Cumartesi günümüzü merhum Ahmet Özdemir ustamızın ailesini ziyarete ayırdık;ORTAK Yönetimi olarak…
23 Ekim 2014’de 82 yaşında iken menhus bir hastalıktan vefat eden Ahmet Özdemir Usta’nın tamamı ile el emeği klarnet yapımcılığında bir dünya markası olduğunu artık bilmeyen yoktur diyebiliriz.
Yayla yolu üzerindeki Bayadı’nın Kayadibi mevkiinde,Melet Çayı’na epey yakın mesafede küçük bir atölye var.Bina olarak mütevazı olan bu küçük mekanda dünya markası klarnet üretimi sürüyor.Ustamızın torunları dedelerinin mesleğini devam ettiriyorlar. Ne büyük saadet..Böyle vefalı torunları kutlamak lazım.
Ustamızın büyük becerisini duyduğumda yıl 1997 idi. Belki de tevafuken O yılın Ekim ayında Kanal 7 Tv’nin belgesel ekibini Ordu’ya davet etmiştim bu haberi duymadan önce.Şu anda İzcilik Federasyonu Genel Başkanı olan değerli dostum Hasan Subaşı ve ekibini ilkin Ustamıza götürdüm. Her iki tarafta çok memnun kaldı. Güzel bir sohbetin ardından çekim yapıldı.O güne kadar pek tanınmayan Ahmet Ustamız,hazırlanan belgeselin yayınlanması ile birlikte artık bilinir olmaya başladı.
Daha sonraları başka yaygın ve yerel tv ekipleri ile defalarca çekim yaptık Ustamızla..Tabii başka başka çekim ekipleri de sık sık bu mütevazı atölyeye giderek tanıtım belgeselleri yaptılar.
Biz dönelim ziyaretimize..
Ordu Turizm Tanıtım Kulübü Başkanı Arzu Tosunoğlu,Yönetim Kurulu’ndan ben ve Halil Mermer,Şair-Yazar Gökhan Akçiçek ve Yazar Sezai Keskin’den oluşan ekibimiz Atölye’nin kapısına indiğinde çok sıcak bir karşılama ile muhatap olduk. Sevgili Erman,kardeşleri Eren ve Ege bize derin bir sevgi ve ilgi gösterdiler.Cemile Teyze’yi sordum;şehre indiğini söyledi Erman. Şahsen üzüldüm;çoktan beridir görmemiştim çünkü Ahmet Ustamızın vefakar ve cefakar eşini..
Çardakta oturup geçmişi konuştuk birlikte. Ahmet Ustamızı yad ettik. Kimi anılarımızı paylaştık.
En memnun kaldığımız hususlardan biri,torunların carian taşından klarnet yaptıklarını öğrenmemiz oldu. Dede bin bir emekle ürettiği mermer klarneti ile dünyada ilki başarmıştı;torunları da taştan klarnet yaparak dedelerine layık olduklarını göstermişler.Büyük başarı. İçtenlikle kutladık.
Gördük ki,torunların üçü de dede mesleğini aşk ve şevkle devam ettiriyorlar.Bunu çok önemsiyorum şahsen. Niçin mi? Ben çok usta biliyorum ki,çırak yetiştirmekten kaçınıyorlar.
Artık niyeyse?..Böylece sanatlarının kendileri ile birlikte tarihe karışmasına sebep oluyorlar.Oysa,tam tersi olmalı..
Erman’ın ,“Muzaffer Amca,sizden sonra yetkililerden buraya pek gelip giden olmuyor..” sözleri beni doğrusu üzdü. Nasıl üzülmem ki..Dünya çapında bir marka üreten merhumun torunlarına her türlü desteği vermek bir görev olmalı iken,bırakınız bunu,yılda bir ziyaret bile lüzumsuz görülüyorsa..
Çardakta içtiğimiz tavşan kanı çayın keyfi bir değişik oldu.Bu esnada epey hatıralarımızı paylaştık gençlerle. Ne de olsa Sezai Bey hariç diğer arkadaşlar,buraya zaman zaman gelip gitmişlerdi.
Carian taşından yaptıkları özgün klarneti hepimizin tanıdığı, bildiği Hüsnü Şendiller’e hediye etmiş gençler;iyi etmişler demeye lüzum var mı.
Bir hüzün daha yaşadık ki mutlaka paylaşmalıyım:
Ana yoldan(Ordu-Kabadüz Yolu) saparak 2 km lik bir tali yol ile atölyeye iniliyor.Bu yol çok kötü. Yıllar geçti aradan,yine bir iyileştirme yapılmamış.Olmuyor,böyle olmuyor. Torpilli adamlar için seferber olanlar,bir dünya markasını bize kazandıran merhum ile sanatını devam ettiren torunlarının atölyesine inen o kısacık yolu ıslah etmemişler. Buna en hafif tabirle vefasızlık denir..
Gün akşama evrilirken vedalaşarak o berbat yola koyulduk..Daha 500 m gitmeden tam yokuşun böğründe karşı yönden gelen bir araç ile burun buruna geldik. Geçişemeyince bizim araç çukura düştü. Bir hayli uğraştıktan sonra ancak yola devam edebildik..