacağımızı düşünüyordum.   Kapıdan içeri doktor girdi. Ama öyle etkileyici bir hali, tavrı öylesine bu işleri ben bilirim diyen bakışları vardı ki. Hepimizin içi rahatlamıştı. O gün Samatya Hastanesinde büyük bir kargaşa, ölen hastaların arkasından bağırıp çağıran yakınları, gelip giden hastalar yoğun bir gündü.  Büyük bir hengamenin ardından akşam oldu oda sessizliğe büründü. Yabancısı olmadığım bu müthiş soğuk şehrin parlak ışıklarına bakarken Samatya’da ara sıra arkadaşlarımla kahve içmeye gittiğim mekan geldi aklıma. Bir gün bu hastanenin penceresinden Samatya sırtlarını seyredeceğim aklıma bile gelmezdi.   Kış gelmiş olmasına rağmen tatlı bir hava vardı, ılık bir lodos esiyor, denizin kirli sularına yansıyan ve sık sık bulutlarla örtülen kırık dökük bir ay ışığı denizi aydınlatmaya yetiyordu. Gecenin ilerleyen saatleri bütün bu hastalıkları alıp götürecek bir gemi arar gibi denizde yüksek ve şık binaların gölgesinde ağır ağır ilerliyordu şehrin pahalı güzellikleri gözümü kamaştırıyordu. Şehirde ışık sızan evlere bakıp acaba bu evlerde sabahı bekleyen kaç hasta vardı. Uzun bir gecenin sabaha uzanan saatlerinde kendimi yorgun uykusuz ve halsiz hissetmeye başladım, fersiz gözlerim usulca kapanmaya başlayınca oturduğum pencerenin önünden kalkıp hastanenin ilaç kokulu koridorlarında biraz yürüyüp gelip yerime oturuyorum. Koyu bir laciverte bürünmüş gökyüzünde şehrin ışıkları denize dökülmüş yıldızlar gibi sızmış olduğunu gördüm.   Uzun süre şehrin büyüsüne dalıp, buradan kısa sürede eşimin de sağlığına kavuşarak çıkacağımızı hayal edip sanki uzun bir rüyadan uyanmış gibiydim. Yaşarmış gözlerimi silip oda da dolaşmaya başladım. Yüzlerinde kaderlerine razı olmuş dokunaklı ifadeler olan hastaları görünce sanki yeryüzünde yapayanlız unutulmuş gibilerdi. Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden, Geçtim yine dün hazan bahçelerinden.
Ekleme Tarihi: 16 Ocak 2022 - Pazar

SABAH 8:30’DA ODAMDA OLUN!

Hava soğuk ve yağmurlu, günlük ev işleri, uzun bir aradan sonra akşama ailecek yenecek yemeğin tatlı telaşı var evde. Her şey yolunda derken akşama doğru bir anda eklem ağrıları, ateş, halsizlik, vücut kırgınlığı.

 

İlk başta basit bir grip diye düşünsem de oğlumun ısrarıyla yaptırdığımız test 11 Aralık Cumartesi sabahı testimin pozitif olduğu, filyasyon ekibinin gelinceye kadar evden dışarı çıkmamamız gerektiğini bildiren bir mesaj düşüyor telefonumuza. Ve böylece 14 günlük karantina sürecimiz başlamış oluyor. Benden 2 gün sonra aynı şikayetle eşime de test yapıldı, haydi geçmiş olsun yine bir pozitif mesajı. Her gün kapıya ambulans geliyor birimizi götürüyor, birimizi getiriyor.

 

Eşimin kronik hastalığı olması nedeniyle büyük bir endişeye kapılıyoruz. Samatya Hastanesinde müdür arkadaşım Seyhan hanımla konuşuyoruz durumu. Sabah 8:30’da odamda olun.

 

O soğuk ve yağmurlu gecenin sabaha uzanan saatlerinde onun fersiz gözlerini zorla açtırdım. Kendini oturduğu koltuğa bırakı vermişti. Kolları iki yana düştü. Belli ki çok halsizdi, ağrıları vardı. Oğlum ve ben kollarına girerek arabaya bindirdik ama hala şehrin gece olunca uyanan dev gibi büyüyen sokaklarında ilerlerken Galata Köprüsünde gece kaçta geldikleri bilinmeyen balık tutan insanlara takılıyor gözlerim. Kovaların içinde oynayan balıkları görünce bir an içimden kovaları denize boşaltıp balıkları özgürlüğüne kavuşturmak geçiyor.

 

Gün yeni ağarırken Seyhan Hanımın odasına girdik. Oda kalabalıktı, yanımıza verdiği personelle bütün tetkikler yapıldı. Samatya Hastanesi 6. kata yatış, yatağına yattı. Uzun uzun düşündü, neyi niçin düşündüğünü anlayamadım. O gece gözüme uyku girmedi.  Ağlayacak bir hal vardı içimde, yerini kestiremediğim bir nokta çok şiddetli ağrıyordu. Pencerenin önünde oturuyordum, oradan oraya koşturan insanları izlerken aşağıda soğuğa rağmen yaprakları dökülmüş ağaçların altında, tahta iskemlelerin üzerinde kır kahvesi misali hastalar, hasta yakınları, kimi sigarasını içiyor, kimi çay simit yerken koyu bir sohbete dalmış. Ben ise burada ne kadar kalacağımızı düşünüyordum.

 

Kapıdan içeri doktor girdi. Ama öyle etkileyici bir hali, tavrı öylesine bu işleri ben bilirim diyen bakışları vardı ki. Hepimizin içi rahatlamıştı. O gün Samatya Hastanesinde büyük bir kargaşa, ölen hastaların arkasından bağırıp çağıran yakınları, gelip giden hastalar yoğun bir gündü.  Büyük bir hengamenin ardından akşam oldu oda sessizliğe büründü. Yabancısı olmadığım bu müthiş soğuk şehrin parlak ışıklarına bakarken Samatya’da ara sıra arkadaşlarımla kahve içmeye gittiğim mekan geldi aklıma. Bir gün bu hastanenin penceresinden Samatya sırtlarını seyredeceğim aklıma bile gelmezdi.

 

Kış gelmiş olmasına rağmen tatlı bir hava vardı, ılık bir lodos esiyor, denizin kirli sularına yansıyan ve sık sık bulutlarla örtülen kırık dökük bir ay ışığı denizi aydınlatmaya yetiyordu. Gecenin ilerleyen saatleri bütün bu hastalıkları alıp götürecek bir gemi arar gibi denizde yüksek ve şık binaların gölgesinde ağır ağır ilerliyordu şehrin pahalı güzellikleri gözümü kamaştırıyordu. Şehirde ışık sızan evlere bakıp acaba bu evlerde sabahı bekleyen kaç hasta vardı. Uzun bir gecenin sabaha uzanan saatlerinde kendimi yorgun uykusuz ve halsiz hissetmeye başladım, fersiz gözlerim usulca kapanmaya başlayınca oturduğum pencerenin önünden kalkıp hastanenin ilaç kokulu koridorlarında biraz yürüyüp gelip yerime oturuyorum. Koyu bir laciverte bürünmüş gökyüzünde şehrin ışıkları denize dökülmüş yıldızlar gibi sızmış olduğunu gördüm.

 

Uzun süre şehrin büyüsüne dalıp, buradan kısa sürede eşimin de sağlığına kavuşarak çıkacağımızı hayal edip sanki uzun bir rüyadan uyanmış gibiydim. Yaşarmış gözlerimi silip oda da dolaşmaya başladım. Yüzlerinde kaderlerine razı olmuş dokunaklı ifadeler olan hastaları görünce sanki yeryüzünde yapayanlız unutulmuş gibilerdi.

Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden,

Geçtim yine dün hazan bahçelerinden.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.